١٠) çaresiz Hamza.

6.4K 566 45
                                    

Selâmun aleyküm ت
Bu bölümü hem Hamza hem de Şühedâ'nın ağzından okuyacaksınız. Keyifli okumalar ت Mutlaka medyayı dinleyin ت

Evet,bir cerrahtım ama benim de duygularım vardı. Her insan gibi beni de etkileyen olaylar vardı. Elimde olmadan bir şeyler oluyordu işte.
Peki,Şühedâ vardı şimdi hasta yatağında. Adımları hızlandırmak istedim ama bacaklarım kilitlenmiş,olduğu yere saplanmış gibiydi.
Hemşirenin ;
- Hamza Bey,acele etmemiz lâzım. Hasta atak geçirmiş.
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Bu kız nasıl bu kadar yıptatabiliyordu kendini ?
Gerçekten anlamıyordum. Canı neye sıkılıyordu ?
Kimler bu hâle getiriyordu onu ?
Âh,düşünmekten koskoca beş vakit o kapının önünde çoktan geçmişti.
Ne yapıyordum ben ? Beş dakika beş dakikaydı. Hayat 'biraz daha zaman' diyecek kadar uzun değil.
Ellerim titreye titreye,dişlerimi sıka sıka tedaviyi gerçekleştirdim. Çok şükür kalp atışları ve adrenali normale dönmeye başlamıştı. Bugün yine okulu olmalıydı. Orda başına bir şey gelmiş olmalı diye düşünüyordum.
Hastamı ilk olarak Allah'a sonra hemşireye emânet edip direk odama geçtim. Yüreğim yerinden çıkacak,gözlerimi kapatsam ölecek gibiydim. Ben bir cerrahtım,bu kadar etkilenmemeliydim. Yoksa nasıl müdahalede bulunurdum ? Hayır,böyle olmamalıydım.
Sanki babam gittiğinde yaşadığım acının aynısını o kısacık sürede yaşamıştım.
Bu böyle olmayacaktı. İlaç tedavisine acilen başlanmalıydı.
Bedirhan Bey'in yanına gitmeden önce odama geçip sakinleşmeliydim. Koltuğa oturdum. İki elimle başımı tuttum,tuttum.
Hasta yatağında yatan Şühedâ. Ve çaresiz Hamza.
Bu hâl yakışmıyordu bana.
Hemen silkinerek bir estağfirullah çektim. Besmeleyle birlikte Bedirhan Bey'in odasına yöneldim. Zirâ her şeyden haberdârdı. Onunla konuşmak zor olmayacaktı.
Odasına girdiğimde durumunun kontrol altına alınması gerektiğini anlatmaya başladım.
- Bedirhan Bey. Şühedâ ciddi bir atak geçirmiş. Sinirleri çok yıpranmış. Bir psikolog destek verebilir. Ya da,ya da ilaç tedavisi gerekli. Sakinleştirici vs. Lütfen gerekeni yapın. Ona göre hareket edelim. Yoksa bedeni ruhsal bir çöküşe girer. Ve toparlanması epeyi zaman alır.
...
Karışmıştım insanların arasına. Hastaneden bir adım dâhi uzaklaşmak istemedim. Ama gitmek zorundaydım. Kardeşime olan biteni anlatmam gerekiyordu. Esma,Şühedâ'ya destek olmalıydı. Eve girmeye niyetim yoktu. Esma'yı arayıp hemen gelmesini söyledim. Sahilde oturup konuşacaktık,öyle düşünüyordum.
Babam gitti gideli Esma benim için daha değerli olmuştu. Ona bir zarar gelmesin diye daha bir çırpınır olmuştum. Ailedeki tek erkek bendim. Ve anneme,kardeşime ben bakacaktım,sahip çıkacaktım. Babamın yarım bıraktığı bu güzel emânetleri korumayı ben sürdürecektim. Onlar benim canımdı,kanımdı. Her şeyi göze alırdım onlar için.
-
Esma geldiğinde sahilde bir banka oturduk. Şühedâ'nın o günkü hâli geldi gözümün önüne. Ağlıyordu. Ben her defasında sadece iyi misiniz diyordum. Elimden gelen tek şey oydu. Affetsin. Ben ona haramım,ne yapabilirim ki Allah aşkına ?
Esma'ya olanları anlattığımda ağlamaya başladı. Derhâl hastaneye gitmek istediğino söyledi. Bu bana da iyi gelecekti. Sırtını sıvazladım can kardeşimin.
-
Hastaneye vardığımızda yine aynı his vardı üzerimde. Bir şey olsa ararlardı muhakkak,tedirgin olmamalıydım.
Odadan içeri girince Şühedâ'yı Kur'ân okur hâlde bulduk. İşte şimdi ferahlamıştım. SubhanAllah. Beyazlar içindeydi. Bir gelin gibi.
Estağfirullah. Haydi Hamza çık şu odadan. Durumu iyi işte. Esma'yla yalnız bırak onu. Git şimdi. Hatta dönme. Gezinme etrafında daha fazla. Rahatsız olduğunu anlayamayacak kadar sersem olma. Hayırlısı.
-
Odama indim. Varolan abdestimle odamda bulunan Kur'ân-ı Kerîm'i okumaya başladım.
وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنفَقْتَ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً مَّا أَلَّفَتْ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Ve ellefe beyne kulûbihim, lev enfakte mâ fîl ardı cemîan mâ ellefte beyne kulûbihim ve lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun hakîm(hakîmun).
8/Enfâl/63
Bu âyette takılı kalmıştım. SubhanAllah çok güzeldi.
Meâli :
Ve onların kalplerinin arasını (sevgiyle) birleştirdi. Eğer yeryüzündeki şeylerin hepsini infâk etseydin (verseydin), onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Ve lâkin Allah, onların arasını birleştirdi. Muhakkak ki O; Azîz'dir, Hakîm'dir.
Bu âyet birçok şeyi anlatıyordu zaten. Üstüne laf söylenmezdi. Rabbim hakkımızda hayırlısını nâsip eylesin.
" Sadakallahulazîm " diyerek duâ ettim. Evet, ferahlamıştım. Elhamdulillah. Allah'a sığınınca bu kabz hâli de son buluyordu. Toparlanma vaktiydi artık. Lâ tahzen !
-
٠ Şühedâ
Okul beni boğuyordu çoğu zaman. Didinerek,alın terimle kazandığım o okulu insanlar mahvediyordu,sağolsunlar. Yine böyle bir gündü işte.
Koridorda yürürken kızın biri arkamdan seslendi,başörtülü hey sen !
Birkaç bölüm bir aradaydık. Bu iğrenç bir şeydi. Tabii,kocaman bina nereye sığmayacaktık o kadar kişi ?!
Sert bir şekilde döndüm.
- He söyle güzelim.
+ Hareketlere bak. Ne zannediyorsun kızım sen kendini ?
- Tanışıyor muyuz canım ?
+ Ben seni tanıyorum Şühedâ Hanım. Sen beni tanımıyorsun ama tanıyacaksın merak etme.
- Hadi ya. Tanıt bakalım kendini.
+ Bu okulu sana dar edecek biri işte. Panolara astığınız şu veletlerin kanlı fotoğraflarını asmaktan ne zevk duyarsınız,anlamıyorum. Bir de müslümanız dersiniz. Sadistsiniz kızım hepiniz !
Estağfirullah. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
Vakıf olarak farkındalık oluşturmak için ve destek sağlamak için panolara Filistin'deki işgal ilr alâkalı fotoğraflar asmıştık. Demek onları görmüş ama bakamamış ! Görmekle bakmak aynı olsaydı ohoo !
- Laflarına dikkat et yürüyen boya kutusu. O çocuklar bir oyuncakla dâhi oynayamadan melek oluyorlar. Onlar annelerinden doğdukları andan itibaren ölümle burun buruna yaşıyorlar. Onlar bombalar altında büyüyorlar. Onları vicdansızlar en savunmasız hâlde vuruyorlar. Hayatlarını alıyorlar. Onlar suçsuz. Onlar çocuk ya çocuk ! Ya senin kardeşin olsaydı o çocuklardan biri ! Ya sen olsaydın bombalar altında yaşayan ! O çocuk suçsuz. O çocuk savunmasız. O yalnız. O şehîd ya şehîd. O daha kundakta bebek !
Bak kardeşim geçer şuraya sana paragraf yazardım. Şunu iyi belle ! Biz burada Filistin'de bir işgal olduğunu ve destek çıkmamız gerektoğini bildirmek ve ordaki hâlden haberdâr etmek için böyle bir şey yaptık. Her şeye burnunuzu sokmayın da o çocuklar rahat uyusun !
Kalakalmıştı. Allah'ım çok şükür ! Biliyorum onun bu saldırıları bu kadarla sınırlı kalmayacaktı. Etrafımızda insanlar toplanmıştı. Farkına bile varmamıştım. Yan tarafımda Ahmed vardı. Şaşkın gözlerle dinlemişti bizi.
Üzüntüden kahroluyordum o an ! Nasıl böyle bir şey diyebilirdi ya ?! Hangi cesaretle,hangi akılla ?
Rabbim ıslah et !
Arkamı dönüp giderken Ahmed kıza
- Hadi yoluna,cevabını aldın sanırım !
Diye bağırıyordu. Bu çocuk cidden iyi biriydi. Şu okulda beni destekleyen sadece oydu. Zeynep ortalıklarda gözükmezdi pek. Olaylardan hep sonra haberi olurdu.
Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. İnsanların tenhalaştığı bir yere geldim. Sinirlendim,ağladım,ağladım. Elimi yumruk yaparak duvara semsert bir şekilde vurdum. Canım yanmıştı ama değerdi. Hasta olduğumu,sakin kalmam gerektiğini tamamen unutmuştum. Ahmed az bir mesafeyle beni takip ediyormuş.
- Şühedâ, sakin ol.
Ağlamaktan konuşamıyordum ki.
-
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Kendimi çok kötü hissediyordum. Hemşire bir atak geçirdiğimi söylüyordu. İdrak edemez hâldeydim. Daha fazla direnemedim başımdaki ağrıya. Uyuyakalmışım. Uyandığımda yalnızdım. Belki bizimkiler koşup gelmişti ama odays almıyorlardı heralde. Ya da gerçekten kimse yoktu. Biraz iyi hissedince toparlanıp lavaboya doğru gitmeye başladım. Ee koridorda da kimsecikler yoktu. Allah Allah.
Endişelenmeyi kesip abdest aldım. Odaya doğru yürüdüm yavaş yavaş.
Kapıyı açtım ve çantamı elime aldım. İçinden meâlli Kur'ân-ı Kerîm'i çıkardım. Ufak sırt çantamın içinde benim yoldaşımdı. Çıkarıp okumaya başladım.
Enfâl Sûresi, 63 âyet.
...
Esma girdi biraz sonra odaya. Çok telaşlıydı ve evet,ağlamıştı.
- Esma !
+ Şühedâ ya ! İyi misiiin ?
-Çok şükür gel gel.
Hemen yanıbaşımdaki koltuğa oturdu. Konuşmaya başladık.
+ Şühedâ. Meraklanma,sizinkiler aşağıda,babanın odasındalar. Abim rahatsız edilmesin demiş. Duyunca hemen geldim. Ya gerçekten iyi misin ?
- Hah,Allah râzı olsun Esma ya. Yürüdüğün o yollar hep sadaka olsun inşaAllah. Ben iyiyim,cidden. Hamza Bey mi tedavi ediyor beni ?
+ Âmin. Evet abim. O söyledi bana. Çok kötü gözüküyordu Şühedâ. Babamdan sonra ilk defa bu kadar endişeli gördüm onu. Çok korktum.
- Korkma kuzum. Okuldaki saçmalıklar işte. Allah râzı olsun abinden,ne diyeyim...
حب.

