15. Bölüm 'Zümrüt Çiçeği'

677 244 402
                                    

Şarkı: BTS - The Truth Untold, Chase Atlantic - Into It

"Güvenebileceğim kişilerin hepsi beni üzdükten sonra benim için yaptıklarını söylediler."

Paspasın altına konulan anahtarı alırken bana yaslanmış Sina'ya destek olmaya devam ediyordum

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Paspasın altına konulan anahtarı alırken bana yaslanmış Sina'ya destek olmaya devam ediyordum. O kadar yorulmuş ve üşümüş görünüyordu ki bu benim kendimi üzgün hissetmeme sebep oluyordu. İlk defa annem dışında birinin zarar görmesi beni bu kadar çok etkilemişti. Hem de zarar görmüş olmasına rağmen beni görmek için o parka gelmişti. Yara bere içinde olsa bile..

Kendi halinde bir şeyler mırıldanan Sina'yı anlamaya çalışmayı bırakıp onu odasına doğru götürmeye başlamıştım. Söylediği her kelimenin arkasından kendi çapında kahkaha atsa da mırıltılarından tek bir şey anlayamıyordum.

Odaya girdiğimizde Sina benden ayrılıp direkt kendini yatağa atmıştı. Hızlıca ışığı açıp yanına oturdum. Uzanmış ve bir eliyle gözlerini kapatıyordu. "Neresi acıyor?" diye sordum. Gözlerimi bedeninde gezdirdim. Her yeri acıyor olmalıydı. Çok sarsılmış gibi duruyordu. Boştaki eliyle karnını tuttu. "Acımıyor. Merak etme." dedi. Keşke acıdığını bilmeseydim diye düşündüm. Keşke canının yandığını bilmeseydim.

Gözlerim dudaklarına takıldığında alt dudağının patlamasıyla kuruyan kan dikkatimi çekti. Sırtımda olduğunu anımsadığım çantamdan ıslak mendil çıkardım. Dudaklarına dokundurduğumda gülümsedi ve mırıldanmaya başladı. "Uyumak istiyorum." Hemen ayaklarının altındaki battaniye üzerine doğru çekmeye çalıştığında ona yardımcı oldum. "Uyu." dedim. "Bugünü sonlandırmak en iyisi olacak."

Yüzünü temizleyip onun uykuya dalmasını beklerken elini tuttum. Avuç içi soyulmuş ve kızarmıştı. Islak mendili değiştirip bastırmadan o kısmı da temizledim. Zorlanmış olmalıydı. Belki sadece yok olmayı istemiş olmalıydı.

Yalnızca kendi hayatıma odaklandığım için onun nasıl bir hayatı olduğunu bile bilmiyordum. Onun hikayesini doğru düzgün hiç dinlememiştim. Düşüncelerimi duymuş gibi yattığı yerde hareket etti ve sol omzunun üstüne yatıp yüzünü bana döndü. Uzun uzun baktım. O güzelim pembe dudaklarının rengi kırmızıya çalıyordu. Beyaz teni yer yer kızarmış ve morarmıştı. Ne kadar çok hırpalanmıştı...

Dolan gözlerimi tavana çevirdim. Sanki onun yüzü değil de benim kalbim yemişti o yumrukları, tokatları... Bunu daha önce hissetmemiştim. Belki de bencildim ama Sina karşımda yaralar içerisinde dururken sağlam bir vücudum olmasına rağmen onun acılarını her zerremde hissediyordum.

Geceyi onunla geçirmek isterdim ama saat neredeyse dokuz olmak üzereydi ve eve gitmeliydim. Eğer sözümü tutmazsam annem bir kez daha asla izin vermezdi. Oflanarak yerimden kalktım. Sina uykuya dalmışa benziyordu. Elimi çektim ve ayağa kalktım. "Gitmem gerek." dedim kendimin bile zor duyabileceği bir sesle. "Ama hiç istemiyorum." diye ekledim. Beni duymayacağını ve derin bir uykuya daldığını görebiliyordum. Yine de onunla kalıp saatlerce konuşmak istiyordum.

ZAMANIN MELODİSİ (Tamamlandı) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora