1. bölüm: O zaman.

147 11 18
                                    

(birinci kitabımda Dream'i, Clay olarak ve Sapnap'i, Nick olarak belirtmiş olsam da şu anda Dream ve Sapnap olarak devam ettireceğim.)

Olayın üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş George, Dream ve Sapnap birlikte kalıyorlardı. O kadar olan şeyden sonra etraf biraz daha sakin görünüyordu. Son bir yılda şüpheli denebilecek bir şey yoktu.

"Dream! Tişörtümü geri ver!" Sabahın erken saatlerinde George, Dream'in peşinden koşuyor, ondan alınmış olan tişörtünü kovalıyordu.

"Sabah sabah bile huzur yok." Dedi Sapnap uzunca bir iç çekerken. Kendisi zorla uyandırılmış ve elime bir bardak kahve verilip zorla salonda
oturtulmuştu. Her geçen dakika daha da uykusu geliyor, uyuya kalmak üzere oluyordu. Ama tabii ki de bir bağırışma onun uyumasına engel oluyordu.

"Hadi ama Dream! Geri ver tişörtümü!" George hala onun peşinde yarı çıplak bir şekilde koşuyordu. Sapnap artık olanlarla ilgilenmemeye çalışsa da nafileydi.

"O kadar istiyorsan yakala beni." Diye de Dream, George'dan kaçıyordu. Dream halihazırda iyi bir koşucu olduğundan George ile aralarında büyük bir fark vardı. Her bir adımında düşecekmiş gibi olan George ve tüm gün koşmaya devam edebilecekmiş gibi olan Dream.

"Bu haksızlık! Sen benden daha iyi bir formdasın Dream."  Dedi George, artık koşmayı bırakarak. Dream koşarken ona döndü ve yavaş adımlarla ona doğru yürüdü.

"Bence senin de spor yapmaya başlama zamanın gelmiş gibi, Georgie~" Dedi Dream. George onun haklı olduğunu biliyordu ama ona o takma isim ile seslenmesi onun iyice sinirini bozmuştu. O anda Dream'in yüzüne sert bir yumruk indirmek istedi, elbette yapamazdı. Onun gücü ile Dream'in gücü karşılaştırılamazdı bile.

"Bana Georgie deme kaç kere diyeceğim." Bu Dream'in umurunda değil gibiydi. "Ama biliyor musun ne? Haklısın. Spora başlamam gerek yoksa seni kovalarken ölüp gideceğim." Şaka mânânasında demiş olmasına rağmen Dream bundan pek hoşlanmış görünmüyordu.

"Sorun ne Dream? Yüzün düştü sanki." Dedi pek tedirgin bir sesle.

"Ah, yok bir şey takma kafana." Diyerek geçiştirmeye çalışmış olsa da George çoktan onun hoşuna gitmeyen bir şey dediğini anladı. Yani en azından onu anlayabilmişti.

"Yeter artık bağırışmaları kesin ikinizde." Diye sessizliği bozdu Sapnap. Elindeki
kahve bardağıyla önlerinde duruyordu. Sabah erken kalkan saçı başı dağınık annelere benziyordu.

"Ben ne yapayım tişörtümü geri vermiyor!" George tıpatıp bir çocuk gibi davranıyordu bu da Sapnap'ın kendisini anne gibi hissetmesine daha çok neden oluyordu.

Dream elinde olan mavi renkli ve üzerinde mantarlar olan tişörtü George'un üzerine atıp aşağı kata kaçtı.

"Tch. Tişörtümü buruşturmuş. Yine ütülemem gerekecek." Dedi oflayıp puflarken.

"Birkaç buruşuktan öleceğini sanmıyorum, George." Dedi Sapnap, kahvesini yudumlarken. "Bunun için güzellik uykumu kaçırmanıza değdi mi?" Uykusu çoktan kaçmış, kendisini oldukça yorgun hissediyordu.

"Evet!" Diye bağırdı Dream aşağı kattan.

Ayağındaki terliği çıkarıp aşağı kata attı ama ne yazık ki Dream'e isabet edememişti.

"Bir daha ki sefere dikkat et. Hahaha." Diye güldü Dream televizyonu açarken.

(Şu anlık burada bırakacağım gelecek bölümlerde daha uzun tutmaya çalışacağım, kusura bakmayın. Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın!)

-454 kelime

Who Thought? ||Dnf Where stories live. Discover now