4

2.3K 104 145
                                    

"Ne yani şimdi sen..?"
"246'nın sahibiyim."

Gerçekten o kadar hızlı gelişiyordu ki her şey aklım almamaya başlamıştı...
"Ev hakkında-" sözümü bitirmeme izin vermeden söylenmişti. "Şu an konumuz ev değil, hata telafisi. Bundan sonra da zaten bir daha bu şekilde görüşmeyeceğiz, yalnızca ev için."

Ah... Ne bekliyordum ki? Aptalın teki, ünlü, tarz sahibi, zengin ve çete lideri birisinin gerçekten beni sevdiği için buluşmak istediğini mi?

"Peki." Diyerek konuyu kapatmıştım. Arabaya doğru yönelirken arka kapıyı bana açmış ve bindikten sonra kapatıp, şoför koltuğuna geçmişti. Tıpkı bir çocukmuşum gibi uyarıyor, emniyet kemerini takıp takmadığımı soruyordu.

Sonunda arabayı kullanmaya karar vermesiyle yola çıkmıştık. Nereye gittiğimizi sormama rağmen cevap vermiyordu. Yol boyunca zorla klasik müzik dinletmiş ve "patron" dediği birini övüp durmuştu.

Uzun süren yolculuğun ardından tenha bir yere gelmiştik. Arabadan indiğimde etrafa kısa süreliğine göz gezdirme şansım olmuştu.

Kuraklık alanın ortasında tek bir bina vardı. Yıkık dökük ve eski. Neden gelmiştik anlayamıyordum. İçimi korku kaplarken bileğimi kavramış ve sırıtarak bakmıştı bana. Ben ise ona korkuyla bakarken peşinden sürüklemesiyle daha da korkmaya başlamıştım.

Kyoto'dan buraya geleli henüz bir hafta bile olmamıştı ve ben tanımadığım birisiyle, tek başıma, tenha bir alandaydım. Ölsem kimsenin ruhu duymazdı burada. Hangi akla hizmet tanımadığım birisiyle gelmiştim ki?

Kayalık bir alan bulunuyordu binanın az ötesinde. Beni oraya kadar götürdü. Hâlâ korkmama rağmen, o bir şey yapmamıştı. Kayalıklardan birine oturmuş ve şehri izlemeye başlamıştı.

Ben şaşkınlıkla ona bakarken yanını göstermiş ve oturmamı söylemişti. Biraz da olsa rahatlamıştım. Dediği gibi yanına oturarak manzarayı seyretmeye başladım.

"Burası küçüklüğümden beri kafamı dağıtmak için geldiğim gizli yerim." Dedi manzaraya bakmaya devam ederken. "Ne kadar hoş."

Bakışlarını bana çevirirken konuşmasına devam etmişti; "Değil, burası ile kötü anılarım var." Ben ise manzaraya bakmaya devam ediyordum. "Yara izleri ile ilgili anılar mı?" Bunu söylediğim an öfkesini öylesine hissetmiştim ki. Gözleri dolmuştu aynı zamanda kin beslemiş gibiydi. Yakama yapışarak bağırıp çağırmaya başlamasının beni fazlasıyla ürküttüğü yetmezmiş gibi tuhaf tuhaf isyan etmişti.

"Onlar hakkında en ufak bilgin yok! Tek kelime etmeye hakkın yok! Yara izleri benim travmam değil!" Zayıf noktasından vurmuştum anlaşılan. Öyle bir gürlemişti ki hiç beklemediğim anda...

Oradan tüymem gerektiğini anlamıştım. Böyle psikopat biri ile yan yana durmam büyük tehlike arz ediyordu. Hatta onun evinde kiracı olarak kalma düşüncesi daha da korkunçtu.

"Üzgünüm, sanırım gitmeliyim." Ayağa kalkarken sweatshirtümün yakasını tutan eline vurmuştum. Ardıma bile bakmadan yanından yürüyüp uzaklaşmıştım, yolu bilmesem bile.

"Hey! Bekle!!" Koşarak peşimden yetişmiş ve omzumu kavrayarak durdurmuştu beni. "Özür dilerim... Ben, biraz bu konuda hassasım. Kırdıysam kusura bakma." Demişti.

"Gerçekten çok fazla özür diliyorsun, huh?" Diyerek alay etmiştim onunla. "Üzgünüm, beni ürkütüyorsun." eklemiştim.

Gözlerindeki yaşlar yanaklarından süzülmeye başlayınca kendimi suçlu hissetmiştim. Gerçekten hassas olduğu bir konuda kabalık ederek onu üzmüştüm. Ne yapacağımı bilemeden cebimden yalnızca peçete çıkartıp uzatmıştım.

"Özür dilerim." Dedi titrek sesiyle. Gerçekten sinir bozucuydu sürekli özür dileyip duruyordu... "Dileme." Diye karşılık vermiştim ben de.

"Seni bırakayım. Zamanını çaldım." diye ekledi. "Hayır, burada biraz daha şehri izlemek istiyorum. Bu bir telafi sonuçta." Gülümsemeye özen göstererek konuşmuştum. Yanımdayken rahat hissetmesi için mimiklerimi kullanmak en etkili yöntemlerden biriydi her zaman.

Gün batımına kadar kayalıklarda oturarak atıştırmalık yemiş ve sohbet etmiştik. Bana komik hikayeler anlatmış ve kendi komik anılarından bahsetmişti. Tüm günü gülerek geçirmiştim resmen.

Hatasını gerçekten telafi etmişti. Onunla kalmayı tercih ederek doğru seçimi yapmıştım. Taa ki o ana kadar...

Bir patlama sesiydi, o an duyduğum son şey. Öylesine sesliydi ki kulaklarım çınlamıştı, bir süre hiçbir şey duyamamıştım.

Sanzu'nun gözleri kocaman açılmış ve endişeyle bağırmıştı. Vurulduğumu anlamam otuz saniye sürmüştü. Sağ kolumdan vurulmuşken acıyı başlarda hissetmesem de sonradan iliklerime kadar hissetmiştim.

Arkama baktığımda o an görebildiğim tek şey; uzun, mor saçlara sahip, orta boylu, zayıf ve aynı zamanda bir ölüyü andıran kadının suratıydı.

...

 Artist  ||Sanzu X Fem Reader Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin