Bölüm 7

34 6 10
                                    

Uzun uğraşlar sonucu kapıyı açan Ciel karşısında Rose'u bulmuştu. Uyuyordu. Burası onun odası değildi ama burda uyuyordu. Ciel anlamamıştı. Oda tertemiz ve çok topluydu. Sanki özellikle hiçbir şeye dokunulmuyor gibiydi. Garipti... Detaylı inceleme yapmak için doğru zaman değildi. Ciel Rose'u uyandırmamak için sessizce çıktı.

Odasına giderken gözünün önüne Rose'un ağlaması geliyordu. Luca kimdi ve neden onun için ağlıyordu. Ciel hiçbir şey bilmediğini fark edip huzursuzlandı.

-Finnian!

Ciel irkildi.

-E-Evet Bayan Lay?

-Hala uyumadın mı tatlım?

Bu da ne diye düşündü Ciel. Neden bu kadar kibardı?

-İyi dinlenmelisin yarın küçük bir sürpriz seni bekliyor olabilir.

-Sürpriz mi? Ne sürprizi?

-Orasını söylersem anlamı kalmaz. Git uyu yarın öğrenirsin.

-Peki efendim.

Ciel anlamamış gibi yaparak hızlıca odasına döndü. Sebastianın verdiği kağıtları okumayı unutmuştu.

-Hey. Finnan. HEY! FİNNİAN UYAN!

-E-Evet?

-Günaydınnnn! Hadi hazırlan!

-Ne için? Hem daha saat kaç?

Ciel bir bebek gibi mırıldanıyordu ama hazırlanmaya başlamıştı bile.

-Bugün benimle beraber geziye çıkıyorsun! Çok şanslısın, Bayan Lay herkese bu fırsatı vermez! Çok eğlenelim!

-Hımm... Evet öyleyim sanırım.

Ciel hazırlandıktan sonra Rose ona at arabasında beklemesini söyledi. O ise kapıda Bayan Lay ile konuşuyordu. Mektubu ve yol için biraz yiyecek almıştı.

Ciel dün Rose'un neden orada uyuduğunu aşırı merak ediyordu. Sormak için birkaç fırsat aradı ama Rose etrafı anlatmaktan onu duymuyordu bile. Neden sadece bir yolculuk için bu kadar heyecanlıydı ki. Anlamıyordu. Biraz sonra Rose bunun cevabını kendi verdi.

-Sadece böyle zamanlarda özgür hissediyorum...

-Ne?

-Ah önemli bir şey değil. Uzun zamandır burada olduğumdan, nadiren de olsa farklı yerlere gitmek iyi hissettiriyor.

Rose hafifçe gülümsedi. Ciel o gülüşün arkasında hüzün sezdi. Konuyu değiştirmek için ekledi.

-Bu arada Rose.

-Hım?

-Dün gece sana bir şey sormak için odana geldim ama orada değildin.

Rose afalladı.

-A-Ah öyle mi? Dün yediğim bir şey dokundu sanırım gece rahat edemedim hava almaya çıktım.

Ciel ona yalan söylemesinden hoşlanmamıştı. Rose bunu fark etmişçesine devam etti.

-Üzgünüm... Dün aslında başka bir yerde uyudum. Bunu yapmak yasak olduğu için söylemek istememiştim. A-Ama sana güveniyorum! Yani söyleyeceğim!

-Z-Zorunda değilsin.

Ciel böyle bir şey beklemiyordu. Onu zorlamak istememişti. Rose'un ona güvenmesi için bir sebep yoktu.

-1 ay önce yetimhaneden ayrılan bir arkadaşım vardı. Onun odasındaydım. Ben... Bazen oraya gidiyorum.

-Ah öyle mi? Ama o odalar kilitli olmuyor mu?

-Öyleler. Bu yüzden bunu aşırdım.

Rose elini boynuna götürdü ve bir kolye çıkardı. Ucunda 5 numaralı odanın anahtarı vardı.
"Demek kayıp olmasının sebebi buydu" diye düşündü Ciel.

-Yakalanırsan sorun olmaz mı?

-Sorun olur... Kesinlikle olur. Ama bunu göze alıyorum. Arkadaşımdan mektup geldiğinde orada okuyacağım. Belki bir gün ziyarete gelirse odasının bıraktığı gibi olmasını istiyorum!

Ciel odanın önemini ve neden bu kadar temiz olduğunu anlamıştı. Muhtemelen Luca denen çocuğun odasıydı. Ciel dayanamadı.

-Bu arkadaşın nasıl biriydi?

Rose'un gözleri parladı. Finnian ilk defa onun hakkında bir şeyi merak etmişti. Düşününce, neredeyse sürekli beraberlerdi. O varken Luca'ya olan özlemi azalıyordu. Arkadaşa sahip olmak ne güzel diye düşündü. O sırada Ciel hala cevap bekliyordu.

-Ah pardon! O benim yetimhanedeki tek arkadaşımdı. Beni çok sever sürekli peşimde dolanırdı. Pffft- bende onu severdim.

-Anlıyorum.

-Giderken bana mektup yazacağına söz vermişti. Sanırım mektup yazmak için çok meşgul...

Rose bunları söylerken kafasını yaslamış cama bakıyordu. Uyuyacak gibiydi.

-Finnian, sen bunca zaman neredeydin?

-B-Ben... Kilisedeydim.

Ciel hemen daha gerçekçi bir şeyler düşünmeye başlamıştı ki omzunda bir ağırlık hissetti. Rose uyuyakalmıştı. Ciel rahatlamıştı artık açıklama yapmak zorunda değildi. Yine de... Bu durum biraz garipti.

-Boççan.

-Sebastian! Sessiz ol! Ne işin var burada?

Sebastian Ciel'in yüzüne bakınca sırıttı.

-Kont Ciel Phantomhive olmuş Çanakkale domateshive.

-!!!

Ciel ellerini yanaklarına götürdüğünde hafif bir sıcaklık hissetti. Sadece beklenmedik bir durumda olduğu için şaşırmıştı. Evet bu yüzdendi.

-Neye güldüğünü sanıyorsun?!

-Akşam yemeği için sizden salata yapmamak için sebep arıyorum boççan.

-Sebastian.

-Aradığınız bilgileri buldum. Luca adlı çocuk şu an Almanya'da deney faresi işlevinde kullanılıyormuş. Muhtemelen şu an giden mektup da orası ile iletişime geçmek için kullanılıyor.

-Peki ya onu evlatlık alan çift ? Onlar olayla ilgili mi?

-Evet. Onlar çift değil kardeşmiş. Anlaşmalı oldukları yetimhanelerden çift kılığında çocukları kandırıyolarmış.

-Tsk. Şu an gittiğimiz yerde ne yapmalıyız.

-Boççan.

-?

-Gerçekten hala anlamadınız mı? Sizce Bayan Lay sadece Rose ile vakit geçirin diye mi sizi de almasını söyledi?

Ciel irkildi. Rose irkilmeye uyandı.

-Hmmm? diye mırıldandı. Sonra aniden fırladı.

-Ö-Özür dilerim! Omzun ağrıdı mı?! Normalde yolda asla uyumazdım şimdi neden böyle oldu bilmiyorum. Herkesi istemeden rahatsız ediyorum...

-Sorun değil. Rahatsız olmadım.

Ciel bunu gülümseyerek söylemişti. Farkında olmadan onun için utanç verici bir şey söylemişti. Hemen başını çevirdi.

-S-Sevindim! İlk yolculuğumuz için bu çok kaba olurdu.

Rose de çeri domatese dönmüştü. Utangaç ikili yolun geri kalanında uyuyor numarası yaptılar.








Sellllaaamm minna-saannnn! ◇

Nasılsınız? Umarım mükemmel ötesi hissediyorsunuzdur!
Bu bölümü yazarken çok eğlendim. :D
Hikayenin adını Domatesgiller olarak değiştirsem mi diye düşünüyorum... Utangaç Ciel aşırı tatlı olduğu için sürekli gözünüzün önüne gelsin istiyorum ♡
Bu bölümde hem utangaç hemde kıskanç bir Ciel gördük. Bayağı verimli oldu gibi :D

Minashigo | ♱Kuroshitsuji♱Where stories live. Discover now