10//Ağrı

1.3K 199 279
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻

Güzel kısımlara yaklaşıyoruz, demedi demeyin🙃

İyi okumalar dilerim~~~

..

Kararsızlık, hayatın durmak bilmeksizin devam eden akışının arasında rüzgar onu nereye savurursa oraya sürüklenmek, başında olan bütün olumsuzluklar arasında kendisini sevdiği şeylere vererek yapması gerekenleri geciktirmek Junghyun için yabancı değildi. Hiçbir zaman olmamıştı.

Ödevi son gününe bırakmıştı ve yarına yetişmeyecek miydi? Oturur o akşamı kitap okuyarak geçirirdi.

Hiç arkadaşı yoktu ve okulda kendisini ötekileştirilmiş mi hissediyordu? Devamsızlık haklarını kullanır, hastayım bahanesiyle okulu asar, iyi hissettiğine kanaat getirene kadar telefonundan dizi izlerdi.

Büyükannesi ne kadar çabalarsa çabalasın parayı yetiştiremiyorlar mıydı? Kulaklığını takar müzik dinlerdi. Ona kadar sayar, tüm sorunlar aklından silinip gittiğinde uykuya dalardı.

Anne babasının ölüm yıldönümü mü yaklaşıyordu? Üzgün ve buruk hissetmemek için deli gibi manhwa okurdu. Dikkati dağılsın diye her şeyi yapardı.

Kang Junghyun korkağın tekiydi. Uzun zamandır bu böyle süregelmişti. Hayattan, onun getireceklerinden korkuyordu. Dilediği hayata ulaşabilmek için çabalayacak cesareti hiç yoktu. Başına gelen olumsuzlukları atlattığı vakitlerin hayalini kursa da hayallerine ulaşmak için çaba göstermezdi. İstese bile gösteremezdi. Dikkat seviyesi oldukça düşüktü. Odaklanabildiği en uzun süreli hedef takip ettiği bir romanın finaliydi.

Kitap ve çizgi roman okuyarak geçirdiği çocukluk ve gençlik yılları boyunca, Junghyun kendi korkaklığı ve acizliği yüzünden hep okuduğu karakterlerin yerine geçmeyi arzulamıştı. Bir sabah uyanırdı, dünyayı kurtaran çok güçlü bir savaşçı olmak isterdi. Ama onun gibi zorluklara katlanmak istemezdi. Bir gece uykuya dalmadan önce uyandığında romanlardan birine girmiş olacağının hayalini kurardı. Zenginliğe ve hiçbir şey yapmasına gerek olmadan bile yüzyıllarca yaşayabilmesine yetecek kadar paraya sahip olmak isterdi.

O bunları isterdi istemesine ama hiçbir zaman, gerçekten hiçbir zaman gerçek olabileceklerini düşünmemişti. Hayalleri gerçek olursa düşündüğü gibi mükemmel olmayacaktı hiçbir şey. Bunu görememişti yer yatağında uzanırken. Gerçekten geçmişe dönmek, o zamanki kendisini sarsmak ve tüm bunların saçmalıktan ibaret olduğunu ona söylemek istiyordu.

Kendi dünyasında bir yeri olmadığını düşünmüştü hep evdeyken. Toplum tarafından dışlanan bir internet topluluğunun üyesiydi. Hayatını internete ve kurgulara harcadığı için kimse onu onaylamazdı. Hatta büyükannesinin onun gibi yaşlı olan arkadaşları kendisi hakkında çok söylenirlerdi arkasından. Bir tanesi asalağın teki olduğunu bile söylemişti ve Junghyun onu duyduğunu belli ettiğinde özür bile dilememişti.

Tüm bunlar bir yana, yanılmıştı Junghyun. Orada ona ait bir yer vardı. Bir evi, akşam olduğunda dönebileceği bir ailesi vardı. Bu aile tek bir kişiden oluşsa ve onlar hayatlarının büyük bir çoğunluğunu zorluklar içinde geçirseler de, bir ailesi vardı. Ne kadar dünyanın akışı içerisinde yerinde sayan bir kaya parçasından hallice olmasa da, oraya aitti.

Peki ya şimdi? Şimdi nereye aitti? Jeongguk toplumda ondan çok daha sağlam ve belirgin bir role sahip olan bir çocuktu. Onun yalnızca kabuğu olan kendisi ise ne onun yerini doldurabiliyor, ne de burada kendi yerini oluşturabiliyordu. Kabuslar görerek uyandığı günler bir değil iki değildi. Uykuya dalamadığı o gecelerde; onu dinleyecek, saçlarını okşayacak birine sızlanmak, ne kadar kötü hissettiği hakkında yakınmak istiyordu. Burada ona bu ilgiyi verecek kimse yoktu.

dreaming life Where stories live. Discover now