Aşk gelirdi, geldiği gibi giderdi. Aşk varken hayat bir cümbüşe düşebilirdi, gittiğinde bütün renkler siyaha dönebilirdi. Aşk heyecan verirdi, aşk olmayınca sıkıcılaşırdı hayat. Aşkın da insanlar gibi ömrü vardı. Çoktan ölmüş bir insan yaşamayı aramazdı elbet, aşkını kaybetmiş bir insan da aşk acısı çekmezdi, ama sanırım yaşanılan hisler, heyecanlar ve renkler özleniyordu.. evet, Akın'ın gözlerindeki acıma bundan olmalıydı, çünkü beni anlıyordu. Dün kıpırdanan kalbimin, bu gün sadece atmasını anlıyordu, o da burkuluyor olmalıydı, ben de buruktum..

"Üzülmüyorum Akın." dedim kaşlarımı çatarken. Kafasını salladı ve gözlerini kaçırdı. 

"Tabii üzülmüyorsun, eğer aşık değilsen neden üzülesin, ama Karaca.." sinirli bakışlarımı gördüğü anda sessizleşti. Bir kaç kez boğazını temizlemek maksadıyla öksürdükten sonra bir adım geriledi. "Vedalaştınız mı?" dedi yüzüme bakmadan.

"Nasıl vedalaştınız mı?"

"Sevgiliydiniz ve.." bir anda duraksayarak düşüncelere daldı. "Yani.. birbirinize öyle bakıyordunuz ki.." Bu sözler içimden bir şeylerin kopmasına sebep olmuştu sanırım. Dün birdik, bu gün biri olduk, sanırım hiçbiri olmak konusunda haklıydı.

"Değildik Akın." diyerek kestim sözünü ve düşüncelerimi. Akın şaşkınlıkla baktı suratıma, bu cevabı beklemiyor olmalıydı.

"Değil miydiniz?" 

Kafamı onaylar şekilde salladım.

"Değildik." Akın önce bir kaç saniye bekledi, yüzündeki acır ifade artık benim için değildi, sinir olduğu, belki de nefret ettiği Karaca'ya acıyor olmalıydı şimdi, haklıydı, sadece bir gün öncesinde canımı verecek kadar sevdiğim o siyah saçlı adama, şimdi ben de acıyordum.

"Vedalaşın Eva." dedi sessizce. "Bir vedayı hak ediyorsunuz."

"Ne vedası Akın?" dedim kapıya doğru bir adım daha atarken. Şimdi aklımda sadece bir şey vardı, bunu düşünecek ne vaktim ne de halim yoktu.

"Kimse bir anda terk edilmeyi hak etmez Eva!" dedi, sesinde anlamlandıramadığım bir gerginlik vardı. Bir cevap bile vermediğim halde bir anda koluma girdiğinde, şaşkınlıkla Akın'ın suratına döndüm. "Hatta şimdi, şimdi vedalaşmanız gerekiyor!" diyerek beni çekiştirmeye çalıştı, yerimden oynamamak adına duvara tutundum.

"Taktın bir vedalaşmaya Akın! vedalaşıp ne yapacağız!?"

"Artık ne olduğunuzu konuşacaksınız, hislerini anlatacaksın, onu terk edişinin iç yüzünü dinlemek zorunda, yoksa ömür boyu unutamaz!"

"Hiçbir şey değildik, şimdi de hiçbir şey değiliz Akın, bırak kolumu!"

"Ne demek hiçbir şey değildik! onun gözlerine bakarken bir ayna tutsaydık yüzüne, o zaman görürdün hiçbir şeyi!"

"Yüzük yüzündendi!"

"Ya onun bakışları, o da mı yüzük yüzündendi!?" Akın'ın bu sözleri üzerine, giderek yükselen sesim aniden kesildi. Gözlerimi, gözlerinden ayırmadan öylece sustum ve bekledim. Sesli bir yutkunuşun ardından kaçırdım gözlerimi.

"Gitmem gerekiyor Akın." dedim kısık bir sesle.

"Benden kaçmana gerek yok Eva, öyle ya da böyle, artık sana aşık değilim." Bu sözlerin beni rahatlatacağını, onunla uzaklaşmamızın, bana olan hislerinden kaynaklı olduğunu biliyordu. Uzun süren bir arkadaşlığımız yoktu onunla, ama bunu kurtarmak istediğini görebiliyordum.

"Ama beni ölümden döndüren ve beni dinleyen o kıza minnet borcum var." dedi kolumu daha da sıkarken. "Neden olduğunu bilmiyorum ama belki de artık sana aşık olmamam daha iyidir, artık benimle konuşabilirsin, bana derdini açabilirsin, o gün çatıda beni dinlediğin gibi.." 

Kupa CadısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin