12. Çiçeklerin Bıraktığı Tohumlar

840 112 89
                                    

Bölüm 12. Çiçeklerin Bıraktığı Tohumlar






Birbiri ardına geçen günler hep aynıydı. Basit gibi görünüyordu ama verdiği oda cezası, hapisle eşdeğerdi. Basit bir oda cezasıyla özgürlüğüm elimden alınmıştı. İşlemediğim bir suç yüzünden hem de ve bunun sadece başlangıç olduğunu hissetmiştim. Öğün sayımı ikiye düşürmüştü. Gönderdiği yemekler hastane yemekleri gibiydi.

Bugün cezamın beşinci günündeydim. Gece gündüz canla başla verilerimi güncellenmiştim. Onlara yetişmeme çok az kalmıştı, üstelik yeni eklediğim özellikler bile vardı. Bazı geceler yatakta bilgisayarın üzerinde uyuduğum bile olmuştu. Yeni güne akıl sağlığımı kaybetmemek için balkonumdaki havuzda yüzerek başladım. Kendime bunun bir ceza değil, tatil olduğuna ikna etmeye çalışıyordum.

İnsan yapamadığı şeyler aklına gelip kısıtlanınca daha çok üzerine düşüyordu. Mesela şu an ormanda koşu yapmayı çılgınlar gibi istiyordum. Bisiklete binmeyi, fotoğraf çekmeyi, televizyondan film izlemeyi ve çocuklarla kahvaltı etmeyi delicesine özlemiştim. Yıllarca tek başına yaşadın Gökçe! Evet ama onlara bu kadar bağlanmak benim suçum değildi. Yuvarlak masada ekipçe oturmak bile isteklerim arasındaydı. Bu aynı ramazan ayında oruç tutarken, gün içinde normalde aklına gelmeyecek şeyleri bile yemek istemek gibiydi.

Biraz güneşlendikten sonra kahvaltım geldi. Günlerdir yemek yememiş gibi açlığım yüzüme vuruyordu. Kahvaltımı yaptıktan sonra kapı tekrar çaldı. Artık alıştığım için otomatik olarak önce aşağıya baktım. Bu sefer kapının önünde cam bir fanus vardı. İçinde lotus çiçeği olan cam fanus. Elim hemen omzumdaki lotus çiçeği dövmesine gitti. Birine bundan bahsettiğimden emin değildim. Ya da birileri ipucu toplayıp günümü güzelleştirmeye çalışıyordu. Herhangi bir çiçekten daha özeldi benim için, çünkü lotus benim için annem demekti. İçimdeki küçük kız ellerini çenesinin altına koyup bir süre fanusu izledi.

Sonunda elime almış ve kapıyı kapatabilmiştim. Odamın bir köşesinde camdan bölmeler vardı. İçine toprak koyup çiçek ekmek istemiştim ama kısmet bu güzel varlık içinmiş.

Kırmızı lotus sevgiyi ve tutkuyu temsil ederdi. Kırmızı. Kırmızı renkle siyahımı değiştirmeye çalışan kişi Dizdar'dı. Çiçekte bile kırmızıyı ve anlamını özellikle vurgulayıp, hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.

Bilgisayarda işlerimi hallederken gözüm sürekli çiçeğime kayıyordu. Aradan saatler geçmiş ve ben hâlâ yazıyordum. Ta ki kapının dışından gitar sesi gelene kadar.

Merakla kapıya gittim ama siren sesine karşı açamadım. Çünkü siren bizimkilere işliyordu. Bunu daha önce asistan geldiğinde anlamıştım. Bir süre sonra söze girildiğinde ise kahkaha atmaya başladım. Çünkü Levent Şahan Gökbakar'ın sözlerini değiştirdiği parodi bir şarkı söylüyordu. Kapının arkasına oturup dizlerimi kendime çektim ve kollarımla bacaklarımı sardım.

Benim kocam tam bir hayvan
Yapmışım yanlış seçim
Maç izler hemen uyur
Horlar osurur eşim

Bin defa küfrettim beni ona verene
Gerçekten pişmanım evlendiğime
O şerefsizdir
O cibiliyetsizdir
Pavyona giderde gelmez evine

Kirayı vermemiş ev sahibine
Götürmüş yatırmış ganyan fişine
Kahır sensin bana geliyor cinnet
Martılar sıçıversin o şaşkın yüzüne

Martılar sıçıversin o şaşkın yüzüne nakaratını birlikte bağıra bağıra söylemiştik. Yine gelip yüzüme içten bir gülücük kondurmuştu. "İstek parça varsa alayım." dediğinde "Levent hiçbir parçayı bu kadar çok duymak istememiştim." diye cevap verdim kapının arkasından. "Kızım böyle kapının arkasından konuşurken, kendimi incir reçelinde birbirine camın arkasından dokunan çift gibi hissediyorum." dedi.

PROJE 44 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin