HATUN *35*

535 48 10
                                    

Aşağıda bir yıldız görüyorum da onu size   zahmet bir parlatır mısınız?

____________________________

Kenarlarını karların kapladığı yolda araba ilerliyordu. Gülümseyerek Kaan a döndüm. Yola odaklanmıştı. Saçları uzamıştı ve göz altları çökmüştü. Türkiye ye dönünce aralıksız bir hafta uyuyacağına emindim. Normalde sakallarını çok uzamadan keserdi ama bu sefer ellememişti ve kirli sakalın ona gerçekten de yakıştığını fark etmiştim. Ela ve yeşil karışımlı hareleri yavaşça bana döndü. Tüm konsantrasyonunumu bozmuştu bu hareketi,
"Neden beni yiyecek gibi inceliyorsun?
Onun dudaklarındaki gülümseme bana da bulaşmıştı,
" Belki de yiyesim gelmiştir. "

Ben daha yeni ne demiştim! Allah ım bana ne oluyordu? Asel sakin olup çizgiyi aşmazsan çok sevinirdim!"

Gözlerini kocaman açıp arabayı kenara çekti,
" İsteklerini her daim yerine getirmeye çalışırım bilirsin. İstersen yiyede bilirsin. Yani yiyebilirsin derken öyle şey değil de. Bir dakika sen bana ne yaptın?! "
Kahkaha atarak koltuğuma yaslandım,
" Ee nasıl oluyormuş Kaan Bey?"
Bir an duraksadı ve uzanıp çeneme bir öpücük kondurdu. Benim rengim değişirken o da kızaran yüzünü saklamak için arabayı çalıştırmıştı. Çünkü biliyordu ki ben utanınca ona bakamıyordum. Ama şunu da biz biliyorduk ki Kaan Güneş daha fazla böyle utanmayacak, beni utandırma işine girişecekti. Hele ki resmi nikahı kıyınca işte ben o zaman yanmıştım. Yani tam yanmak denemezdi ama...
Emin değildim ya neyse...
Utangaçlığımı hemen yenmem gerekiyordu ondan emindim işte. Beni düşüncelerimin pençelerinden kurtaran şey Kaan ın keyifli sesi oldu ,
" Böyle oluyormuş Hatun!"

Hatun? Hatun mu? Ay bana bir şeyler oluyordu. Ben bu adama ne zaman kendimi bu derece kaptırmıştım?

" Asel?"
Gözümü yoldan ayırmadan cevap verdim,
" Efendim?"
Göz ucuyla ona baktığımda o tamamen yola odaklıydı,
" Ağabeyin çok kızar mı? Yani ona tüm işi olduğu gibi anlatamayız ama yani ne yapacağız, ne diyeceğiz?"
İşte bunu ben de bilmiyordum,
" Hiç bir fikrim yok. Benim aklıma takılan şey senin şu barı ne yapacağız biz? Bir bar sahibi olarak ağabeyimin karşısına çıkarsan imamım demez döver seni! "
Bir an gülme isteği geldi fakat onu def ettim. Benim aksime Kaan biraz gerilmişti,
" Aslında harika bir fikrim var. Ama Kevser ne der bilmiyorum. "
Kafamı ona çevirip meraklı gözlerle bakmaya başladım,
" Şimdi Kevser in kitapçısı var ya Perestiş. Bizde onun Kitap Cafe şubesini mi açsak. Kevserlerle ortak oluruz hem. Bilgisayar falan da koyarız öğrencilerin ders çalışması için. Zaten benim barın olduğu sokak full gündüz Cafe olarak çalışır akşamları bozar. Bizim zaten akşam işimiz yok orda. Ha olmaz dersen orayı satar daha iyi bir yerden dükkan alırız. Ne dersin? Ya da Kevser ne der sence? Ben Enver le bu konuyu konuştum ama o Kevser e sor ben bilmem dedi. "

Aslında çok mantıklıydı. Kevser in hayır diyeceğini sanmıyordum. Kevser in ki de bir nevi Kitap Cafeydi ama bizde bilgisayarlar falan da olacaktı,
" Aşırı mantıklı. Olur bence ama başka bir yerden dükkan alsak sanki daha hoş kaçar ya. Hiç senin lafınla" mekanına" gitmedim ama şimdiden içimi sıktı yani."
Kafasını sallayıp yanağımdan makas aldı,
" Sen nasıl istersen öyle olsun."

Bu adama bir şeyler olmuştu. Dün gecenin etkisinin büyük olduğunu düşünüyordum. İşin kötüsü bana da bir şeyler olmuştu ve bunda da dün gecenin etkisinin büyük olduğunu düşünüyordum. Adamı öpmese miydim acaba?

Araba sonunda hava alanına vardığında rutin kontrollerde geçip 4 saatin sonunda uçağa sonunda  binmiştik.
Oslo ve İstanbul arası aktarmasız uçak 3 saat 45 dakikaydı ki maşallah biz havaalanında bu süreyi devirmiştik...
Buraya gelirken çok dikkat etmemiştim ama aktarmalı bir yolculuk yaptığımız için baya uzun sürmüştü. Şimdi aktarmasız olarak gidecek olmamız beni çok mutlu etmişti.

 SİBER SUÇLU ( DÜZENLENİYOR ) Where stories live. Discover now