Bölüm 2

76 6 5
                                    

-Uh huh huff.. A-Az kalsın yetişemiyordum!! Bayan Lay'i hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. diyerek trene bindi. Yüzünde trene yetişebilmenin verdiği mutluluk vardı. Yetimhaneden Bayan Lay'in verdiği mektubu hedefine zamanında ulaştıracağı için mutluydu. Bu ona verilen bir görevdi ve yapması gerekiyordu çünkü o yetimhanedeki en büyük çocuktu. Eğer başarısız olsaydı cezalandırılırdı.

Kız 10 yaşına geldiğinde Bayan Lay ona karşı oldukça sert davranmaya başlamıştı. Bazen haksız veya gereksiz yere ona kızıyor, akşamları onu yetimhanenin aslı ısınmayan çatı katındaki minik kutuya kitliyordu. Kız o kutudan çok korkuyordu, oraya girmemek için çok dikkat ediyordu. Fakat o girmezse başka biri girecekti ve kız buna kesinlikle göz yumamazdı. Böylesi daha iyiydi.

Yetimhanede ondan 3 yaş küçük olan biri daha vardı, Luca. Luca onun ilk ve tek arkadaşıydı, onu kardeşi gibi görüyor çok seviyordu. Son zamanlarda Luca çok zeki olduğu için sürekli ön plandaydı, bu durum en çok Bayan Lay'in dikkatini çekiyordu. Nedense bu durumdan memnun değilmiş gibiydi. Oysa kız, kardeşi gibi gördüğü bu çocukla gurur duyuyordu. Haftalık harçlığı ile ona kitaplar alıyordu ve beraber okuyorlardı. Kız bunları düşünürken tren gitmesi gereken yere varmıştı. İndi ve Bayan Lay'in söylediği han gibi bir yere gitti. Kapıdan girdiğinde herkes ona bakmıştı. Kız utandı ve masada duran adama gidip Narniyo dedi.

Adam aniden ciddileşti ve soğuk bir bakışla onu takip etmesini söyledi. Kız öyle yaptı. İçeri kısımda kalan ve daracık olan odaya girdiler. Kız mektubu uzattı.

-Hah! Bu Lay yok mu? Yine bulmuş kendi yerine işleri yapacak birini. Ama bir çocuk göndermesi gerçekten ironik. diyerek mektubu açtı. Kız anlamamıştı ve umursamamaya karar verdi. Adam sırıttı. Cebindeki altın kesesine vurarak:

-Bu sefer hasılat büyük olacak demek ki. Hey ufaklık, al sana 2 altın para. Yorulmuş olmalısın.

-G-Gerek yok efendim! demesine rağmen adam parayı verdi. Kız istemeyerek de olsa alıp gitti. Şimdi dönme vaktiydi. Yolun uzunluğu yüzünden döndüğünde epey geç olacaktı. Altın para ile ekmek almak için fırın aramaya koyuldu.

Yollar giderek daralıyor ve insanlar azalıyordu. Kız burada bulamayacağını anladı ve geri dönmeye karar verdi. Tam dönerken birine çarptı ve düştü.

-Önüne baksana velet! Dilenecek başka yer bul! diye bağırdı.

-Ö-Özür dilerim efendim fakat ben dilenmiyordum. dedi kız ayağa kalkarken. Adam kızın cebindeki keseyi görünce bir an duraksadı.

-Dikkat etsene o zaman! Bak, üstümü kirlettin! Bunu ödemelisin! diyerek kızın cebinden keseyi çekti ve kızı yere geri itti. Kız düştü, ayağa kalkana kadar adam gitmişti.

-Ah evet bu kötü oldu. Muhtemelen yetimhaneye vardığımda akşam yemeğini kaçırmış olacağım. Bu gerçekten kötü oldu... diye söylenerek istasyona gitti.

Trenden indiğinde Luca'yı fark etti. Endişeli endişeli etrafına bakan çocuğa yaklaştı ve seslendi.

-Luca! Hey! Buradayım haha nereye bakıyorsun?

-Hey Rose nee-san! Seni özledim! diyerek kızın kollarına atladı. Beraber gülüşerek yetimhaneye döndüler.

-İyi iş, aferin. Beceremezsin diye düşünmüştüm. Git ve içeriyi temizle Gregory yine kustu. dedi Bayan Lay.

-Tamam efendim. dedi kız.

Yerleri silip yatakları hazırlayan kız yorgunluktan ölüyordu. İzin alıp odasına geçti. Bayan Lay gün geçtikçe herkese karşı daha mı soğuk oluyordu yoksa bu sadece ona mı özeldi merak ediyordu doğrusu. Kız bu düşünceler ile uykuya daldı.

Sabah olduğunda kız, üstüne birinin atlamasıyla uyandı. Bu Lucy'di. Ağlıyordu.

-Ne oldu Lucy? Neden ağlıyorsun?

-Rose nee-san Luca gidiyor! Birileri onu almaya geldi ühüüü...

-Ne...

Kız şok olmuştu. Bir an sadece durdu. Aniden birinin tek arkadaşını, kardeşini alması mümkün müydü? Hemen yataktan fırladı. Çevresindeki ağlayan çocukların yanından koşarak geçti. Sanki biraz daha geç gitse Luca kaybolacak ve bir daha göremeyecekmişçesine bir his ile. Kapıya geldiğinde nefes nefeseydi.

-Ne oluyor burada? diye sordu solgun bir sesle. Lüks ve iyi giyimli bir adam ve kadın Luca'yla konuşuyordu. Fakat bu çiftte garip bir şey vardı. Bunu fark eden sadece oydu. İçini bir karamsarlık kaplamıştı. Etraf kararmıştı. Tıpkı ceza alacağını anladığı zaman olduğu gibi.  

Luca kızı fark etmedi. Kız Bayan Lay'e baktı. Bayan Lay sahtece gülümseyerek:

-Bak Rose, onun zekasından ne kadar da etkilenmişler. Onunla tanışır tanışmaz onu almak istediler.

-Almak mı? O bir eşya mı?! En azından birkaç gün önceden söylemeleri gerekirdi! Hep böyle olmuştu...Neden aniden...

Kızın gözleri dolmuştu. Kendini zor tutuyordu. Etraftaki boğucu hava giderek artıyordu. Bayan Lay iç çekti:

-Sorun çıkarma.

 O sırada Luca sonunda kızı fark edip yanına gelmişti.

-Abla, beni almaya geldiler. Bir ailem olacak. Çok havalı değil mi? Beni sık sık ziyarete gelmelisin! dedi gülümseyerek.

-Evet... Evet bu oldukça harika ama neden böyle aniden?! En azından önceden haber verselerdi. Bu- Bu çok ani!

-*İç çekti* Haklısın..Ama bu eninde sonunda olacaktı, değil mi? Hem bu bir veda değil!!! Kesinlikle sık sık yazacağım sana ve yanına gelmek için çabalayacağım. Sende beni görmeye gel olur mu?

-Tabii ki aptal...Tabii ki bana yazmalısın, bende sana yazacağım!

Luca gerçekten mutluydu. Tüm boğucu ortam aniden değişmişti. Kız da biraz rahatlamıştı. 

Luca apar topar arabaya bindirildi ve yola koyuldular. Kapıda sadece Rose kalmıştı. Arabanın yavaşça küçülerek gidişini izliyordu. İlk ve tek arkadaşını götüren arabanın gidişini..

Lucadan sonra Rose kendini dışarıya kapatmıştı. Bu durum Bayan Lay'in dikkatini çekmiş olsa da umursamıyordu. Onun için işleri yapsa yeterliydi. O hafta içinde yetimhaneden 5 çocuk daha ayrılmıştı.







Selam minna-sann ⚝

İlk bölüme göre bu bölüm çoooook fazla uzun oldu sanırım. Umarım sıkılmadan okumuşsunuzdurrr..

Evet bu karakter benim kurguladığım bağımsız bir karakter :D Rose demek garip geldiği için sürekli bu kız dedim evet...Bundan sonra rosedan devam ederim merak etmeyin :(((





Minashigo | ♱Kuroshitsuji♱Where stories live. Discover now