2. Kitap 14. Bölüm 'Buz Ve Çizik'

552 180 49
                                    

Şarkı: Stray Kids - DLMLU, Duman - Dibine Kadar

'Yine sıra bize geldiğinde çizikler atıyoruz buza, izler bırakıyoruz hayata.'

Bir kıvılcım yıllarca bedenimizle sürüklediğimiz ruhumuzu yakabilirdi, birkaç nefes içinde toz tanesi kadar kaldığımız koskoca atmosferde bize verilmeyebilirdi, okyanusların oluşturduğu dünya bizim yangınımızı söndürmek için bir damla yağmur gönde...

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.

Bir kıvılcım yıllarca bedenimizle sürüklediğimiz ruhumuzu yakabilirdi, birkaç nefes içinde toz tanesi kadar kaldığımız koskoca atmosferde bize verilmeyebilirdi, okyanusların oluşturduğu dünya bizim yangınımızı söndürmek için bir damla yağmur gönderebilirdi, mevsimler farklılaşıp aylar birbiriyle yer değiştirdiğinde satırları okuyan gözlerimiz renkleri siyaha boyayabilirdi.

Yine de tökezlemeden, düşmeden ilerleyebilir miydik?

Hep kaçmak istedim. Ailemden, okulumdan, düşüncelerimden, sahip olduğum ama asla sarılmayı düşünmediğim zamanımdan... Belki başardım ama neden hiçbir şey yolunda değil? Neden kaçtığım her şey misli zorluklarla tekrar önüme çıktı?

Kendi zamanımın getirdiği sorunlardan kaçabileceğimi mi sanmıştım?

Bazı çiçekler hep solardı. Sulamak, güneşe çıkarmak, onunla konuşmak buna engel olamayabilirdi. Bazı zihinlerin kıyametleri hep kopardı. Kulaklarını kapatıp sağır olmayı dilese de kıyamet esnasındaki tüm acı verici çığlıkları duyabilirdi.

Defalarca güneş doğdu ve battı, karlar biriktikten sonra eriyip döngüye katıldılar, rüzgarlar nereye gittiğini bilmeden esmeye devam etti, aydınlıktan karanlığa erdik, donarken erimeye başladık, bilmediğimiz yerlere yürüdük.

Peki şimdi ne yapacaktık?
Peki şimdi ne yapacaktım?

Ailemi ve birçok insanı acımasızca öldüren Gökhan'ın ölümüne karşı artık hiçbir şey hissetmiyordum. Zihnimin bir köşesinden silinip gittiği için rahattım fakat... Savaş için aynısını söyleyemeyecek kadar kötü hissediyordum. Gökhan'ın onu öyle gördükten sonra acı çekmesini, kurtarmasını beklemiştim. Onu suyun içinden çekip almasını beklemiştim. Öyle olmadı... Gözlerimin önünde hiç tereddüt etmeden onu öldürdü. Kendi oğlunu...

Sıkıntı, görünmez ellere dönüşüp kalbimi sıkarken çırpınma seslerini duyabiliyordum. Göğsümdeki ağrının sebebinin dinmesini istiyordum. Kaçıp kurtulamayacağım tek kişi bendim, kendimden kaçamazdım. O yüzden yapabileceğim tek şey yoğun yaşadığım duyguların azar azar dinmesini dilemekti.

Ne kadar zamandır uyuyordum bilmiyorum. En son hatırladığım şey arabada eve dönüyor oluşumuzdu. Şimdi yatağımda tek başıma uzanıyordum. Hava karanlıktı ve evde duyabildiğim herhangi bir ses yoktu. Boyun ve sırt kaslarım başta olmak üzere vücudum o kadar gergindi ki, bu katılık beni yormuş, kilometrelerce koşmuşum gibi nefessiz bırakmıştı.

Sırt üstü uzanıp yavaş hareketlerle omuzlarımı oynattım. Ağrılarımı çoğaltmasına sebep olduğunu fark edip buna son verdim ve nefesimi yavaşlatmaya çalıştım. Terlemiştim ve duş alıp rahatlamaya ihtiyacım vardı.

ZAMANIN MELODİSİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now