İlaç tedavisi mi,psikolog mu ? Hangisini seçmeliydim ? Gittim,ilaç tedavisini seçtim. Sabah akşam bir sakinleştirici yutacaktım. Sakinleştirir miydi gerçekten ? Beni ? Sanmıyordum ama dikkat etmeliydim. Hamza Bey odaya gelip ciddi anlamda beni uyarınca kendime geldim. Sakon bir yapım yoktu ama hastalığımın ilerlememesi gerekiyordu.
Derslerimden de geri kalıyordum. Bu çok acı vericiydi.
Hamza Bey'in üstünde bir nâhoşluk vardı. Böyle görmemiştim onu hiç. Anlam veremiyordum. Belki de artık burada kalıp beni çekmek istemiyordu. Haklıydı. Çok sorunlu biriydim. Devamlı dert açardım insanların başına. Çekilecek dert değil.
-
Ey âlemlerin sahibi ! Nûrunla nûrlandır beni. Peygamber Efendimiz(sav) 'in ahlâkıyla ahlaklandır beni. Ruhumu,bedenimi sakîn eyle. Yüreğime yön ver,yolundan sapmasın. Bana yardım et,öfkem beni yıpratmasın. Bana yardım et,hastalığım bana engel olmasın. Her şey Sen'dendir ya Rab ! Ümmeti bir eyle. Hiç kimse bozamasın .
Âmin.

