28. Takvim

1.5K 92 91
                                    

Selamın aleyküm, nasılsınız?

Umarım bölümü
beğenirsiniz.

İyi okumalar diliyorum <33

Nilipek - Son Mektup

Ne ara bu kadar zor olmuştu nefes almak? Boğazımda düğümlenmiş kelimeler susturucuydu adeta. Beni çaresizliğe mahkum etmiş güneş, acıtmıştı canımı. Hayal kırıklıklarla dolan göğsüm gözlerimi akıtmış, kaybolmuştu aydınlık.

Bozuk saatlerin geri gelmeyeceği günler, siliniyordu tek tek. Şimdiyse etrafım sularla kaplı, yoğunlaşıyordu sessizlik, vücudumdaki basınç artmış, aşağı çekiliyordum vahşi bir okyanus tarafından.

Keşkelerle kaplı dünyaya ben de bir istek sunabilir miydim?

İmkansızlığın getirisi olan kelimelerim, tekrar canlanır mıydı beşinci takvimde?

Belki de istenemezdi Tanrı'dan keşkeler.

~~

Kayalıklara çarpan büyük dalgayla birlikte esen sert rüzgar bedenini ürpetirken öylece oturmaya devam etmişti. Soğuk gecenin bir armağını olan bu havada dahi oturmaktan çekinmeyip dalgın kahvelerini ayın yansıdığı denize dikmekten geri durmadı. Yüreğini kaplayan belirsiz hüznü, yüzünde çaresiz bir ifadeyi oluşturuyor, içinde biriken sıkıntılarını hatırlatıyordu.

Son zamanlarda aklından çıkmayan anıları sessiz ve sakinliğini tetikleyerek kafasını allak bullak etmekteydi. Yönelimine kıyasla hiç kimseyle aşk yaşamayan biriydi ya da aşık olmaktan korkan. Göreceğini düşündüğü nefret ve üzüntü, yükünü her geçen gün artırarak onu sevgiden soğutuyordu. Yanlış yapmadığını bildiği halde doğru yolda değilmiş gibi hissedişi kalbindeki boşluğu giderek derinleştiriyor, kendinden nefret etmesine zemin oluşturuyordu.

Çok bağlı olduğu ailesinden kopuşu kimilerine göre basitti ama aile sevgisinden mahrum kalmış bir çocuk değildi. Lisede fark ettiği yönelimi, kimliğini her saniye sorgulama sebebiyeti verirken ailesinden alacağı redden de bir o kadar korkmuştu. Tabii, bu korku cesaretinden ve kendine eminliğinden geri planda kalarak belli bir zamanda ailesine söyleme kararı almıştı. Ve onlardan aldığı tepki ise nefretle kinle bakan bakışlardı...

Her gün gerçekleşen hakaret içerikli kavgalar bitmek bilmeyerek günün sonunda ağlamasına neden oluyor, kendisine olan öfkeyi körüklüyordu. Ne onun suçu vardı ne de duygularının, tek suçlu gerçekten de bu durumu anlamayan kişilerdi. Babasının sürekli hastalıklıymış gibi davranışları ve annesinin ortalığı sakinleştirme çabaları artık sabrını taşırdığında ise son kavgalarını etmişlerdi. Tıpkı son mektup misali döktüğü içi sonunda aralarındaki bağı düşünmeden keserek bir daha konuşmama niyetine itelemişti Baran'ı.

Babasının söylediği her laf yüreğine bir ağırlık çöktürüyor, ince bir sızı kaplıyordu göğsünü. Birkaç ay öncesine sevgiyle bakan gözlerin şimdiyse saf nefretten ibaret olması canını yakıyordu. Çünkü babasına bağlı olarak büyümüştü. Fakat, gururlu biriydi Baran Akarca. Onca söylenen laftan sonra elbette evden ayrılmıştı, acı dolu, yaşlı gözlerle.

Babasının yokluğunun getirisiyle annesinden de uzaklaşan Baran, tamamen iletişimi keserek zor da olsa sınav senesine odaklanmış, birkaç işte çalışmıştı. Lisesini bitirip sınava girdiğinde ise gelen sonuçlar biraz da olsa keyfini yerine getirirken o günün sonunda annesinin aramasıyla tüm yarım yılın yorgunluğu bir anda göğsüne yüklenmişti. Beklemediği çağrı gizlediği hüznü açığa çıkartırken aramaya cevap verir vermez annesinin sesini duymuş, akan gözyaşlarına engel olamamıştı.

ABİS [bxb]Where stories live. Discover now