7

1.5K 69 28
                                    

Lisenin ilk senesi yaz tatilindeyken hayatımı başıma yıkan bir şey yaşanmıştı. Aslına bakarsan o olay yaşanana kadar Yuna'ya asla büyük bir kin beslememiştim. Fakat bu, affedilemez bir şeydi.

Gecenin bir yarısı içimdeki huzursuzlukla uyanmıştım. Odadan çıktığımda Manjirou telaşla etrafta dolaşıyor, bir şeyler arıyordu. Ona seslenene kadar beni fark etmemişti.

Bu hallerine alışık değildim, bir şey olup olmadığını sormuştum doğal olarak. Çaresizce yüzüme bakıyordu, ağlamamak için zor tutarken kendini.
Titrek sesiyle bana abimden bahsetmişti.

Öldürüldüğünü, yakın arkadaşlarının o kargaşayı haber verdiğini söyledi. O an etrafın sesi boğuk gelmeye başlamıştı, rüyada gibiydim. Soğuk soğuk terliyor, ağlamamak için dayanmaya çalışıyordum.

Manjirou'dan önce, ayağıma ayakkabı bile giymeden evden fırlamıştım. Yalın ayak Shinichiro'nun dükkanına koşmaya başlamıştım. Gözlerimden yaşlar süzülürken koşabildiğim en hızlı şekilde koşmak için zorluyordum kendimi.

Oraya vardığımda büyük bir kargaşa karşılamıştı beni. Polis araçları ve ambulans yolu kapatmıştı. Kalabalığı yarıp olanları görmek için en öne ilerlemiştim.

O an gördüğüm şey, bir kez daha dünyayı başıma yıkmıştı. Zamanında en yakınım olan kişi olaya dahildi...

Bir polis memuru köşede Yuna ile konuşuyordu. O ise aptal gibi ağlıyordu. Etrafta ondan başka kimse görmemiştim. Sadece polisler inceleme yapıyordu.

O an bedenimin titremesi durmuştu. Yıllarca korkak gibi geçirmiştim hayatımı. Beni ben olduğum için seven tek kişi artık benimle değildi. Onu bir daha göremeyecektim. En kötüsü de bu işte Yuna'nın parmağı vardı...

Sesler yine boğuklaşırken bu sefer başım da dönmeye başlamış ve kendimi bırakıp yere çömelmiştim.

Abimin ölümünden sonra Tokyo'ya taşınmıştık. O olay, hayatımın daha da berbat bir hâl almasındaki dönüm noktasıydı. Ölmeyi o kadar istememe rağmen yine kendimi öldürmüyordum. O günden sonra sadece tek bir amaç için yaşamaya başlamıştım; intikam.

Aylarca çalışmış, kendimi güçlendirmek için elimden geleni yapmıştım. Sonunda bir gün Kyoto'ya gitme fırsatı yakaladığımda o günün geldiğini düşünmüştüm.

Heyecanla arabanın içinde, onların evinin önünde pusuya yatmış, Yuna'nın çıkmasını beklemiştim. Özellikle okul vaktini tercih etmiştim.

Evden çıktığını fark ettiğimde aceleyle aracı çalıştırmış ve o karşıya geçerken birkaç metre ileriden hızla gelerek çarpmıştım ona. Zaferle gülümserken arabayı sürmeye devam etmiş, oradan kaçmıştım.

Öldüğünü düşünerek hayatıma devam etmiştim bir süre. Fakat aslını öğrendiğimde henüz bitmediğini anlamıştım. Tekrar denemeye ant içmiştim.

İşte yine bir fırsat gelmişti. Bunu elimin tersiyle itemezdim.

                       ***********

Günümüz
Yuna's perspective

Tokyo'ya geldiğimden beri hiç iyi şeyler olmuyordu. Önce taciz, şimdi de bu. Izana'nın benden ölesiye nefret etme sebebini anlayamıyordum asla. Nasıl böyle nefret besleyebiliyordu?

Üstüme düzgün bir şeyler geçirip aşağı inmiştim. Belirttiğim konuma Haru ile beraber gelmişti gerçekten. Onları uzaktan gördüğümde tanımıştım.

Yanlarına yavaşça adımlarken korkudan titreyen ellerime hakim olmaya çalışıyordum. Asıl benim ondan nefret etmem gerekmez miydi, bir gözümü kaybetmeme sebep olmuştu sonuçta.

Oraya vardığımda Izana, Haru'yu önüme iteklemişti. Ellerini arkadan bağlamış ve gözlerine de bandaj takmıştı. İpleri çözerken ona bakmamıştım bile.

Hemen Haru'ya sarılmıştım. Izana ise dik dik bakmakla meşguldü. İfadesizce bakıyor fakat hamle yapmıyordu.

"Görüşmeyeli iyisin." Demişti bir anda. Gergince gülümseyip başımı sallamıştım yalnızca.

"Seni hemen öldürmeyeceğim korkma bu kadar. Sadece hayatını cehennem edeceğim, ölmek için yalvaracaksın her gece Tanrı'ya." Diye tehdit etmişti beni. Ellerini arkasında kavuşturmuş, başını dikleştirmişti. Özgüvenli biri izlenimi yaratıyordu bu bende.

"Eminim ağzına almaya cüret ettiğin Tanrı bile senden umudu kesmiştir. Tıpkı babanın daha doğmadan bu kadar berbat bir çocuğa sahip olacağını anlaması gibi." Bunu söylememle sinirlendiğini hissetmiştim.

Haru'yu kolundan kavramıştı. Bunu görür görmez onu itmemle afallamış ve vurgulayıcı bir şekilde konuşmuştu, "Haru, gidiyoruz."

Bunun üzerine Haru beni iterek kendinden uzaklaştırmış ve Izana'nın yanına gitmişti. Onlar ardına bile bakmadan ilerlerken öylece bakakalmıştım. Ne söylediysem de Haru umursamamıştı beni.

Haru...

...

 Artist  ||Sanzu X Fem Reader Where stories live. Discover now