13

1K 57 7
                                    

Sevgi, aşk, nefret, üzüntü, kin, hırs... Hepsini aynı anda yaşadığım bir hafta böylece sona ermişti. Sonunda yeni hayatımda atacağım ilk adımlardan birine ulaşmak için yalnızca saatler kalmıştı. Üniversite...

Sabah gözlerimi alarm sesi ile aralamıştım. Sanzu evde yoktu anlaşılan. Hızlıca kalkıp elimi yüzümü yıkamış ve hazırlanmaya başlamıştım.

Üniversitenin ilk günü olduğuna hala inanamıyordum. Düşündükçe heyecanlanıyor, kalbim deli gibi atıyordu.

Kemanımı kaptığım gibi taşıma çantasına koymuş, üzerime de rahat bir şeyler geçirmiştim. Kahvaltı yapmak yerine yolda giderken fırından atıştırmalık bir şeyler almaya karar vermiştim.

Erkenden evden çıkmış, fırına uğramıştım. İki poğaça ve bir simit alarak okulun yolunu tutmuştum. Yolda poğaçalardan birini yiyerek yürümüştüm. 

Okulun önüne geldiğimde büyük binaya, durup dikkatlice bakmıştım. Buranın geleceğim için büyük katkılar sağlayacak olmasını düşünmek beni mutlu ediyordu. Babamı kurtaramamış olsam da annem hâlâ benimleydi ne de olsa...

Başımı binadan çekip bahçeye ve etrafıma yönelttiğimde karşılaştığım manzara harikaydı. Bir şey hariç... Bir şey beni öylesine rahatsız ediyordu ki, kaçıp gitmek istiyordum.

Bunun ne olduğunu anlamam uzun sürmemişti elbette. Izana bahçenin dışarısında duvalara yaslanmış, karşısındaki mor saçlı bir kadınla konuşuyordu.

Kadının siması hiç de yabancı değildi aslında... Bu kesinlikle o olmalıydı...

Onları gördükten sonra nefes almakta zorlanmaya başlamıştım. Göğsüm hızlıca inip kalkıyor, nefes almak için zorluyordum kendimi. Benim için tetikleyici unsurlardı ikisi de. Bedenimi titreme krizi ele geçirmişken gözlerimin dolmasını da engelleyememiştim elbette.

O an, içimden Izana'yı öldürmeyi o kadar çok istiyordum ki... Fakat yapamazdım, bir sineği bile incitemezdim ben. Bu benim için ağır bir durumdu. Tanımadığım birisinin yaralanması bile canımı yakardı benim. Bir insanın hayatını elinden almak hiç de kolay değildi.

Fakat yine de babamı öldürmesi affedilemezdi. Kendimle çelişiyordum resmen. Bir tarafım onu öldürmek için can atıyorken, diğer tarafım zarar vermenin bana göre olmadığını ve bu tür bir olayın psikolojisinden kurtulmamın imkansız olduğunu söylüyor hâttâ bu sayede beni durduruyordu.

Izana'nın özellikle burada beklediği barizdi. Yaşadığım yerden bile haberi olan birinin, okuduğum okuldan nasıl haberi olamazdı ki zaten?

Onun bakışları bana doğru kayarken omzumda hissettiğim el ile irkilmiştim. Korkudan sesim bile çıkmamıştı.

Başımı çevirmeme gerek kalmadan kolunu omzuma atmış, yanıma geçmişti Sanzu. Yanıma geldiği için rahatlamıştım adeta. Üzerimden bir yük kalkarken, Izana'dan alamamıştım gözlerimi.

"Şu mu?" Dedi başıyla onları işaret ederken. "Neyden bahsediyorsun?" Diye yanıtlamıştım.

"Şu lavuk mu rahatsız ediyor seni diyorum?" Cümlesini tamamladığında kaşları çatılmış, gördüğü şahıs ile o da şaşkınlığa uğramıştı. "Kimse rahatsız etmiyor..."

Kolunu omzumdan indirirken belindeki silaha götürmüştü elini. Hızla yanımdan ayrılmış, mor saçlı kadına doğru koşar adımlarla ilerlemişti. Öldürmesinden korkmuş, peşinden fırlamıştım.

"Ne zaman rahat vereceksin?" Diye bağırındı yanlarına vardığımızda. Izana tepki vermiyordu, donuk bir ifadeyle onları izliyordu sadece.

"Sevgilim-? Sen benim sevgilimsin, nasıl olurda peşini bırakabilirim?" Demişti kadın. Bunun üzerine gözlerim faltaşı gibi açılmış, kan beynime sıçramıştı. Yine de öfkemi kontrol etmiştim çünkü olayın aslını bilmiyorken bir kanıya varmak doğru olmazdı.

Izana'nın bakışlarını üzerimde hissettiğimde gözlerimi ona çevirmiştim. Hâlâ hiçbir ifade takınmıyordu. Muhtemelen tepkilerime bakarak, Sanzu ile aramdaki ilişkiyi çözmeye çalışıyordu...

"Bana bak. Sen benim sevgilim ya da sevdiğim biri değilsin. Her seferinde hayatımı mahvetmeyi bırak!" Diye bağırmaya devam etmişti Sanzu. "Yapma Haru! Onca şey boşuna mıydı? O gönderiler, o storyler... Hepsi benim içindi!"

"Senin için mi? Saçmalamayı kes." Silahın namlusunu kadının başına doğru uzatmıştı.

Bunu yapmasıyla Izana hemen devreye girmeyi ihmal etmemişti elbette. Cebinden çıkardığı çakıyı kavramıştı. Neye uğradığımı bile anlamadan çakının soğukluğunu boynumda, bedeninin sıcaklığını sırtımda hissetmiştim.

"Ya Rem'i bırak ya da kızın kanlarının ayakkabılarını kirletişini izle." Demişti Izana.

Bir polis, güvenlik görevlisi ya da yoldan geçebilecek herhangi biri... Kim olursa olsun birinin görüp yardım etmesini umarak yutkunmuştum. Hayatım Sanzu'nun silahı bırakıp bırakmamasına bağlanmıştı adeta.

...

 Artist  ||Sanzu X Fem Reader Where stories live. Discover now