11. Karanın Emareleri

876 122 146
                                    


Bölüm 11. Karanın Emareleri





İnsan bazı sözlerin altından kalkamıyor, bazı anları geriye alamıyordu. Tek bir anımız vardı, tek bir hayatımız. Nasıl yaşamak istiyorsak öyle yaşamalı, neyi seviyorsak ve içimizden ne geliyorsa onu yapmalıydık.

Bir kalbin içinde çiçekler açtırmak zordu, ama o çiçekleri koparmak saniyelik bir işti. Kalbimizin çiçeklerini koparmayan, onlara kıyamayan, sulamak ve büyütmek için elinden geleni yapan insanlar çıkmalıydı karşımıza.

Güneş beni yeni bir güne tembellikle uyandırırken, gözlerimi sımsıkı kapatıp yatağın içinde görünmez olmayı umdum. Dün gece içim çıkana kadar ağladığım geldi aklıma. Şimdi ise kocaman şişmiş ve acıyan gözlerle yatakta uzanıyordum. Bugün hava daha kapalı gibiydi. İçimde bir kasvet oluyordu kapalı günlerde ayrıca huzursuzluğumun sebebinin de bu olmasını dilemiştim içten içe.

Banyoya girip çıktıktan sonra ilk iş kendime bir kahve yapıp hazırlanmak oldu. Bugün daha klasik giyinmek istemiştim. Beyaz yüksel bel kumaş pantolon, beyaz ip askılı bir badi ve modumu yükseltsin diye kırmızı bir ceket giydim. Yüzümün de ceketim gibi kırmızı bir renk alacağını henüz bilmeden.

Aşağı indiğimde kahvaltı hazırdı. Tek eksik Levent'ti. O da içeriye kocaman bir günaydın diyerek geldi ve yerine oturdu. Bugün iştahım çok yoktu ama yine de tabağımı bitirmeye çalıştım. Ağlamak genelde insanı rahatlatırdı ama beni ekstra olarak yormuştu da. Kızların yüzünde gözlerimi gezdirdiğim zaman onların da benden hallice olduğunu gördüm.

Masanın üzerinde gördüğüm çikolatayı Levent'le yarış yapar gibi aldım ve yedim. Gözlerimin içine yazıklar olsun der gibi baktı.

İyi ki o çikolatayı yemiştim çünkü mutsuzluk bir sis perdesi gibi etrafımı sarıyordu. Birazdan iliklerime kadar hissedecek olmama rağmen henüz her şeyden habersiz ofise çıkıyordum.

Herkes yuvarlak cam masanın etrafındaki yerini aldı ve çalışmalarına başladı. Ben de önümdeki ekranı açtım ama gördüğüm görüntü kısa çaplı şoka girmemi sağladı. Bu nasıl olabilirdi? Ya da bunu kim yapmıştı?

Herkes önündeki işle ilgilenirken kendime gelmem birkaç dakikamı aldı. "Çocuklar," dedim sabit bir ses tonuyla. Kafalar tek tek bana dönerken "Ne oldu? Yüzün kireç gibi olmuş." dedi Alya. "Çikolatamı yediğin için vicdan azabı çekiyorsan eğer çek. Bunu yapmayacaktın kızım." dedi Levent.

"Benim gördüklerim doğru mu? Daha doğrusu göremediklerim?" Dizdar hemen yanımda bitip ekranıma baktı. "Nasıl oldu bu?" dedi yüzüme bakarak.

"Bilmiyorum. En son her şey normaldi. Az önce şifreli sayfamı açtım ama hiçbir şey göremedim."

"Neler oluyor?" diye sordu Çakır.

"Verilerim yok. Bütün kayıtlarım silinmiş!" dedikten sonra odayı bir sessizlik kapladı.

Arda "Nasıl silinebilir? Sen silmeyeceğine göre. Bir hata mı oldu acaba?" dedi.

Ceyhun " Bu kadar korunaklı bir sistemde bu olamaz. Geri getirmenin bir yolu vardır Faysal'la konuşalım." dediğinde iyi insanın lafının üzerine gelmesi gibi kapıyı hızla açıp odaya daldı Faysal.

Gözleri direk gözlerimi bulurken "Bu nasıl olur? " dedi sert bir sesle.

"Sen hemen nereden duydun? " diye sordu Güneş. Faysal yukarıdaki kamerayı gösterip "Sizi zaten izliyordum." dedi ve ekledi "Bu nasıl olur? Yaptığın sorumsuzluğun farkında mısın?" dedi. Bu çıkışı beni biraz sersemletmişti. Silindiyse kurtarmanın bir yolunu bulurduk değil mi? Bir yanlışlık olmuş olmalıydı?

PROJE 44 (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now