Birkaç kez daha hastaneye gidip onu görmek istediğimi söylemiştim ama aldığım cevap hep aynı olmuştu. Sevdiğim ve çocuğumun babası olan adamı görmeme izin verilmiyordu.

Olan biteni öğrenen Demir ve Öykü de dün akşam otele gelip beni yanlarına almışlardı. Ne dediysem onları otelde kalma konusunda ikna edememiştim. Özellikle küçük aşkım Beren'im de onlarla gelmem konusunda ısrarcı olunca tüm yelkenlerim birden suya inmişti. Selvi ile Mehmet'i de evlerine davet etmişlerdi ama arkadaşlarım onlara rahatsızlık vermek istemediklerinden dolayı bu daveti nazik bir dille geri çevirmişlerdi.

Zaten Mehmet'in işlerinden dolayı İstanbul'a geri dönmeleri de gerekiyordu. Arkadaşını hastanede bırakıp gitmek hoşuna gitmese de, Mehmet'in de düşünmesi gereken bir karısı ve bebeği vardı sonuçta. Bu yüzden onlara hiçbir şekilde gönül koymuyordum.

"Hala?"

Pencereden dışarı odakladığım bakışlarımı yanıma sokulan küçüğüme çevirdim.

"Efendim fıstığım?"

"Üzülme artık. Annem dedi ki senin bebeğin olacakmış, sen üzülürsen o da üzülürmüş."

Burukça gülümsedim. "Ama elimde değil ki güzelim. Üzülmeden yapamıyorum."

"Senin kocan mı o adam hala? Bebeğin babasıysa senin de kocan oluyor değil mi?"

Gözlerim yine uzaklara dalıp giderken, "Değil," dedim. "Eskiden öyleydi ama artık değil. Keşke olsaydı. Keşke o gece ona 'evet' demiş olsaydım. En azından şimdi kimse onu görmeme engel olamazdı."

Beren sözlerimden hiçbir şey anlamamıştı. Onun masum bakışlarına kıyamadım. Küçüğümü kollarımın arasına çekip güzel kokusunu içime çektim.

"Üzülme Asel hala. Bebeğinin babası iyileşecek."

"İnşaAllah birtanem. Sen dua et olur mu? Çocukların duası çabuk kabul olur."

"Her akşam yatmadan önce dua ediyorum ben zaten. Senin için de hep ediyorum."

Bir süre daha Beren ile sarmaş dolaş öylece oturduk. Öykü salondan içeri girdiğinde bizi o şekilde görünce samimiyetle gülümsedi.

"Kızım, odanı yine dağınık bırakıp çıkmışsın. Hadi gidip oyuncaklarını topla bakalım."

"Ama anneee..." diye sızlanmaya başlayan kızını tek bakışıyla susturduğunda dudaklarım istemsiz bir şekilde kıvrılıvermişti. "Tamam."

Beren kucağımdan ayrılıp odasına doğru yürüdü. Öykü de yanımdaki boş yere geçip oturdu.

"Hâlâ iyi bir haber yok mu?" diye sordu yüzüme dikkatle bakarak.

"Yok."

"Ümidini kaybetme Asel. Murat güçlü bir adam. Eminim iyileşecektir."

"Ya iyileşemezse?" diyerek içimde saklı tuttuğum korkumu dile getirdim.

"Kötü düşünme. Her zaman en iyiyi düşün."

Başımı sallarken sol gözümden bir damla yaş firar etti. "Onu çok kırdım ben Öykü. Ona deli gibi âşık olduğum halde onu istemediğimi söyleyip durdum. Evlilik teklifini çok kırıcı sözlerle geri çevirdim. Sana güvenmiyorum dedim. Ah aptal kafam! Gururum yüzünden onunla geçirebileceğim fazladan saatlere bile izin vermedim. Tüm bunlara rağmen o benden hiç vazgeçmedi Öykü. Beş yıl sonra tekrar birbirimizi bulduğumuz andan itibaren bir an olsun sırtını bana dönmedi."

Yanaklarımdaki ıslaklığı parmak uçlarıyla kuruladı Öykü. "Asel... aslında o senden hiçbir zaman vazgeçmedi. O ayrı olduğunuz beş senede bile hep seni sevdi."

Sandıklara Saklı Anılar ("Saklı" Serisi #1) - TamamlandıWhere stories live. Discover now