7.

3.1K 217 59
                                    

Kayra'dan

Ahsen karşımda yanakları kızarmış ve şaşkın şaşkın bana bakarken yanaklarını sıkmamak için zor tutuyordum kendimi.

En son söylediğim cümlenin etkisinden çıkamamıştı halâ. Ya da söylediğim şeyden rahatsız mı olmuştu?

Rahatsız olması fikri karabasan gibi içime çöreklenirken bir şey söylemesini beklemeden devam ettim. Rahatsız hissetmesini istemiyordum. Ben onu seviyordum ama onun beni aynı hislerle sevdiğini söyleyemezdim sanırım. Beni sevmiyor olması düşüncesi de iyice sıkmıştı canımı.

"Yani hani Furkan peşini bırakmıyor ya, ondan kurtulana kadar evli kalabiliriz. İlla hemen boşanmamız gerekmiyor."

Sanırım daha da batırmıştım. Hiçbir şey demeden gözlerini kaçırarak etrafı inceliyordu. Nihayetinde konuşmaya karar verdi.

"Teşekkür ederim. Benim yüzümden seninde hayatın alt üst oldu."

Hayır, alt üst falan olmamıştı. Eğer olduysa da altı üstünden çok daha güzeldi.

"Estağfurullah öyle şey mi olur. Böyle düşünme."

Sadece ona yardımcı olmak için değilde gerçekten istediğim için boşanmak istemediğimi söylemeliydim ona. Ama ne zaman? En azından şimdi değildi.

Birkaç haftadır tanıdığım birini nasıl bu kadar çok sevdiğimi kendime bile açıklayamazken ona hiç açıklayamazdım sanırım. Biraz daha zaman geçmeliydi. Akışına bırakmak pek bana göre değildi ama öyle yapmak zorundaydım.

Tatlı ve kahvelerimizi bitirmiştik. Hesabı ödeyip kalktık. Hesap ödeme tartışmasına girmeye çalışmıştı ama buna izin vermemiştim.

Kafeden çıkıp yavaş yavaş yürümeye devam ettik. Kalabalık azalırken insanlar acele adımlarla evlerine gitmeye çalışıyordu.

Ordan oraya koşturma telaşıyla kaçırdıkları anı fark eden çok nadir insan vardı. Ay ışığının altında yürürken ikimizden de ses çıkmıyordu. Masada söylediğim şeyleri düşünüyor olmalıydı. Kafasını dağıtmak için bir konu açmayı düşünürken annem mesaj attı. Eve gitmişlerdi.

"Annemler eve geçmiş."

"Aa iyi bari kapıda kalmadık en azından."

Evin sokağına girerken bir şeyler söylemem lazımmış gibi hissediyordum. Ama söyleyemiyordum. Hiç kimsenin karşısında böyle olmamıştım bugüne kadar.

İnsanlar derin sohbete dalabildiklerim ve konuşmayı hiç istemediklerim olarak ikiye ayrılıyorlardı benim için. Tabi sorguladığım suçlular hariç. Ama Ahsen bu kategorilerin ikisine de girmiyordu. Sohbet ederken gözlerinde kaybolmak istediğim ama bir türlü sohbet etmeye cesaret edemediğim kişi olarak yeni bir kategori açmıştı kendisine. Onu ordan kurtarıp gözlerinde, gülüşünde kaybolmak istiyordum.

Asansörden inip kapının ziline bastık. Ayakkabılarımızı çıkarırken annem açtı kapıyı.

"Hoş geldiniz yavrum."

"Selamun aleyküm, hoş bulduk."

Aynı anda aynı şeyi söyleyerek girdik içeri.

"Aleyküm selam. Biz babanla bayağı yorulduk oğlum yatıyoruz artık. Hadi size hayırlı geceler kuzularım."

"Hayırlı geceler Hafize teyze bir şeye ihtiyacınız olursa seslenmeniz yeter."

Annem, Ahsen'in kolunu sıvazlayıp gülümsedi.

"Sağ ol güzel kızım."

Ahsen'in annemlere karşı olan saygısı sevgisi o kadar hoşuma gidiyordu ki...
Yaptığı her şeyi gönülden isteyerek yaptığı çok belliydi. Anlaşmalı evlenmesine rağmen sanki gerçekten anne babasıymış gibi benimsemişti bizimkileri. Bizimkilerde Ahsen'i kızları gibi görüyorlardı. Hatta benden daha çok sevdiklerini bile söyleyebilirdim.

HÜZN-Ü BARAN (TAMAMLANDI)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant