BÖLÜM 7

62 17 63
                                    


WILLIAM

"Senin suçun değildi, William."

"Kendini suçlamana gerek yok."

Zihnimde belli belirsiz gidip gelen cümlelerdi bunlar. Gece sürekli aynı karanlığın içinde, kulaklarımda bu cümleler yankılanırken uyanıyordum. Bu cümlelerin kime ait olduğunu veya niçin ısrarla benim o cümlelere kulak vermemi istediğini ise bilmiyordum. Belki de zihnim bana oyun oynuyordu ve olmayan şeyler duyup, kendimi hapsettiğim karanlığın içinde kâbuslar görüp uyandığımda her şey son buluyordu. Ama yine de bir yanım sebep arayıp duruyordu. Neden sürekli kâbuslar görüp ağlayarak uyanıyordum? Neden biri içimde feryat edip duruyordu da ben hiçbir şeyden habersiz gibi hissediyordum? Artık o kadar uyuşuk hissediyordum ki çoğu zaman uyanıp gözlerimi boşluğa dikmek dışında hiçbir şey yapmamaya başlamıştım. Her şey alt üst olup gökyüzünü kırmızı ışıklar kapladığında bu daha da sıklaşmıştı. Peter da aynı şeyi hissettiğini söylemişti. Kırmızı ışıklar bizi boğuyordu ve her kimse bunu kasıtlı yapmış olmalıydı. Çünkü nasıl bir baskı kuracağını çok iyi biliyordu.

Yüzüme sıcak dumanları vuran kahvemin soğuduğunu ve artık sıcaklığının avcumda oluşturduğu sızının geçtiğini fark edememiştim bile. Derin bir nefes verip hepsini tek yudumda içtim ve soğuk kahvenin tadı ağzımda dağılırken gözlerimi Peter'ın odasına diktim. Odalarımız karşılıklı olduğundan birbirimizi görebilmek için masalarımızı hemen kapının girişine yerleştirmiştik, böylece ben kafamı sola ve Peter kafasını sağa çevirdiğinde rahatlıkla birbirimizin ne yaptığını görebiliyorduk. Daha az önce masasında oturan Peter'ın ne zaman oradan kaybolduğunu düşünmeye başlamıştım. O kadar dalgındım ki ses bile duymamıştım. Bir süreliğine aklımı bir kenara koyup dinlenmeyi o kadar çok istiyordum ki. Düşünmek kadar yorucu bir şey yoktu benim için.

Oturduğum sandalyeyi döndürüp ayağa kalktım ve kahve bardağımı da kavradıktan sonra mutfağa ilerledim. Peter odasında pineklemiyorsa eğer vakit geçirmeyi en çok sevdiği yer mutfaktı ve laptobunu masaya yerleştirmiş, cips paketini ağzına dayamış Peter'ı tam da tahmin ettiğim gibi bulmak beni hiç şaşırtmamıştı. Cips paketindeki son cipse ne kadar odaklanmışsa beni fark etmedi bile ve yanından geçip kahve bardağını tezgaha bırakana kadar da gözlerini üzerime çevirmedi. Onu tiksimiş bir ifadeyle seyrederken başımı iki yana salladım.

"Dikkat et de paketi yeme sakın." Dediğimde sırıttı ve paketi eliyle buruştururken yanındaki sandalyeyi çekip oturuşumu izledi. "Ne yapıyorsun böyle? Beni neden çağırmadın?" laptobu kendime çevirip ne yaptığına göz attım. Diana ile mesajlaşmış olduğunu gördüğümde meraklı bakışlarımı gözlerine çevirdim.

"Ne demek beni neden çağırmadın? Tam olarak iki kez seslendim ama asla tepki vermedin. Bu yüzden umursamadığını veya beni görmezden geldiğini düşünmüştüm." Diyip şüpheli bakışlarla ifademi süzdü. Muhtemelen yüzümdeki şaşkınlığı okuyabilmişti. İki kez seslendiyse eğer nasıl duymayabilirdim ki? Bu kadar dalıp gitmem sağlıklı mıydı? Soğumuş kahvemi ve dalgınlıkla gözlerimi diktiğim bilgisayar ekranını düşündüm. Orada beklediğimden daha uzun süre öylece oturmuş olmalıydım ve Peter'ı duymamış, hatta fark etmemiştim bile.

"Ben...duymadım." Gözlerimi mesajlara dikip şüpheyle bakan gözlerinin baskısından ve sorularından kaçınmaya çalıştım. Herhangi bir açıklama yapmak istemediğimde takındığım tavrı bilen arkadaşım da daha fazla üstelememeyi tercih etti.

"Ah...her neyse.'' Ellerini çırptıktan sonra dirseklerini masaya yerleştirdi ve başını birleştirdiği ellerine yasladı. ''Oyun oynamaktan sıkılıp mutfağa atıştırmalık bir şey almak için gelmiştim ki Diana mesaj attı. Bana önemli bir bilgi bulduğunu söyledi." Laptobu ikimizin de görebileceği şekilde ortaya çektikten sonra fareyle sohbeti yukarı kaydırdı ve az önce gözden kaçırdığım mesajları gösterdi. "Diana, Yuta denen çocuğun instagram hesabıyla karşılaştığını söyledi. Dediğine göre hesabında bir tane fotoğraf paylaşmış ve bu fotoğraf bir çocuk fotoğrafıymış." Tagsram'dan hesabı açıp fotoğrafı bulmaya çalışırken sabırla bekledim. "Diana'nın araştırmalarına göre bu çocuk Yuta değil. Çünkü fotoğrafta çocuğun arkasında Kali yazıyor, Yuta bu yaşlarda aramızda sayamayacağım kadar ülke kalacak bir mesafede olan Japa'daymış."

14Место, где живут истории. Откройте их для себя