Ofisine geçtiğinde kapısının kilitli olduğuna emin oldu ve diğer tarafa geçip sıcak bir duş aldı. Çıktığında mutfağa geçti ve bornozu üzerindeyken kendine kahvaltı yerine geçecek bir içecek hazırladı. Onu içerken takımlarından birini giydi ve saçının nemini bir havluyla aldıktan sonra ofisine geçip masasına geçtiğinde kapının kilidini de açtı.

Saat sekizdi.

Masasına geçti ve maillerini kontrol etti. En son Jimin'e dün bir pdf yollamıştı, onun dışında işle alakalı her zamanki şeyler vardı ama günlük programı mail olarak atılmamıştı. Jimin ona herhangi bir şey yollamamıştı. Ve iki haftadır alışkanlık haline getirdiğinden kendi de herhangi bir şey hazırlamamıştı.

''Bu bir şaka olmalı,'' diye mırıldandı ve bilgisayarını açtı. Aralık ayında hazırladığı Ocak ayının hazırlanmış programını açtı ve son haftası için neler olduğuna baktı. Ocak ayının son haftasındalardı, aylık programdan yardım alarak bunu hazırlayabilirdi.

''Bay Jeon?'' Kapıya vurulma sesi. ''Müsait misiniz?''

''Gelebilirsin.''

Bayan Seo, Jungkook'la birlikte diğer şirket binasından buraya gelen bir çalışandı. Babasının asistanlarından biriydi, şimdilerde babası neredeyse hiç şirkete gelmediği için Jungkook'a bazen yardımcı olmak için buralardaydı.

Elindeki tabletiyle içeri girdi. ''Jimin bugün işe gelmeyeceğini bildirdi,'' dedi. Jungkook tek kaşını kaldırdı, oturduğu yerde geriye yaslandı. ''Ve haftalık programınızı attı.''

Nedenini bilmesine rağmen, sırf nasıl bir bahane bulduğunu öğrenmek için, ''Neden gelmiyormuş?'' diye sordu.

Karşısındaki kadın tabletin ekranını kapattı ve derin bir nefes verirken tableti göğsüne yasladı. ''Kendisi istifasını yazmakla meşgulmüş,'' dedi mırıldanırcasına. Jungkook dikkatini ona vermiş olmasaydı ne dediğini duyamazdı bile. ''Yarın istifasını vermek için burada olacakmış.''

Komik bir şey duymuş gibi gülmeye başladı Jungkook. ''İstifasını yazmakla meşgul demek...'' diyerek kendi kendine konuştu. Hem gelmeyeceğini, hem de günlük programını başkalarından öğreniyordu. Park Jimin patronunun kim olduğunu unutmuş olmalıydı. ''Söyle ona, boş yere tüm gününü istifasını yazarken geçirmesin.'' Yüzündeki gülümseme koşarak uzaklaştı. ''Çünkü öyle bir şey olmayacak.''

-

''Seni rahatsız mı ediyor? Söylesene.''

Yeonjun, Jimin'in tepesinde beklerken konuştu. Yaklaşık bir saat önce Jimin'e bara gitmeyi teklif etmişti ama Jimin gelmek istemediğini söyleyince bıkmadan soru sormaya başlamıştı. Hanwool ile ayrıldığını biliyordu ama Jimin'in bunu dert etmeyeceğini de biliyordu. Hanwool zaten başından beri sadece Jin ile sıkı bir arkadaşlığa sahipti, o zamana kadar diğerleriyle doğru dürüst konuşmuyordu bile. Jimin ile birlikte olduğunda biraz birlikte takılmaya başlamışlardı ama artık birlikte olmadıklarına göre kimse kimseyle konuşmak zorunda değildi.

''Git başımdan nereye gidiyorsan,'' dedi Jimin battaniyesine daha çok sarılırken. Biraz üşüyordu. ''Başımı şişirdin.''

''Sadece şu soruya cevap ver,'' dedi Yeonjun ve karşısına geçti. Jimin bakışlarını ona çevirdi. ''Hanwool seni rahatsız ediyor mu?''

Sıkılmış gibi yanaklarını şişirdi ve başını geriye attı Jimin. ''O beni rahatsız edemez. En son geldiğinde söylemem gerekenleri söyledim. Biraz aklı varsa bu saçma durumu daha da uzatmaz.''

Yeonjun kaşlarını çattı. ''Buraya mı geldi?''

Jimin televizyon kumandasını aldı ve kenara çekilmesini işaret etti. ''Bir soru demiştin.''

505 | kookminWhere stories live. Discover now