15

630 85 59
                                    

Şu anda bölüm atmak ne kadar mantıklı olur bilmiyorum ama atmalıyım dedirten bir his var içimde. Bölümü depremden önce bitirmiştim. Sadece kontrol etmesi kalmıştı.

Boğazım düğüm düğüm, kalbim o acının sızısını taşıyor. Taşıyacağız da hepimiz. Bilmiyorum böyle zamanlarda bir millet olarak kenetlendiğimizi hatırlıyoruz sanki. Bu mu gerek yani diyorum içimden. Birbirimizi sevmek için bir felaket mi gerek?

Rabb'im korusun hepimizi. Devam eden mucizelere mucizeler eklesin de enkazdan sadece Yaratıcımızın duyduğu o insanlar kurtulsun. Canını dişine takıp canla başla çalışan bütün insanlara güç kuvvet versin. Ölenleri şehit makamında eylesin. Hepimizi bütün felaketlerden korusun. Amin.

En son ne olduğunu hatırlamazsanız önceki bölümün sonuna göz atabilirsiniz. İyi okumalar..

..........

Daha kaç başarısızlığa imza atmam gerekiyordu?

Kendime güçlü damgası vurmuş, güçsüz bir insandım. Biliyorum bazen pes etmem gerekiyordu. Ama ben acılarımı bu şekilde yok ediyordum. Onarı görmezden gelerek. Tüm çaresizliklerimi kuytu kuyulara atıp sifona basıyordum zannımca. İşte bu kadar tezattı gücümün güçsüzlüğü. Çaresiz kaldığım zamanlar hep vardı, fakat bir şekilde hallolmuştu hepsi. Ama, şu an tek başıma değildim. Belki en çaresiz hissettiğim andı şimdi. Vicdanımın kesilmeyen sesine sekiz kişinin canı daha eklenirse boğulurdum iç dünyamın karanlığında. İşte o zaman müebbet yemişten hallice, ölmüş sayılırdım.

Göz pınarlarıma biriken su topluluğunu ağlamamaya çalışan küskün bir çocuk edasıyla sildim. Alt dudağımı dişlerimin arasına yuvarlayıp ıslattım. Delicesine koşuyorduk. Ve şuan koşmalarımız ağır çekime alınmış gibi beynim yavaş bir hızla düşünüyordu. Her şeyi.. mesela şu en önde giden adama bir şey olursa? Olursa-..

Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Ve kararlılıkla çıplak ruhuma cesaret kıyafetini giydirdim. Kararlılıkla önümüzde gördüğüm son noktaya baktım. Ona,, onlara bir şey olmamalıydı. Olmayacaktı!

Fatih arkasına bakarken yüksek sesle konuştu, "Artık takatim kalmadı. Ne olacaksa olsun!"

"Ya zehirli sis bombasıysa?" dedi Gülçin.

Gözümüzün gördüğü son nokta bir duvardı. Umarım sadece bir duvar değildir.

"Bence bu pis kokuyu kanıksamış vücudumuz bu zehiri yabancılamayacaktır." dedi Yusuf. Onun bu şakacı sözlerini ciddi bir tavırla söylemesi beni hep şaşırtıyordu.

Koşuşlarımız yavaşladı yaklaştıkça. Ve en sonunda sona gelmiştik.

"Ee şimdi ne olacak?"

Ortadan geçen lağım suyunun geçtiği yerden delikti duvar. O delikten geçip gidiyordu su. Bizim yürüdüğümüz kaldırım benzeri taşların önü kapalıydı. Bundan sonrası yoktu. Çıkmaz sokaktan daha çıkmazdı. Sadece duvarda bir havalandırma boşluğu vardı ve oldukça da küçüktü. Ve en önemlisi de tünel bulup burdan çıkmak imkansızdı. Çünkü,, dostum kim lağımın dibine tünel yapardı!

"Bitti." dedi Fatih umudunu yitirmiş sesiyle.

"Buraya kadarmış.." dedi Sefa da ek olarak. Kaşlarım çatılırken dudak büzdüm. Cidden bu kadar kolay pes edebiliyorlar mıydı?

"Basın kırmızıya olsun bitsin." dedi Gülçin.

"Ciddisiniz?" dedim sorgulayarak. Dalgalı çıkmıştı sesim.

"Çözüm yolun var mı?" diye sordu Gülçin.

Köprücük kemiğimin ortasındaki kuytuyu kaşıdım düşünürken. İşaret parmağımı kaldırıp pis dereyi göstereceğim sıra Leyla tepkiyle kaldırdı elini.

MUHÂFIZTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang