Bölüm 12

25 4 8
                                    


Hava oldukça soğuktu. Eğer kedicik yolu göstermeseydi Rose'un yetimhane yolunu bulması imkansızdı. Sonunda tanıdığı yerleri görmek onu biraz olsun rahatlatmıştı. İç çekti. Tepeye çıkmaya hazır mıydı? Bu sorunun cevabından emin olmadan yürümeye devam etti. Hazır olmasa ne değişecekti ki?

-Olabilecek tüm kötü şeyler çoktan oldu zaten. Kaybedecek bir şey yok...

Sebastian bunları duyunca irkildi. Ya Rose, Ciel'e yardımcı olmak istemezse diye düşündü. Sebastian'ın hala birkaç şüphesi vardı. Bayan Lay'a olan saygısının bitip bitmediğini, daha doğrusu onu göz göre göre ölüme yönlendirecek cesaret bu kızda var mıydı merak ediyordu. Bunların hepsini kendisine yalan söyleyen birinin iyiliği için yapacağı da başka bir ekstra durumdu... Sebastian da iç çekti. Çocuklar...Çok garipler.

-İşte! 

Yetimhane gözükmeye başlamıştı. Birkaç metre sonra tamamen kül olmuş yetimhanenin önündeydiler. Bazı kısımları duruyordu ama ana kısım tamamen kül olmuştu. Rose içeri daldı.

-Miyaw!

-Ne oldu kedicik? Geceyi dışarıda mı geçireceksin?

-Muw!!!( Peki ya sen? Geceyi küllerin içinde mi geçireceksin?!)

Rose, Bayan Lay'ın odasına girdi. Odası yangına uzak kaldığından yangından zarar görmemişti ama odada garip bir durum vardı.

-Bu dağınıklık da neyin nesi?

Sebastian ve Rose anlamıştı. Birileri yangından sonra kesinlikle buraya gelmiş ve kanıtları ele geçirmişti. Rose sinirlendi.

-Ne yani benimle dalga mı geçiyorsun?! Her şey gitti mi yani...her şey? Luca...

Rose artık dayanamıyordu. Zaten buradan pek bir şey bulabileceğini düşünmüyordu sadece küçük bir umutla onca yolu gelmişti. Bayan Lay'ın koltuğuna oturdu. Arkasını yasladı. Yaşanan her şey gözlerinden film şeridi gibi geçiyordu. Luca ile ilk tanışması, yaramazlıkları, Bayan Lay'ın Rose'u cezalandırmaları. Rose ürperdi ama düşünceler durmuyordu. Luca'yı götüren kişiler. Finnian'ın gelmesi, arkadaş olmaları, handa uğradıkları saldırı, Finnian'ın tamamen bir yalan olması, Bayan Lay'in tüm çocuklara fare gözüyle bakması, yetimhanede çıkan yangın... Her şey sanki yeniden yaşanıyordu. Rose bunları düşünmek istemiyordu. Kafasını tuttu. Bir şarkı mırıldandı. 

-Miyuw?...(Bu da ne? Delirdi mi?

Rose bir şey fark etti. O gün handa olanları düşünemeden üstüne bir sürü drama eklenmişti. Dikkatini toplayınca Ciel'in tehlikede olduklarını fark edip kaçmaya çalışmasının tesadüf olmadığını anlamıştı. Bunu neden daha önce fark edememişti ki? İç çekti. Aslında Bayan Lay'in gerçek yüzünün ortaya çıkmasının ve artık diğer tüm yetimlerin güvende olacağı gerçeğinin verdiği bir rahatlama gelmişti. Zaten Rose'un da tüm o cezalara katlanma sebebi buydu, diğer çocukların zarar görmemesiydi. Buna rağmen Bayan Lay tüm suçları Rose'a yüklemeye çalışmıştı. Rose durdu. Düşününce Bayan Lay haklıydı. Farkında bile olmasa o mektupları o hana götüren ondan başkası değildi. Eğer bu kadar kalın kafalı olmasaydı belki de bunlar hiç yaşanmazdı. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Bayan Lay şu an neredeydi onu bile bilmiyordu. En azından artık kaçamazdı. 

Sebastian Rose'un ne düşündüğünü merak ediyordu. Yetimhane kül kokuyordu ve hava oldukça serindi ama o burada uyumayı seçmişti. Sebastian Rose uyurken Ciel'in yanına gitti. Malikaneye adım atar atmaz Meyrin, Bard ve Finnian Sebastian'ın önünde belirdiler. Meraklı gözlerle ona bakıyorlardı. Sebastian iç çekti.

Minashigo | ♱Kuroshitsuji♱Where stories live. Discover now