Selamlar güzel çiçeklerim.
Konuşan, haftalar sonra benimle irtibata geçen kişi Fox'tu.
Gökçe?
Fox?
Nasılsın?
Nasıl mıyım? Haftalardır sana ulaşmaya çalışıyorum. Seninle irtibata geçemediğim için üzgünüm.
Ben de üzgünüm. Böyle olsun istememiştim. Kendimi sana kanıtlayana kadar karşına çıkmak istemedim.
İçimde bir yerde, bunun altında bir şey olduğunu düşünüp durdum. Haklı mıyım neler oluyor?
Neler olmuyormuş ki? Haklısın. Söyleyeceğim ilk şey kontrolümün o an benim elimde olmadığı. Bunu bilmene ihtiyacım var.
Tamam. Sakin ol ve bir araya gelip konuşmamızı bekle.
Olur. Akşam ormanda görüşelim. Dizdar'da gelebilir. O nasıl diye sormuyorum çünkü haberlerini Buz'dan alıyorum.
Akşam görüşürüz.
Hoşça kal Gökçe.
Dizdar'ın sadece beni duyduğu konuşma ile ne anladığını bilmiyordum ama kaşları çatılmıştı. "Ne oluyor?"
"Fox sonunda benimle konuştu. Olayın arka yüzünü öğrenmiş galiba. Akşam ormana çağırıyor. Seni de."
"Bu sefer ne yapacak acaba?" dedi Dizdar alaylı bir şekilde. "Belki bu da biz tuzaktır."
"O zaman sen gelme iki gözüm." diyerek Dizdar'ın gözlerine bir öpücük bıraktım.
"Farklı kelimeler kullanınca olaydan kopuyorum. Mayıştım kaldım şu an. Ne diyorduk? İki gözüm mü?"
"Evet iki gözüm. Türkçe'de okşayıcı bir seslenme sözü olarak kullanılır. Ama bence de gözlerim kadar kıymetlisin demek. Üstelik gözlerim senin gözlerine böylesine benzerken, kıymeti oldukça yüksek bir kelime." dedim Dizdar bana hayranlıkla bakarken. Dudaklarındaki gülümseme arttı.
YOU ARE READING
PROJE 44 (TAMAMLANDI)
Science FictionDoğum günümde dilediğim dileğin hayatıma bu kadar çabuk etki edeceğini düşünmezdim. Gece yarısı aldığım bir mailde gelen iş teklifine gidip hayatımı değiştirmeye hazırdım. Ancak orada çocukluk aşkımı bulup henüz hatırlamadığımı duymaya ve ardı ardı...