22

663 43 5
                                    

Elini uzatarak, sanki hiçbir şey olmamış gibi yavaşça silahı çekip almıştı. Tekrar iki sandalye arasına ilerlerken bağıra bağıra konuşmuştu. "Seçimini yap. Annen mi, yoksa düne kadar altında yattığın erkek arkadaşın mı? Süren kısıtlı."

Yüzümü buruşturmuş, korkuyla bakmıştım onlara. Annem şok içerisinde beni izlerken hissettiğim berbat duygular bedenimi ele geçirmeye başlamıştı. Durumun vahim oluşunu fark etmem ile ellerim, dizlerim ve dudaklarım titremeye başlamıştı.

Ufak bir adım atmıştım öne doğru. Bu hareketim ile etraftaki elemanlar kıpırdanmış, silahlarını çekmişlerdi. Olduğum yerde durmak zorundaydım anlaşılan.

Karmakarışık duygular içerisinde ne yapacağımı bilemeden düşünmeye başlamıştım. Doğru düzgün, mantıklı düşünmem elbette mümkün değildi. Ama en azından bir sonuca varmam gerektiği barizdi.

'Annen mi, ailen gibi sevdiğin erkek arkadaşın mı...?' İmkansızdı... Sevdiğim iki insan arasında seçim yapamazdım. Sonucunda zararlı çıkacak kişi yine ben olacaktım. İçlerinden biri ölecekti ve acı çeken ben olacaktım. Her iki türlü de kimseyi kurtarmış olmayacaktım.

Bir saniye, neden böyle bir seçim yapmak zorundayım? Bu cümle aklımın içerisinde yankılandığında bedenimin titremesi durmuş, bakışlarım soğuklaşmıştı. Suçlu muamelesi görüyordum, benden yok yere intikam mı alıyordu aklı sıra?

"Izana?"

Kaşlarını hafif kaldırarak tepeden tepeden bakmaya devam etmişti.

"Neden böyle bir seçim yapmak zorundayım?"

"Bir de soruyor musun??"

Dişlerimi sıkmış, kaşlarımı çatmıştım. Sesimi yükselterek karşılık vermiştim bu sefer: "Soruma, soruyla cevap verme! Düzgünce soruyorum sana, neden böyle bir seçim yapmak zorunda olduğumu."

Gözlerinden bütün nefreti, kini o kadar net anlaşılıyordu ki...

"Yuna, ne yaptığını iyi biliyorsun."

"Ne yaptım? Arkadaşlığımız bitti diye mi bu nefret? Seni korumadım diye mi? Kaldı ki öyle bir zorunluluğum yoktu."

Dişlerini sıkmıştı. Gözlerini kısarak öfkeyle bakmaya devam ederken boğuk bir sesle konuşmuştu: "Bunlar bir hiç. Shinichiro'yu sen öldürdün."

"Ne?" Gerçekten neyden bahsediyordu bu? Abisini mi öldürmüşüm?

"O gün orada gördüğüm her şeyi ayrıntılarıyla hatırlıyorum. Köşede ağlayarak polisle konuşuyordun, etrafta senden başka sivil yoktu. Sorguya çekilmiştin! Bu da demek oluyor ki, katil sensin. Hapse bile girmedin, fahişe." Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. O yaşları gizlemek için uğraşsa da çoktan kontrolden çıkmıştı belli ki.

Söylediği şeyle, şok içerisinde kalmıştım. Ne diyeceğimi bilememiş, yalnızca dehşet dolu bir ifadeyle ona bakmıştım. "Ben..." Geriye doğru bir adım atmıştım.

"Süren doldu, seçimi ben yapıyorum."
Hiçbir şey dememe izin dahi vermemişti. Silahı Sanzu'nun kafasına dayamıştı. O an müdahale etmek istesem de vücudumu kıpırdatamamıştım bile. Yalnızca Sanzu'yla göz göze gelmiştik. Bakışları, minnet duygusu ve hüzün barındırıyordu...

Silahı kafasına dayamasıyla tetiğe basması bir olmuştu. Gözlerimin önünde kayıp giden biri daha... Benim yüzümden ölen biri daha, bir sevdiğim daha.

Olayın şokuyla dizlerimin üzerine çökmüş, donup kalmıştım. Yerde, kanlar içinde yatan Sanzu'dan alamamıştım gözlerimi. Bir damla... Bir damla bile gözyaşı dökemiyordum. Ağlamak, bağırıp çağırmak gelse de içimden, bunu yapamıyordum.

Izana'nın berbat kahkahası, dehşet dolu bakışlarımı ona çevirmeme neden olmuştu.

Deli gibi görünüyordu, zevk alıyordu bundan. Acı çekmem, onun o kadar hoşuna gidiyordu ki... Her halinden belliydi bu. "Zavallı Yuna~ sevdiği adam gözlerinin önünde öldü! Ne kadar da dramatik~"

Yavaşça ayağa kalkmıştım. "Izana," olayın etkisinden çıkarak, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordum. "Eğer abini öldüren ben olmasaydım, yine de acı çekmem için çabalar mıydın?"

Aniden ciddileşmişti bu soru karşısında. "Ne demek istiyorsun?"

"Sorumu cevapla."

"Tek varlığım, abimi, benden almasaydın elbette bunlar yaşanmazdı." Demişti annemin oturduğu sandalyenin sırt kısmına kolunu yaslarken.

"Ben, o gün o olayı polise bildiren kişiyim."

...

 Artist  ||Sanzu X Fem Reader Where stories live. Discover now