١٢ ) Kudüs'e yolculuk var !

5.5K 483 23
                                    

Selâmun aleykum kardeslerimت
Sizi beklettigim için af buyurun.
Yeni bölüm sizlerle,inşaAllah begenirsiniz.
Bu bölümü yazarken heyecandan geberecektim,o yüzden yazması meşakkatli oldu diyebilirim.
Hepinizden Allah râzı olsun,desteklerinizi esirgemeyin ت
Medyayı dinleminizi istiyorum kardeşlerim,çünkü Filistin'li bir yarışma birincisi,Gazze'ye geçen yıl şarkı yaptı. İnşaAllah beğenirsiniz.
القدس.
فلسطين.
حب.

" Biz dönüyoruz. "
Biz dönüyoruz mu ?!
- Esma sen ne diyorsun ?
+ Öyle işte Şühedâ. Abim âni bir karar aldı.
- Esma şunu yarın adamakıllı konuşalım,bu kez Hamza da gelsin.
+ Tamam Şühedâ.
Telefonu kapattığım gibi ağlamaya başladım. Şoka girmiştim. Daha dün Hamza beni evlilik için ikna etmeye çalışıyordu. Şimdi her şeyi bırakıp gidecek miydi ? Ya Esma ? Yıllar sonda bulduğum dostum. O da mı Allah'ım o da mı ?
Abimin yanına sinirle koştum.
- Abi,hep senin yüzünden.
Diye bağırmaya başladım.
+ Noldu,ne bağırıyorsun ?
- Esmalar geri dönüyorlarmış işte,hep senin yüzünden. Yaptığını beğendin mi ?
+ Şühedâ, o ne demek ya ? Nasıl geri dönüyorlar âniden mi ?
- Evet,âniden.
Ağlayarak geriye dönüp odama gidiyordum ki abimin sesi beni durdurdu.
+ Hamza'yla konuşacağım.
Çıktı gitti evden. Ne konuşacaksın ? Gidin mi diyeceksin ? Bir kere benim ne düşündüğümü dâhi sormadı. Niye böyle yapıyor bu abim ?
٠ Hamza
Ertesi gün olmuştu. Hastaneye gidip hemşehrilerimle sohbet ediyordum. Her biri orada akrabaları olduğunu söyleyip yardıma çok ihtiyacı olduklarını söylüyordu. Canım sıkılmaya başlamıştı iyice. Bir de tıbbî malzemeleri tükenmek üzere dedikleri an benim için her şey bitmişti. Hastane yönetiminden ricâ edip hatta direk isteyip teçhizat götürecektim. Mesleğim ve vatan sevgim neyi gerektiriyorsa onu yapacaktım. Gerekirse ben de çarpışacaktım. Hatta şehîd olup babamın yanına varacaktım. Gözümü karartmıştım.
İlk önce direk Bedirhan Bey'e gidip yapacaklarımı anlattım. Onaylamıştı ama bir soruyu da sormadan edememişti.
- Şühedâ ile ne olacaksınız ?
+ Şimdi sırası değil Bedirhan Bey. Nâsip. Yalnız aile içinde konuştunuz sanırım. O yüzden sordunuz.
- Oğlumla konuştum Hamza. Ben onaylıyorum ama ha diye değil,aklımda çok şey var. Seninle konuşamadan gideceksin anlaşılan. Çok kararlı gözüküyorsun. Seni tutacak değilim. Ama dikkatli ol.
+ Sağolun Bedirhan Bey. Allaha ısmarladık.
Ayak üstü gibi de olsa vedalaşmıştık. Tabiki Şühedâ benim de aklıma gelmişti. Ama bunu düşünecek zaman değildi.
Direk yönetime gidip toplantı odasında herkesi beklediğimi söyledim. Ricâ etmedim. Herkes gelince düşündüklerimi ve yapacaklarımı anlattım.
Yönetim mırın kırın etti elbet. Ben ise sözümü esirgemedim.
- Mâdem bu hastaneye Gazze'den yaralıları getiriyorsunuz,ya onları buraya getirmeye devam edin ya da ben gideyim. Gerekirse bir daha hastanenize uğramam,kadronuzdan istifâ ederim. Ne diyorsunuz ?
+ Hamza Bey. Dedikleriniz yapılacak ama hastanemize geri dönmek şartıyla.
- Orasını Allah bilir. Siz hazırlatın her şeyi. Yarın gidiyorum.
Konuşmamı yapıp toplantı odasından çıkmış koridorda hızlıca yürüyordum. Odama geçtiğimde yönetimden bilgi gelmiş ve hazırlanma sürecinin yaklaşık iki saati bulacağını söylemişlerdi. Mesai saati dışına denk geliyordu ama ben bekleyeceğimi bildirmiştim.
Tırlara yükleniyordu her şey. Ne varsa ne yoksa hastanede. Hatta getirtmiştik bile. Sağolsunlar yardımcı oluyorlardı bana. Bütün prosedürler vs. ayarlanacaktı sabaha kadar. Her görevli harıl harıl çalışıyordu. Allah râzı olsun.
Eve döndüğümde yüzümdeki telâşı farketmişlerdi. Esma'dan beklediğim soru geldi.
- Abi,noldu ?
+ Gidiyoruz.
- Ne ? Ne zaman ? Geri mi dönüyoruz ?
+ Evet geri dönüyoruz. Yarın sabah. Hastanelerde tıbbî malzemeler bitmek üzereymiş. Ben de hemen her şeyi hazırlattım. Soru sormayın ve toparlanın.
Annem tek kelime etmeden yüzüme bakıyordu. O da dönmek istiyordu ama âniden dönmek istemiyordu kimse. Olaylar çok hızlı gelişiyordu.
Ben de hemen hazırlanmaya başladım. Geri döner miydik Allah bilir.
Esma yanıma gelip ;
- Şühedâ, yarın bizimle görüşmek istiyor,dedi.
+ Vakit yok.
- Abi,ya geri dönemezsek ?
+ Allah bilir Esma.
- Abi öyle de etme eyleme. Yapma şunu işte. Konuş bâri bir kere.
Esma bunları söylerken kapı çalmıştı. Kapıya koşup kapıyı açtığımda şaşırmıştım. Bu saatte Ömer gelmişti.
- Gel kardeşim,hoşgeldin.
+ Hayır Hamza,sağol. Sen gel kardeşim. Konuşmamız lâzım.
- Tamam geliyorum.
Sahile gitmiştik ve bir banka oturmuştuk. Ne diyeceğini gerçekten merak ediyordum.
- Hamza,hayırdır nereye böyle âniden ?
+ Geri dönüyoruz Ömer. Ordakilerin bana ihtiyacı var.
- Tamam kardeşim de ne zaman karar verdin,niye haber vermiyorsun ?
+ Bugün. Vaktim olmadı Ömer,kusura bakma. Gelmekle iyi ettin ama vedalaşırız.
- Dur hele dur. Kardeşimi almadan nereye ?
+ Ne diyorsun Ömer sen ? Nikâhsız onu bir adımlık yere bile götüremem.
- Dediğimi iyi dinle. Şühedâ'yı bırakıyor musun ?
+ Bilmiyorum Ömer. Bunu düşünecek vakit yok.
- Tamam haklısın. Ama ağladı gözlerimin önünde. Senin yüzünden deyip duruyor. Benim yüzümden mi Hamza?
+ Ne alakası var Ömer ? Sebep belli.
- Kardeşim sizi kaybetmek istemiyor.
+ Biz de sizi ama durum bu.
- Sana bir teklifim olacak Hamza.
+ Buyur kardeşim.
- Filistin'e Şühedâ da gelecek. Siz yarın gidin. Ben yarın bir yere kıpırdayamam lâkin annem ve babam Şühedâ'yı yanına getirir. Ben de sonra atlar gelirim.
+ Yapabiliriz diyorsan hay hay.
- Eyvallah. Allaha ısmarladık kardeşim,dikkat et,görüşürüz.
+ Görüşürüz Ömer.
Bu çocuk çok değişikti. Ne zaman,ne yapacağı belli değil,Şühedâ gibi.
Tamam onu unutmamıştım ama onu düşünecek vaktim yoktu ki. Ben oraya geri dönüp şehîd olsam eğer arkamda bıraktığım acı dolu bir kız mı olacaktı ? Ona bunu yapamazdım belki bu yüzden konuşmadım.
٠ Şühedâ
Abim çıkıp gittiğinden beri acaba ne olacak sorusunu sorup duruyordum kendime. Anneme ve babama sorduğumda,
- Sabır kızım,az bekle,diyorlardı.
Sanki çok kolaydı o an. Giderse ben onu bekler miydim ? Bir daha göremezsem ? Allah'ım kurtar şu karmaşadan.
Kapı çalmıştı. Koşa koşa hemen açtım kapıyı.
- Abi noldu ?
İçeri girdi ve oturma odasına geçti,hepimizi odaya çağırdı. Ben zaten peşindeydim.
- Hamza'yla az önce konuştum. Yarın sabah dönüyorlarmış. Geri dönüp dönmeyecekleri belli değilmiş. Ben de bir teklif sundum.
Anneme ve babama bakarak kusura bakmayın dercesine.
+ Ne dedin abi hadi anlat yaa.
- Yarınki ilk uçakla anne ve baba Şühedâ'yı alıp Filistin'e götürür müsünüz ?
+ Oğlum o nereden çıktı şimdi,olmaz öyle şey.
- Olur baba,niye olmasın ? Şühedâ belli ki onları kaybetmek istemiyor. Hem Hamza da orada. Artık ne yapacaksınız yaparsınız gidince. Dönecekleri belli olsa asla böyle bir şey demezdim. Ben yarın gelemem ama siz dönersiniz belki.
+ Oğlum,bana neden danışmıyorsun şunu ? Alelacele iş görüyorsun. Bu kızın okulu var. Geri dönerlerse o zaman hâl çare düşünürüz.
Anneme acıyan gözlerle bakıyordum. Lafa annem de karıştı.
- Bedirhan. Bir gidelim derim. Olmazsa geri döneriz.
+ İyi de pasaportların tarihi geçti mi ?
- Hayır Bedirhan. Gitmek istesek sıkıntı olacak bir şey yok. Sen de izin al,gidelim işte.
Babam bayağı bir düşündü. Yarım saat onun ağzından çıkacak bir söz bekledik. Ben ağzımı bile açmadım. Ama Filistin'e gidersem. Allah'ım dayanamıyorum. Kalbim yerinden çıkacak. Babam evet derse gidiyoruz. Ya Rabbi ! Rüyalarım gerçek olacak.
- Ee. Bakın,eğer yapamazsak geri döneceğiz. Şühedâ, bak kızım her şey senin için. Belki de nâsibin değil o adam. İyi düşün,son söz sana ait.
+ Babacığım. Ben oraya gitmek istiyorum. Hem de çok. Siz biliyorsunuz zaten. Nâsibim değilse anlarız değil mi ? İşte o zaman durmayız,geri döneriz.
- Tamam kızım. Hazırlanın Saadet Hanım.
Ağlamaya başladım yeniden. Babamın elini öptüm. Anneme sarıldım. Abimi öptüm,sarıldım.
Tek kelime edecek hâlim yoktu. Hemen hazırlanmak için odama koştum. Âh,az kaldı unutuyordum. Esma'yı arayacaktım.
- Esma !
+ Şühedâ...
- Biz de geliyoruz !
+ Ne diyorsun sen,ciddi misin ?
- Eveet,ciddiyim. Yarın ilk uçakla Filistin'deyiz inşaAllah.
+ Çok sevindim çok. Hayalimiz gerçek oluyor Şühedâ.
- Ayy evet Esma. Hadi Allah'a emanet ol,hazırlanıyorum ben.
+ Sen de kardeşim. Ben de hazırlanayım şimdi zevkle.
Gülerek kapattım telefonu. Kısa sürede gönül bağı kurmak bu olsa gerek. Demiştim ben. Esma giderse ben de giderim. İlk tanışıp görüştüğümüz günler geldi aklıma. Esma,bir gün beraber gezeriz oralarda ne dersin ? , demişti. Şimdi gerçek oluyordu işte. Yüreğim ağzımda atıyordu sanki. Ellerim tir tir titriyordu. Secdeye kapanmış,şükür üstüne şükür ediyordum. Asıl mutluluk buydu. Sabahı nasıl edecektim,bilmiyordum. Bir rüyaydı belki bu. Hayallerimi süsleyen Kudüs'tü işte. Ve ben oraya uçak olmadan da giderdim. Uçağa ihtiyaç duymadan uça uça. Semâdan el sallayacaktım,kimse görmese bile. Selâm edecektim yeryüzüne.
Sabah olmuştu. Nasıl uyuduğumu hatırlamıyordum bile. Büyük ihtimâl uyku beni yakalamıştı,heyecanıma bakarak.
Esma'dan bir mesaj vardı.
" Ukhti. Uçağa bineceğiz az sonra. Hakkını helâl et. Hepimiz çok heyecanlıyız. Seni bekliyorum."
Kardeşlerin en güzeli. Hiç ihmâl etmez ki.
Buna cevap yazmalıydım.
" Ukhti. Ben de sizin gibi çok heyecanlıyım. Herkese çok selâm. Sağsâlim inin inşaAllah. "
Bizim muhabbetimiz paha biçilemeyecek kadar esâslıydı. Kardeş kelimesini kazımıştık yüreğimize. Bu duruma geldiğimize hâlâ şaşırıyordum. Hayâtım değişiyordu,bakın ! Okulu tamamen aklımdan çıkarmıştım. Ne Zeynep'in ne Ahmed'in haberi vardı Filistin'e gideceğimden. Ahmed duysa kafayı yerdi galiba,bana neden haber vermediniz diye. Haklı olurdu ama. Düşünsenize süt kardeşleri memleketlerine geri dönüyorlar ve haberi yok. Belki olur bir gün.
Telefonumu elime vura vura bekliyordum uçağa bineceğimiz zamanı. Vedalaşmadan önce tabiki abimle konuşacaktım.
- Abi !
+ Efendim.
- Bir şey demeyecek misin ?
+ Çok şey var da söyleyemiyorum.
- Söyle abi. Bak bu işin geri dönmemesi de var.
+ Allah korusun Şühedâ. Aklına öyle şeyler getirme. Git ve hayâlini yaşa.
- Ama hayâlimde sen de varsın abi. Neden gelmiyorsun ?
+ Kalabalık yapmamayım ben,hem işim var. Sen beni boşver.
- Yâhu ne kalabalığı ? Yüreğimin direği gibisin sen. Yere düşsem anında beni ellerimden tutup kaldıracak abimsin sen.
+ Gider ayak sus bakayım sen. Yoksa abin şimdi ağlayacak deli kız.
- Höyt ! Ağlama manyak. Gel diyoruz,adamı hasta etme !
+ Heyt ! Kimsin kızım sen ? Git başımdan.
Deyip saçlarımı karıştırmaya başladı. Ben de fırsat buldukça gıdıklamaya çalıştım. Abim gelmiyordu. Çünkü biliyordum. İlk başta karşı çıktığı için kendini suçlu hissediyordu.
Abim,abim ! Gözlerinden tanırım ben seni.
Vedâ faslı yapmıştık adetâ. Annem ve babam odaya girip haydi hazırlan dediklerinde abime bakarak kalktım yerimden. Ellerimin titremesiyle hazırlanabildiğim kadar hazırlandım işte.
Şimdi arabada havalimanı yolundaydık. Dua okuyup duruyordum. Hem sakinleşmek için hem de yolculuk için.
Abimden ayrılma vakti geldiğinde annem zaten ağlamaya başladı. Ben de iki gözüm iki çeşme. Ferâcemin koluyla gözyaşlarımı siliyordum. Abim teker teker sarılıyordu bize.
- Dikkat et Şühedâ. Şühedâ'ların yanına gidiyorsun. Peygamberlere gidiyorsun. Bana çok dua et oralarda,tamam mı ? Allah'a emanet ol,canım kardeşim.
Sadece hıçkırıklarla,
+ Abiii ! diye bağırarak sarılabilmiştim. Abimi çok seviyordum ben,haddinden fazla. İyi ki abim var derdim her gün.
Ona el sallayarak uzaklaşmak yüreğime oturmuştu. Ağlamak kâfi gelmiyordu bedenime. Yüreğim acıyordu. Ama bir yandan da mutluydum. Kudüs'e gidiyordum Kudüs'e ! Farkına var artık Şühedâ !
Uçakta yerimizi almıştık. Cam kenarına oturmuştum. Yeryüzüne semâdan bakacaktım,ilk defa. Heyecanımı anlatacak kelime bulamıyordum ama kâğıt kalem çıkarmıştım önüme. Dua ede ede oturuyordum yerimde.
-
Uçak kalktığında yüzümde kocaman bir tebessüm oluştu. Her şeyi,herkesi arkamda bırakmış,ikinci bir hayata başlıyor gibi hissediyordum kendimi. Bismillah dedim iç çeke çeke.
Bir müddet Kur'ân okudum. Dualar ettim. Sonra önümdeki kâğıt kaleme döndüm. Yazmaya başladım karınca kararınca.
" Gidiyorum. Bu gidiş hayırlara vesîle. Hissediyorum. Hasretim son bulacak. Kavuşacağım Kudüs'e. Koşacağım,şehrin her yerinde. Yürüyeceğim,herkesin içinde. Havasını içime derin derin çekeceğim. Duâlar edeceğim sonra. Her şey için,herkes için,ümmet için. Doğrulacağım. Düştüğüm yerden kalkmak için. Şiirler yazacağım,duygularımı kâğıda dökmek için. Nasıl anlatsam bilmiyorum. Hiç geri dönmek istemiyorum,daha varmadan. Ama abimi almadan,gönlüm sakinleşir mi ? Bağıracağım. Dağların zirvesinden. Ben geldim diyeceğim ben geldim. Dile benden ne dilersen ey Kudüs ! Yapacağım. "
Kalemimden bunlar dökülmüştü bir çırpıda. Yazdığım yazıya bakıp tebessüm ettim.
Camdan bakıyordum. El salladım gerçekten. Her şeye,herkese. Görmediler elbette. Ama annem gördüğünde yüzündeki şaşkınlık beni güldürmüştü.
- Hayırdır kızım,kafayı mı yedin heyecandan ?
+ Ahaha,anne. El sallıyorum yeryüzüne.
- Niye ?
+ İçimden geldi,hıh.
Tövbe,estağfirullah deyip kafasını döndürüşüne de gülmüştüm. Bazı anlarda ne yapacağımı şaşırırdım işte ben. Boşu boşuna vermemişlerdi o sakinleştirici hapları. Ha,unutmadan hap atacaktım yine. Hap bu kez uyutmuştu beni.
Anonsla birlikte uyandım.
- Sayın yolcularımız ! Şu an Filistin semâlarında bilmem kaç fitte uçuyoruz. Az sonra inişe geçeceğiz,lütfen kemerlerinizi gösterildiği gibi takınız.
Oha ! Ne çabuk. Deyivermiştim. Hemen denileni yaptık ve aşağıyı süzmeye başladım. Ağlıyordum yine. Anlaşılan ağlayarak geçecekti bu seyahat.

Şühedâ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin