Bölüm 29 | 1977

89 8 2
                                    

Başlama Tarihi
23.09.2023
23.51

*******
Harry'nin Bakış Açısı

       Annemle babam, vaftiz babam ve Remus'la aylarca zaman geçirdikten sonra onların 1977'ye geri dönmelerini asla istemiyordum. Bunu düşündükçe kalbim kırılıyordu ama korkumu zorla sırıtarak gizliyordum. Son birkaç haftadır çok güzel zamanlar geçirmiştim ve bunun bitmesini hiç istemiyordum.

       "Hey Harry, dışarı çıkıyoruz. Gelmek ister misin?" diye bağırdı babam kapı eşiğinden bakarak.

       "Evet!" Ceketimi aldım ve ikimiz de dışarıdaki diğerlerine yetişmek için kapıdan dışarı koştuk.

       Kalın bir kar örtüsüyle kaplanmış avluya koştuk. Küçük kar taneleri üzerime düşüyordu ve düştükten birkaç saniye sonra tenimde eriyordu. Baktığımda annemi ve en iyi dört arkadaşımı yerde yatarken, karın üzerinde sallanırken gördüm. Babamla benim avluya girdiğimizi gördüklerinde bize baktılar ve buzdan kızarmış ellerini yanlarına gelmemiz için salladılar. Babam Sirius ve Remus'un yanına koştu ve iki kolunu omuzlarına atıp onları kara doğru itti.

       "Hey, Çatalak!" dedi vaftiz babam. Babam onu görmezden geldi ve anneme doğru yürüdü, onu göğsüne çekti ve yüzünü saçlarının arasına gömdü. Bu sırada Sirius bir parça kar kaptı ve sinsice onun arkasından yürüyüp paltosunun içine karı bıraktı. Olan biteni izlerken Ron ve Remus kahkahalarını bastırmaya çalışıyor ve iki dedikoducu kız gibi konuşuyorlardı.

       Hermione bana esprili bir ses tonuyla, "Çok uzun bir süre bir vaftiz babaya sahip olacağını sanmıyorum Harry" diye fısıldadı.

       Onun ifadesine katılmadan önce tiz bir çığlık duydum, babam sanki pantolonunda karıncalar varmış gibi zıplıyordu. Sirius kahkahasını gizleme zahmetine bile girmeden sırtüstü yatarken, bu noktada nefes aldığını bile sanmıyordum. Paltosundaki karı çıkarır çıkarmaz, babam ölümcül bir ses tonuyla ve küçük bir gülümsemeyle tehdit ederek kendini silkiyor, "Senin yerinde olsam arkanı kollardım Patiayak.

       Sirius, siyah Hogwarts ceketini yerde, etrafımda bırakarak ayağa kalkıp hızla uzaklaşırken aslında dehşete kapılmış gibi görünüyor.

       "Beni öldürmesine izin verme, ölmek için çok gencim!" Babam kartopunu ona atmak için benim yönüme doğrulttuğunda onu arkamdan ittim. Babam her şeyi unuttu, şimdi tek hedefi annemin arkasında duran Sirius'tan intikam almaktı .

       Kartopu babamın ellerinden çıkıp artık dehşet dolu bir yüz ifadesine bürünmüş annemin yüzünü buldu.

       Babam, Lily Potter'ın gazabını açığa çıkardığını bilerek donakaldı.

       "Çok özür dilerim Lily-çiçeğim! Öyle yapmak istemedim, lütfen beni affet!" Adamım, tam bir kılıbıktı. Ama bu noktada annem çoktan onun için bir kartopu hazırlamıştı. Tam ona doğru sallanarak onu fırlatırken, babam onu fark etti ve son anda eğildi. Kartopu Remus'u vurdu. Tanrım, bu döngü ne zaman bitecek?

       "Saldırın!" diye bağırdı.

       Savaştık, kaleler inşa ettik ve birbirimizi buza boğduk. Kar yığınlar halinde uçarken dondurucu havayı kahkahalar doldurdu, bir süredir geçirdiğim en güzel gündü. Kar, sarılı bedenlerimize yavaşça düşmeye başladı ama kar taneleriyle birlikte altın kıvılcımlar da düştü.

*******

       Lily'nin Bakış Açısı

       James, Sirius, Remus, Marlene ve benim etrafımıza altın kıvılcımlar düştü ve dönmeye başladı. Parçacıklar parlak kış güneşinin altında parıldadı. Gitme zamanımız gelmişti, bu toz, zamanı döndüren tozdu. Onu bu zalim dünyada çaresiz bıraktığımızı bilerek yanağımdan bir gözyaşı süzüldü.

       "Neler oluyor?!" diye fısıldadı Harry ama içten içe bunun ne olduğunu anladığını biliyordum.

       "Özür dilerim Harry." dedim ona, kalbim bir kez daha paramparça oldu.

       "Seni seviyoruz oğlum." dedi James, kolunu omzuma doladı ve beni sımsıkı sardı. Bu hareket yüzümden daha fazla gözyaşı dökülmesine neden oldu.

       "HAYIR! Lütfen, lütfen bunu bana bir daha yapmayın. Sizi daha yeni buldum." diye hıçkırdı ve dördümüze doğru koştu.

       Onun büyümesini, mesleğini eline alışını, hatta Ginny ile evleneceğini bile göremeyeceğimi bilerek ona sarıldım. Geçmişteki arkadaşlarımla birlikte bacaklarım ve kollarım da solmaya başladı.

       "Sonra görüşürüz Harry." Remus gözlerinden yaşlar akarken gülümsedi.

       "Sayanora* Mini Çatalak!" dedi Sirius yüzündeki zoraki bir gülümsemeyle. Marlene onları selamlarken üçü de buna zayıf bir şekilde karşılık verdi.

       Yüzünden yaşlar akan Hermione'ye ve kolunu onun omzuna dolayan Ron'a bakarken, "Ona iyi bakın." dedim.

       "Güçlü ol Harry, seni seviyoruz."

       "Ben de sizi seviyorum." Karanlık beni sarmadan önce duyduğum son şey buydu.

*******

       Ben sersemlemiş bir halde uyanırken Marlene beni sarstı, "Lily, Lily, uyan. Geri döndük." Hogwarts salonunun mum ışığına alışmadan önce gözlerimi ovuşturdum. Beşimiz boş koridora dağılmıştık. James ve ben göz teması kurduk, ikimiz de oğlumuz Harry'nin kaybıyla ve önceki hayatımıza kavuşmanın bilinciyle üzüntüyle karışık bir sevinç yaşadık.

       Rahatlamış bir ses duyduğumda kafamı koridorun diğer ucuna doğru çevirdim.

       "Lily, Marlene!" Arkadaşım Alice, tiz bir sesle bize doğru gelirken yarı yolda buluştuk ve sıçrayarak kocaman sarıldı.        

       "Nerelerdeydiniz?!" diye sordu. Neville'in sessizliğini Frank'ten aldığı çok açık.

       Kıkırdadık, o da sonunda çapulculardan üçünün bizim küçük grubumuza katıldığını fark etti.

       "James, Sirius, Remus." onlara başını salladı, ondan uzaktayken de aramın hâlâ onlarla kötü olduğunu düşünüyordu.

       James kolunu belime doladı ve beni kendine doğru çekti.

       "Bir şey mi kaçırdım?" Biz ona kıkırdarken o da kafasını şaşkınlıkla yana doğru eğdi.

       "Çatalak, Patiayak, Aylak!" diye bağırdığını duydum Peter'ın.

       "Kılkuyruk!" Haylazlık grubu yeniden bir araya gelince bağırdılar. Hayatını değiştirecek bu macerayı kaçırdığı için üzülüyordum ama belki de bu en iyisiydi. Harry, Hermione ve Ron gelecekte dördüncü bir Çapulcu'dan bahsetmemişlerdi, belki de seyahate çıkmıştı. Elbette hiçbir şey onların güçlü dostluklarını bozamazdı? Sanırım bunu zaman gösterecek.

       Arkadaşlarıma ve yeni bulduğum hayatımın aşkına baktım. Eğer beni kenara itip zaman döndürücüyü parçalamasalardı tüm bunlar asla yaşanmazdı, ama gerçekleştiği için mutluyum.

       Şimdi tek sorun şu ki, Profesör McGonegall'a ne söyleyeceğim?

*******

Kelime Sayısı: 815

       *SAYANORA* ~ Japonca hoşçakal anlamına geliyor.

       Sonraki bölüm final... Bu bölümde bazı yerler beni ağlatıyordu az kalsın. Pek duygusal da değil aslında, ben duygusalım. Sanırım iyisiyle kötüsüyle 1,5 yıldır çevirdiğim bu kitaba veda etmenin duygusallığı var üstümde.

       Aslında bir yıldır çeviriyorum, yazara izin metni yazıp 2-3 bölüm çevirip taslaklara atmıştım. Yazarın cevap yazması 6 ayı buldu. Sınavdan dolayı ara da verdim derken lüzumsuz uzadı ve elimde kaldı. 

       Bunu bitirip BELOVED'a geçmek istiyordum, sonunda yapabileceğim. Finalden sonra BELOVED'a da bir şans verin lütfen. Kitap seçiyorum demek istemiyorum ama en sevdiğim kitabım o dlsllslsskdşs

A Time Turner Tale - The Marauders ✔️ [Türkçe Çeviri] // TAMAMLANDINơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