22

598 86 88
                                    

Yorumlarınızı bekliyorumm...

.............

İnsanların daimi olarak belki de arasıra ama gerçekten hissettiği gönül rüzgarları vardır. Böyle,, nasıl desem, coşkulu bir nefes alır gibi hissettirir insana. Gözlerinin içine kadar işler bu rüzgar. İçinde bir yerlere gömülü korku kendini korurken yine de öne atlayıp 'ben yaparım' diyen bir serseri gibi. Belki de bu coşku, 'şşht!' çekiyordu korkuya. Bilmem ki! Yüreğim acır gibi, ama kocaman olmuş gibiydi.

Çok güzel bir rüya gördüğüm uykuda burnum kanamış gibi hissediyordum.

Yutkundum.

Başımı sağa çevirip saçımın, omzumun arkasına gitmesini sağladım. Navigasyonun başla düğmesine basıp direksiyonu çevirdim. Otoparktan çıkarken arabanın yan aynasından İdris Amire kaydı gözlerim. Ardımdan öylece bakıyordu. Başımı iki yana sallayıp ekrandaki doğrultuda sürmeye başladım. Araba alçak veya yüksek değildi. Oldukça da konforluydu. Direksiyon elimin içinde kayıyordu neredeyse. Ah' her neyse şu an arabanın kalitesi hakkında konuşmak kadar yersiz bir şey olamaz.

Acaba Ammar nerede olacak?

Emniyet merkezinin caddesinden ayrılıp asıl yola çıktığımda telefonun ekranını yukarıdan aşağı çektim. Parmağımı iki kez kaydırdığımda yol bitiyordu. Kaşlarım çatıldı. Yol bu kadar kısa mıydı? Yüzümü buruşturup önüme baktım. Kaza geçirmemek için artık aptal olmamam gerekiyordu.

Önümdeki aracın plakasını incelerken aklıma geldi.. bu yol Ammar'la buluşacağım yoldu. Dudaklarımı ıslatıp gülümsedim.

Direksiyondaki ellerimi gevşetip parmaklarımı açtıktığımda kollarım dümdüz olmuştu, sonra direksiyonu sıkıca kavradım ve kollarımı saldım. Bu benim birazcık şımarma şeklimdi. Ellerim direksiyonun deri dokusunda izler bırakacak kadar terlemişti. Yavaştan soğumaya başlamıştı, hatta çoktan bembeyaz kesilmişti.

Yanağımı kaşıyıp gözlerimi kocaman açtım ve yola odaklandım. Hatta sıcak olunca camı açtım, saçlarımın uçuşmasına müsaade ettim.

.........

Navigasyon, daha önce hiç bilmediğim bir yola sokmuştu beni. Issızdı ve gördüğüm kadarıyla taşlı bir köy yoluydu. Kaşlarımı çatmış sürekli dikiz ve yan aynalarına bakıyordum. Çünkü tekere batan taşlar arabanın kalitesini es geçip tıkırtı çıkarıyordu. Tam taşlık yoldan yeni yapıldığı belli olan asfalt yolu görünce sevinecektim ki, o yoldan buraya gelen elinde valiziyle, yere sert bastığı adımlarıyla ve çatık kaşlarıyla Ammar'ı gördüm. Yüzümü sahici bir sırıtış oturdu.

Araba yavaş yavaş ona yürürken o da arabaya yaklaşıyordu. Frene basıp durdurdum arabayı. El frenini çektim. Emniyet kemerini çıkaracağım sıra beklemediğim bir hareketle yanımdaki koltuğun kapısını açtı. Ne yani? Arabayı sürmeyecek miydi?

Başını eğip bir hareketle koltuğa yerleşti. Kapıyı kapattı. Elindeki valizi arka koltuğa atarken biraz yanaşmıştı, göz göze gelince yutkundum. Valizi arka koltuğa attıktan sonra önüne döndü. Bana dönmüyordu. Rüyadan çıkmış mıydık? Ammar eski haline mi dönmüştü? Rolünü mü uzatıyordu?

"Sen sürmeyecek misin  arabayı?" diye sordum. Ciddi ifadesiyle bana çevirdi yüzünü.

"Şoför koltuğunda ben yokum." dedi. Kaşlarım saf bir ifadeyle kalktığında, masumane sayılabilecek bir tonda   "Hıh.." diyivermiştim. Burnundan gülümser bir nefes verdiğinde dudakları da belli belirsiz kıvrılmıştı. Şaşkın ördek olmaktan kurtulmam gerekiyordu. Gözlerini benden ayırıp klimadaki telefonu aldı. Boynumu uzatıp ne yapacağına bakmak istedim. Fakat çokta uzun sürmeden telefonu yine yerine yerleştirdi. Ekrana baktığımda farklı bir konumu açtığını gördüm.

MUHÂFIZWhere stories live. Discover now