Zamanın Melodisi'ne Giriş

Start from the beginning
                                    

Sina şüphe içerisinde gözlerini kıstı. Tanrı böyle görünebilir miydi ya da onunla bu şekilde konuşabilir miydi? Fakat daha çok dikkatini çeken bir şey vardı. İstediği zamana gidebileceği kısmı...

Tanrı olduğunu iddia eden yaratık elindeki kitabı Sina'ya uzattı. Üzerinde Zamanın Dehlizi yazıyordu. Tereddüt etsede kitabı eline aldı. "Bu ne?" diye sordu. Şaşkınlığını hâlâ üzerinden atamadığı için konuşamıyordu bile. "Seni, istediğin zamana götüreceğim." diye konuşmaya başladığında Sina tüm dikkatini ona verdi. Bu olanlara inanamıyordu. "Hatta dileklerinin çoğunu gerçekleştireceğim. Fakat... Senden istediğim bazı şeyler olacak." Tekrar ellerini iki kez birbirine çarptığında Sina'nın karşısında artık üç kişi duruyordu. Sina istemsizce bir adım geri attı.

Uzun boylu, siyah saçlı ve buğday tenli yakışıklı adam, bir adım Sina'ya yaklaştı. "Ben, Tanrımın sol kolu Arem." Tanrım diye özellikle belirtmesi Sina'nın ürkmesine sebep olmuştu. Üçüncü kişi bir adım öne çıktı. Pembe saçları ve bakımlı bir bedeni vardı. Oldukça güzel olan bu kadın konuştu. "Ben, Tanrımın sağ kolu Alesa. Anlaşmayı kabul ettiğin sürece seninle ben ilgileneceğim." Sina bir kez daha düşündü. Tanrının sağ veya sol kola ihtiyacı var mıydı ki? Onun penceresinde bu olanlar mantıklı değildi.

Sina şaşkınlıkla, anlamsız gözlerle karşısındaki üçlüyü inceledi. Bu olanlar normal değildi. "Anlamıyorum..." diye mırıldandı. Öldüğünü ve cehenneme düştüğünü düşünmeye başladığı sırada kendini Alesa olarak tanıtan kişi konuşmaya başladı. "Seni düzeltmek istediğin hataların henüz başlamadığı o geçmiş zamana götüreceğiz. Hiçbir şey olmayacak gibi yaşadığın zamana. Nisan ve Hülya yaşıyor olacak. Öncesinde bu anlaşma Nisan'ın istediği bir zaman diliminde gerçekleşecek. O bu anlaşmayı kabul etmeye çoktan hazır. Fakat onun zamanı seninkinden çok farklı. O seninle tanışmadan önceki zamandan gelecek. Daha sonrasında ona yavaş yavaş tüm her şeyi hatırlatacağız. Ama bazı kurallarımız var." Sina artık daha fazla bir şey duymak istemiyordu. Kabul edeceğini biliyordu. Nisan ve Hülya'nın adını duymak onu her şeyden daha çok umutlandırmıştı. Ayrıca Nisan, o kötü günlerin hiçbirini yaşamadan geri gelecekti. Bunların hepsi Sina'yı cezbetti.

Tanrı olduğunu iddia eden ürkütücü kişi tok sesiyle konuşmaya başladı. "İlk kural; ne olursa olsun Alesa ve Arem dışında kimseye bu anlaşmadan bahsedemezsin.
İkinci kural; Hülya ve Nisan'ı kurtarmak için seçtiğin bu yolda tamamen tek başına ilerleyeceksin.
Üçüncü kural; Nisan'a istediği zaman gerçekleri anlatmaktan geri durma. İlerleyen zamanlarda birbirinize ihtiyacınız olacak. Ayrıca zamanı gelince senin sayende zamanı değiştirdiğini bilmek zorunda.
Dördüncü kural; Tanrıya karşı sergilediğin en ufak kötü davranışta cezalandırılacaksın ve ona verdiğin sözü tutmak zorundasın.
Beşinci ve son kural; bu anlaşmanın karşılığında sürekli yerine getirmen gereken görevler olacak. Bu görevleri yerine getirdiğin sürece sıkıntı yok ama yerine getirmezsen cezalandırılırsın."

Sina duydukları karşısında her ne kadar tereddüte düşmüş olsa da bugüne kadar yaşadıklarından daha kötüsü olmayacağını düşünüyordu. Ayrıca işin ucunda sevdiği insanları kurtarmak vardı. Bunu canı pahasına yapabilirdi. "Kabul. Hiçbir şey şimdiden daha kötü olamaz. Denemek istiyorum." dedi karşındaki üç kişiye de güvenmediğini bildiği halde.

Evet, sadece denemek istiyordu. Çünkü kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştı.

Bu sırada beyninde bir ses yankılandı. Sina bu durumu garipsemişti. Çünkü bu ses Alesa'nın sesiydi fakat kadının dudakları hareket etmiyordu. 'İyi düşün Sina. Bu sandığın kadar kolay değil. Çok tehlikeli.' Sina cümlenin bitmesi ile kaşlarını çattığında kendini Tanrı olarak tanıtan kişi ürkütücü bakışlarını Alesa'ya çevirdi. Arem, Alesa'ya uyarıcı bakışlarını atıyordu.

Alesa bileğindeki kırmızı ipliği çıkarıp Sina'ya yaklaştı. Sina kararlıydı. Hangi zamana gittiği umrunda bile değildi. Tek istediği sevdikleriyle yeniden başlamaktı. Alesa yaklaştıkça Sina geri adım atmak istedi ama bunu yapamıyordu. Sanki ilahi bir güç tarafından tüm hareketleri kısıtlanmıştı.

Alesa elindeki kırmızı ipliği Sina'nın eline dolayıp avcunu sertçe sıktı. "Kanın senin imzandır Sina. Asla onu boşa akıtma." derken ipliği hızla geri çekmesi ile Sina'nın avuç içi kesilip kan akmaya başladı. Sina ifadesiz gözlerle Alesa'yı süzdüğünde onun gözlerinde çok tanıdık bir duygu buldu. Pişmanlık... Sanki Sina'nın avucunu kestiği için pişmanlık duyuyordu ya da şu an Sina'nın aklına gelmeyen başka bir sebep vardı.

Sina biraz daha o gözlerde kaybolduğunda Alesa yine dudaklarını hareket ettirmeden Sina ile konuştu. "Bu bir başlangıç ya da bitiş değil. Nisan o zamana döndüğünde ikiniz de dikkatli olmalısınız." Bu sefer Arem araya girdi. "Ben Nisan'ın yanında olacağım. Sen ise Alesa'nın yanında." Sina kafasında beliren onca soru işaretine rağmen anlamış gibi başını aşağı yukarı salladı. Alesa derin bir iç çekip Sina'nın yanağını avucuna yerleştirdi. "Geldiğin zamana yaklaşmak senin sonunu getirecek Sina."

♫ ♫ ♫ ♫ ♫ ♫

Ah, Kelebeklerim...
O kadar heyecanlı ve duygusal olarak o kadar hassasım ki anlatamam ")
Neredeyse bir yıldır üzerinde çalıştığım kurgumun giriş kısmını sizinle paylaşmaya karar verdim. Umarım bu evreni en az benim kadar sever ve benimsersiniz.

Bölümler her pazartesi ve perşembe akşam saat 20.00'da sizlerle.

Yazım hatam varsa affola... Kendinize iyi bakın ve zamanınıza kocaman sarılın♡

İG: _zamaninmelodisi

ZAMANIN MELODİSİ (Tamamlandı) Where stories live. Discover now