54. Bölüm"Bebek"

34.1K 2.6K 1K
                                    


Bir şeyi çok net anlamıştım. İnsan yaşadığı acıyı unutmuyordu, alışıyordu. Derin izler taşıyan yaraların kapanması zordu, bunun için yıllar değil yüzyıllar bile geçse kapanmayacak yaralar vardı. Herkesin kendine göre acı eşiği farklıydı. Şu an için ben en yakınım olan abimi, kardeşimi kaybetmenin acısıyla yanıp tutuşuyordum.

Üzerinden üç ay geçmesine rağmen hâlâ dinmiş değildi acım. Fakat küçücük bir bebek bir nebze de olsa su serpiyordu yüreğime. En azından bununla avunabiliyordum.

Bu bebek Berzanla benim kanımı taşıyordu. Birnevi sanki bizim çocuğumuzmuş gibi... Bu düşünce daha fazla bağlanmamı sağlıyordu ona.

Süt annesine bile mecburiyetim olmasa vermeyecektim. Bizimle yaşıyordu. Evin avlusunda olan müştemilata benzer bir yerde kalıyordu. Yediğine içtiğine kadar gözlemliyor, karışıyordum. Sonuçta benim oğlum onun sütünü içiyordu ve bunun temiz olması için elimden geleni yapacaktım.

Kucağımdaki küçücük bedenini sarmalamıştım. Burnumu başına yasladım. Mis kokusu adeta ciğerlerime bir nefes misali işliyordu. Üç aydır onun kokusuyla uyuyup uyanıyordum. Okula gitmeyi bile erteliyordum. Derslere gitmiyor, arkadaşlarıma yerime imza atmalarını istiyordum. Varım yoğum bu bebekmiş gibiydi sanki.

Karnı doymuştu ama uykusu huzursuzdu. Mırıldanıp duruyordu.

"Gazın mı var acaba?" diye mırıldanırken temkinli bir şekilde omzuma doğru yatırdım ve bu süreçte okuduğum onlarca kitaptan ve araştırmadan öğrendiğim şekilde gazını çıkarmaya başladım. Üçüncü veya dördüncü ayda gaz problemi kalmıyormuş diye biliyordum aslında ama riske atamazdım.

Kapı çaldığında kucağındaki miniği iyice sarmalayıp ayaklandım. Kış mevsimindeydik. Evin için yeterince sıcaktı zaten fakat yine de kalın giydirmiştim. Başındaki şapkasını kulaklarını kapatacak şekilde giydirdim ve odadan çıktım. Dikkatli bir şekilde merdivenlerden inerken biraz sonra Berzan muhtemelen yanına anahtarını aldığını hatırladığı için kilidi açtı. Göz göze geldik. Dudaklarında bir gülümseme meydana geldi.

"Hoş geldin." dedim.

"Hoş buldum." dedi gülümseyerek ve içeriye girip kapıyı kapattı. Yanıma doğru geldiğinde bakışları direkt kucağımdaki bebeğe kaydı. "Oğlum." dedi sevecen bir sesle. "Baba geldi."

"Hayır Berzan." dedim bebeğe uzanacakken ondan uzaklaştırarak. "Elini yüzünü yıkamadan dokunmak yasak. Kaç kere diyeceğim?"

"Şirketten çıkarken yıkadım."

"Yine yıka."

Bir nefes verdi Berzan. "Oğlum görüyorsun değil mi? Sana dokunmak için izin belgesi almam gerekiyor." dedi bebeğe bakarak.

Onu umursamadan salona doğru ilerledim. Zaten Mertte uyanmıştı. Aslında adını Ali koymak istemiştim, abimin ismi olsun istemiştim ama Emine ana isimlerin kaderleri belirlediğini, babasının adını aldığında onun gibi erken yaşta öleceğinden endişe ettiğini söylemişti. Bu yüzden Berzan Mert koymuştu adını. Ben de sevmiştim.

Salondaki beşiğin yanındaki koltuğa oturdum. Huysuzlanmıştı yine. Altına baktığımda kuru olduğunu gördüm.

Biraz sonra Berzan içeriye girdiğinde direkt bebeğe uzandı. Ona verdim. Aynı temkinli şekilde kucağına alıp nazikçe öptü yüzünü. Az önce huysuzlanan bebek Berzan'ın omzuna doğru gömülüp gözlerini kapadığında, "Bak ya." dedim. Güldü Berzan.

Ben tüm gün uğraşıyordum ama Berzan akşamları gelmesine rağmen Mert benden çok Berzan'a daha alışkın ve düşkündü. Özellikle Berzan onu göğsüne yatırınca sanki yumuşacık yataktaymış gibi hemen uykuya dalıyordu.

BEDEL | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin