Sevgilimyazarım *Yarı Texting* #F#

54

"Peygamber Efendimizin, Hz. Hatice annemizi sevdiği kadar değil belki ama ben de seviyorum. Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'yı sevdiği kadar değildir ama ben de seviyorum. Allah'tan az, her şeyden çok seviyorum. Senin de beni, en az benim seni sevdiğim kadar sevmeni istiyorum. Bu dünyada değil, ahirette birlikte olalım istiyorum. Belki de çok şey istiyorum ama, el ele cennette olmak istiyorum. Haramın değil helalin olmak istiyorum. İsyankar şarkıların, sözde sevgi dolu cümlelerin olduğu şarkıların değil, Allah'ın kitabında geçtiği gibi sevmek istiyorum.

Çok bir şey istemiyorum gönlü güzelim, helalim olmanı istiyorum. Ve inan ki, o güne kadar sabırla duayla bekleyeceğim."

                                            ...Mustafa...

Gözümü kapattığımda birer damla yaş akmıştı. Elimdeki kartpostalı göğsüme bastırıp içimden 'Allah'ım, senin rızanın olduğu bir birliktelik istiyorum. Sen bize en hayırlısını nasip et.' diye dua ettim.

Bugün, üniversitenin ilk günüydü. Yurda gelmeden önce, üniversitenin çıkışında, Mustafa yanımdan geçerken bir kutu vermişti. Gelir gelmez yaptığım ilk şey de kutuyu açmak olmuştu. İlk gördüğüm bir kartpostaldı. Tabi ki de okudum ve mutluluktan gözlerim doldu. Hayatımda ilk defa mutluluktan gözlerim doldu.

Gülümseyerek kartpostalı çevirdim ve arkasındaki resme baktım. Bir kış günü sokak lambasının aydınlattığı bir caddede dans eden bir çift... Bu anı yaşamak istiyordum. Mustafa'yla...

Kartpostalı yanıma koyup kutuya baktım. Hediye paketi vardı ve üstünde de bir not. Öncelikle notu aldım.

"Bir romanda buluşmamız dileğiyle..."

Merakla ve dikkatle paketi açtım. Romeo ve Juliet... Kaç zamandır istediğim kitaptı. Alma fırsatım olmamıştı. Yüzümden gülümseme eksik olmazken kitabı paketine koyup yanıma koydum. Notu da üstüne yapıştırdım.

Küçük bir ayıcık gördüm bu sefer. Kıraç'ın Kardelen'e hediye ettiği ayıcığın küçük boyutuydu bu. Beyaz ve kucağında kırmızı kalp. Kalpte de 'seni seviyorum' yazıyordu. Oyuncağı da uzanıp yastığımın önüne koydum. Minnacık ne tatlı bir şeydi bu ya! Minik şeylere her zaman bir zaafım vardı. Mustafa da bunu çok iyi biliyordu.

Bir tane de süs vardı. Gece lambası gibi ama değil gibi de. Tuhaftı, bir sütun vardı ve içinde sarılan bir çift vardı. Elim kadar bir şeydi ve tepesinden tutacak kısım vardı. Bunu da uzanıp komidinin üstüne koydum. Kartpostalı ve kitabı da geri kutuya koyup ayağa kalktım. Dolabıma ilerleyip özenle koydum. Bir şey olmasını istemiyordum.

Mustafa'nın bu yönünü çok seviyordum. Hiç kimseyi aldırmadan sevgisini istediği yerde istediği şekilde gösteriyordu. Onun kadar cesur değildim ama ben de gösteriyordum. Yatağımın üstüne uzanıp oyuncağı başımın yanına koydum. Elimle de tutup gözlerimi kapadım.

Bir süre sonra kapının sesini duyduğumda gözümü açıp yatakta oturur hale geldim. Ayıcığı da elime aldım.

Oda arkadaşım Deren gelmişti ve elinde de bir poşet vardı. İsimlerimizin benzerliği bize şoka uğratmıştı ama çok da güzeldi.

"Bak bize ne aldım!?" dedi heyecanla. Ayağa kalkıp "Ne aldın?" diye sordum. Aynı zamanda ona yönelip elinden poşeti almıştım. İkimiz de rahattık çünkü konuşmuştuk, iyi anlaşıyorduk. Buradaki ilk ve en güzel şansımdı galiba.

Poşetin içinde çiğköfte ve ayran görünce "Of of! Sen bir tanesin." dedim. Poşeti kendi yatağıma koyup komidinin yanına koyduğum poşeti çıkardım. Havada sallayıp "Ben de bunu aldım!" dedim.

Hemen elimden alıp içinden pastayı ve meyve suyunu çıkardı. Gözlerinde parıltılar oluşurken "Aşk mısın sen be!" deyip hemen yatağa oturdu. Pastanın paketini çıkartacak zaman elinden tutup "Önce çiğköfte!" dedim.

"Önce tatlıyı yesek?"

Böyle de tuhaftı işte kendisi. Önce tatlı sonra yemek yerdi. "Tamam tamam, ne izliyoruz?"

"Bilim kurguya ne dersin? Yeni bir film buldum, güzel gibi." dediğinde başımı sallayıp yanında yerini aldım. Güzel bir gece başlasın! Ondan önce bir işim vardı ama. Hemen telefonu alıp Mustafa'ya mesaj attım.

Seni çok ama çok seviyorum, süslü cümlelerim olmadığı için özür dilerim. Ama bilmeni istiyorum ki o güne kadar sabırla ve duayla bekleyeceğim.
♥️