İçimi Rabb'ime açmıştım ve huzuru tatmıştım.
Dinlenmeye çalışıyordum evde öylece. Abim hep destek çıkıyordu bana. O da sınavlarını veriyordu sıra sıra. Canla başla çalışıyordu. Kitaplarını gördüğümde gözüm korkuyordu. Ama hakediyordu be. Yapardı o çok güzel yapardı. Beyaz önlüğü hakederdi o.
Bu kez beni sinirlendirmemek için verdiği çabalar takdire şâyandı. Üstüme titriyordu. Ama ben bu hâle alışık değildim ki. Olsun,güzeldi ama.
-
Birkaç gün sonra toparlamıştım. Okula gidip geliyordum. Ahmed yine ihmal etmemişti. Hâlimi hatrımı sormuştu.
- İyi misin ? Hamza'dan öğreneceğim her şeyi. Dikkat et.
+ İyiyim,sağol.
Hafif bir tebessüm edebilmiştim o kadar. Şimdi en çok istediğim Kudüs'te olmaktı. O'nun sokaklarında yürümekti,havasını içime çekmekti.
Önüme bir not kâğıdı çıkarmıştım. Karalıyordum bir şeyler. Ağzımdan dökülenler değil,yüreğimden dökülenler vardı. Ders falan dinleyememiştim.
Okul bitince sıramdan kalktım ve önümdeki notu çantama attım. Hızlıca çıkmaktı niyetim. Çok şükür öyle olmuştu.
Esma'yla yolda karşılaşmıştık. Otobüse binip gidiyorduk evlerimize. En arkada oturuyorduk. Esma telefonla konuşuyordu. O an bir yazı yazması gerekiyordu. Sanırım birinin numarasını yazacaktı. Aceleyle bir kalem ve not kâğıdı verdim.
Eve girmiştim çok şükür. Bugün de böyle bitti zannediyordum.
٠ Hamza

Hastanede insanlara yardım ederek,onlara hizmet ederek geçiyordu günlerim. Bundan çok hoşnuttum. İnsanlara yardım etmeyi oldum olası hep sevmişimdir. Hizmet,nimettir.
Dünya'nın en güzel şehirlerinin birinden gelmiştim Türkiye'ye. Gelmeliymişim demek ki. Oraları bırakmak bana o kadar zor geldi ki ! Yardıma muhtaç kardeşlerimi bırakıp geldim. Hayatımı,ruhumu orada bırakıp geldim. Filistin'i her anlatışımda yaşadıklarım gelir aklıma. Babam gelir sonra. Şuramdan bir parça kopar her defasında.
Benim hayatım acı,hüzün doludur. O yüzden hüzün yazar kalemim. Belki bir gün mutlulul da yazar. Allahu âlem.
Esma,Şühedâ'yı ziyaret ettiğinden beri aklıma takılan o sorular beni yiyip bitiriyordu. Söylemeli miydim acaba ? Ne tepki verirdi abisine ? Abisine kızar mıydı ?
Bilmiyordum ama hayırlısı deyip çıkacaktım bu yola.
-
Eve gelmiştim yorgun argın. Çalan telefonum benim irkilmeme neden olmuştu bile. Hastaneden bir doktor arıyordu. Bedirhan Bey'in numarasını istiyordu.
Bir saniye diyerek Esma'nın odası sakin olduğu için orada konuşmaya devam etmiştim. Numarayı verdikten sonra telefonu kapatacaktım. Ama ben bir şey unutmuştum.
Şühedâ'nın numarası hâlâ aranan kişilerde gözüküyordu. Ben silmemiş miydim yâhu ?
Esma'nın çalışma masasının önündeki sandalyeye oturarak düşünmeye başlamıştım. Silmeliydim evet.
Kafamı telefondan bir aralık kaldırdığımda Esma'nın masasının üstünde bir not görmüştüm. Bir numara yazıyordu. Arkadaşının numarasıydı belli ki. İsim yazıyordu üstünde.
Kâğıdı kurcalarken arka tarafını çevirmiştim. Hâlbuki arkasını boş sanıyordum.
Biri,bir şey yazmıştı.
" Gitmeliyim belki de. O yolları iyi bilen biriyle. O yaralarını sarsın insanların,ben gönüllerini okşayayım. Hizmet edelim herkese. Yürüyüşümüz Hz. Hamza gibi olsun. Görenler irkilsin,kendine gelsin. Ey Aksa ! Çağır beni,geleyim. "
Altında küçük harflerle 'Şühedâ' yazıyordu. Hamza isminin altı çizilmişti iyice. Anlam verememiştim. Ne yani Kudüs'e mi gitmek istiyordu ? Bilen biriyle ?
Heyt ! Hamza dur orada ! Bismillah.
Telefonum hâlâ elimdeydi. Aklım iyice karışmıştı şimdi. Şühedâ'nın numarası ve notu karşımdaydı. Esma gelmeliydi artık şu odaya.

Evet bu bölüm istek üzerine erken geldi ت
İnşaAllah begenmissinizdir.
Vote ve yorumlarinizi eksik etmeyin efendim ت
Allah'a emânet...

Şühedâ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin