2. Tanışma Yemeği

2.9K 461 849
                                    

Sayın Gökçe Dağdelen ;

YZA Akademiye kabul edildiniz.
Tanışma Yemeği için sizi aramızda görmekten mutluluk duyarız. Detaylar yemekte konuşulacak.
Yarın akşam saat 20.00
Adres....

Tavanla bakışırken gelen mesajı yeniden okudum. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Neydi bu YZA akademi? bir tür şaka mı? Gitmek ve gitmemek arasındaki ince çizgide saatlerdir düşünüyorum. Başta sadece gülüp bir kenara bıraktığım telefonu yeniden elime almam bir saatimi buldu. Sonra daha çevreli düşünüp belki bir iş teklifidir dedim. İnternette adından hiç bahsedilmeyen bir iş teklifi...

Hayat bazen bu kadar şüpheye gelmiyordu. Bir kez olsun düşünmeden davranmak istedim. Yeteneğimi beğenip benimle çalışmak istemelerini düşünmek absürt bir fikir değildi. İşinde başarılı ve seçtiğim kişilerle çalışırdım sadece. Fakat bu sefer seçilen ben oldum.

Belki de doğum günü dileğim ilk saniyeden kendini belli etmişti. Buna inanmak istiyordum. Hayatımın değişmesine ve silkelenip tazelenmeye ihtiyacım vardı.

Bu görüşmeye gidecektim.

Akşam için bir ceket ve kumaş pantolon ayarladıktan sonra makyaj masama oturdum. Kendimle ilgilenmeyi sevdiğim için gerekli bakımlarım biraz uzun sürüyordu. Akşam beni neyin beklediğini bilmediğim için abartmamaya karar verdim. Yine de kendime biraz ışıltı katmadan bu masadan kalkamazdım.

Derin bir nefes alıp kapıyı kapattığımda inandığım tek şey benim için açılacak yeni bir kapıydı. Gerilim dolu adımlarla binanın dışına çıktığımda, akşamın o güzel havasıyla ruhuma adeta bir kelebek kondu. İçime dolan gerilim yerini heyecana bıraktı ve bende bunu olumlu bir işaret olarak algıladım.

Kendime bir söz verip gittiğim yeri güvensiz görürsem içeri girmeden hemen geri dönecektim. Maalesef kadın olmanın verdiği bütün sonuçları düşünmek zorundayım.

Taksiye binip adresi verdim. İş çıkışı saatini geçtiğimiz için yolculuğumuz sessiz bir şekilde kırk beş dakika kadar sürdü. Taksi durduğunda inmeden etrafı kolaçan ettim. Burası gayet şık gözüken bir restorandı. Taksici artık inmemi diler gibi baktığında ücreti ödeyip indim.

Akşamın kelebekli havasından derin bir nefes alıp restorandan içeri adım atmaya başladım. Umarım bu kelebekler midemizde patlamazdı. Saat 19.55 tam zamanında gelmişim. İçeri girer girmez hoş geldiniz diyen çalışan ismimi sordu. Listesini kontrol ettikten sonra bize özel ayrılan masaya kadar eşlik edeceğini söyledi.

Restoran boştu.

Sadece bizim için kapatmış olamazdı değil mi? Biraz daha ilerledikten sonra tam ortada kocaman bir yuvarlak masa ve etrafında dokuz adet sandalye gördüm. Ne olur ne olmaz diye çantama attığım biber gazını çaktırmadan kontrol ettim.

Masada oturan iki kadın ve altı erkek vardı. İlerlediğim yere doğru bir sandalye boştaydı. Fakat tam karşımda oturan adamın arkasında ayakta duran bir kadın daha vardı. Peki bu sandalye hangimiz içindi? Kendi davet etti Gökçe seni ayakta bırakacak hali yok. Peki ama o kadın neden ayakta duruyor ve bunca erkek neden bir centilmenlik yapıp yer verme zahmetine girmiyor?

Sonunda adımlarım yavaşlayarak duraksadı. Tam karşımda kırklı yaşlardaki adam ağır ağır yerinden kalktı ve yanıma geldi. Elini tokalaşmak için uzattığı sırada "Hoş geldiniz Gökçe Hanım, sizi aramızda görmekten mutluluk duyuyorum. Buyurun lütfen oturun." dedi.

Sandalyemi kibarca geriye doğru çektiği sırada kırışmış göz kenarlarıyla birlikte hafifçe tebessüm etti. Siyah kuzguni saçları ve spor yaptığı her halinden belli olan geniş omuzları vardı. Kirli sakalları ve Tanrım ateş mavisi gözleri vardı. Gözleri resmen cayır cayır yanan bir sıcaklıktaydı. Sert ve keskin bakışlarının yanı sıra sakin ama güçlü sesi otoriterliğini ortaya koyuyordu.

PROJE 44 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now