BODRUM *31*

387 32 33
                                    

Mekana giriş yapmıştık. Bize bininci defa ne yapmamız gerektiğini anlattıktan sonra yanımızdan gitmişlerdi, sonunda Kaan la yanlız kalabilmiştik. İlk başta temizlik yapacaktık aslında ama Sinan sayesinde daha etrafta olacağımız bir şeyler bulmuştuk. Biz sadece görselde garsonduk. Bir kaç tabak servisinden sonra yerimizi devr edecektik ve Enes in bize tarif ettiği yerlerden maddeye ulaşacaktık.

Tolga ve Aysel in kameraları ele geçirdiğimizi bilmeleri imkansızdı o yüzden bizim burada olduğumuzu bilseler dahi çok bir tehlike yaratacağımızı sanmamışlardır diye düşünüyorduk. Ama yine de bizi işgillendiren bir diğer şey Tolga nın ortada olmamasıydı. Farklı planları vardı ve biz daha onları çözememiştik maalesef.

Aslında ben suçu Kaan ve kendimde buluyordum. Birbirimize itiraf süremiz o kadar uzamıştı ki birbirimizle uğraşacağız diye sisteme odaklanamamıştık. Ki Kaan gibi gerçekten büyük işler yapmış bir hackerin bu kadar çok bir sürede bu kadar az bir şeyi hacklemesi garipti. Bende yanındaydım ve daha iyi şeyler yapabilirdik. Bu tamamen bizim nefsimize bir şekilde uymamızın suçuydu. Flörtleşeceğiz diye adam akıllı iş yapamamıştık ve bu beni çok germişti.

Büyük olay yaklaştıkça daha çok suçlu aramaya başlamıştım. Çok gergindim. Yerimde duramayacak kadar gergindim ve bu dikkat çekiyordu. Kaan ın elimi tutmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım,
" Yüzünde pişmanlık esameleri okunuyor. Neyden pişmansın? Eğer kendini bir şey için suçluyorsan saçmalama. Yok başka bir şey var diyorsan şimdi bana anlatabilirsin?"

İşte bunu seviyordum. Anlıyordu...
Her şekilde, ne olursa olsun kalbimden geçeni anlayabiliyordu ve bu çok özeldi,
" Önemli değil. Sadece biraz daha çalışsaydık kameralarla kalmaz daha büyük bir çoğunluğu alabilirdik diye düşünüyordum. Birbirimize uğraşacağız diye pek bir şey yapamadık..."

Kaan gülümseyerek başını iki yana salladı ve elimi tuttu,
" Bu düşünceni gerginliğine veriyorum. Çünkü ikimizde elimizde olmayan durumlardan ötürü öyle olduğunu biliyoruz değil mi? "
Kafamı evet manasında salladım ve gülümsedim. Kaan ceketinin iç cebinden küçük bir tabanca çıkarıp bana uzattı,
" Biliyorum kaba kuvvet sana göre değil ama girdik bir işe ve bu işte kendimizi korumamız lazım. Birini öldürmek zorunda değilsin. Sana saldıran falan olursa bacaklarına ve ya omzuna sık etkisiz hale gelsin. En azından sana zarar vermesini engelle. Tamam mı? "

Kafamı sallayarak elimdeki tabancayı giydiğim cekedin içine koydum ve ayağa kalktım,
" Hadi gidelim. Saat geldi... "

Ayağa kalkıp karşımda durdu, alnıma bir öpücük kondurdu ve kollarıyla beni göğsüne hapsetti. Kalp atışlarını duyuyordum. Çok hızlı atıyorlardı, benimkiler gibi...
" Sana ilk söz verdiğim zamanı hatırlıyor musun? Mesajlaşıyorduk. Sen bana ilk kez güvenmiştin. Sana tekrar yıldızlar parlayacak demiştim."
Gülümseyerek yüzüne baktım. Hatırlıyordum. Alışveriş merkezi olayı olmuştu. Suattan sürekli tehdit mesajı alıyorduk. Arabadayken gecenin karanlığı beni korkutmuştu.
" Hatırlıyorum. "
Elini yanağıma koydu,
" O yıldızlar parladı değil mi? "
Gerçekten de parlamıştı. Yıldızlarla hayat bulmuştuk.
" Evet. Parladı..."
Yüzündeki tebessümü bozmadan sözlerine devam etti,
" Sana verdiğim sözü tuttum yani. Sana verdiğim her sözü tutacağım inşallah. Şimdi bana tekrardan güven o günkü gibi. Yıldızlarımıza zarar vermelerine izin vermeyeceğim ve tam sekiz saat sonra seninle Türkiye yolunda olacağız. Tabiki uğrayacağımız bir kaç yerden sonra... "

Gülümsedim, gülümsedi...
Sözlere gerek yoktu şu an çünkü biliyordu. Ona daima güveniyordum...

Elimi tutup mutfak katına doğru ilerlemeye başladık. İnsanların garip bakışları hep üzerimizdeydi ama Kaan ın çelik gibi ifadesiz yüzü hepsinin anında kafasını indirmesini sebep oluyordu. Kaan cidden yakışıklı bir adamdı ve öyle bir adamın yanında beni görmek belki de onlara garip geliyordu. Onları sorgulayamazdım kendi düşüncelerinde boğulmalarına izin verebilirdim anca...

 SİBER SUÇLU ( DÜZENLENİYOR ) Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora