~ Yirmi Dört ~

5.3K 520 172
                                    

Keyifli okumalarınız olsun :) ❤️

Akşam küçük evimin küçük salonunda otururken bir saattir bir kitabın tek bir sayfasını bile okumayı bitirememiştim. Öylesine dalgın, öylesine bitkindim ki, ne yapacağımı iyice şaşırmıştım sanki.

Sabah ve öğlen saatlerinde olanlardan sonra aklımı toparlamam pek kolay değildi. Murat'ı arkamda bırakamadığım her an eskisinden bile daha çok dağılıyordum ister istemez.

Bazen gerçekten kendime çok kızıyordum. Murat'ı hayatımdan çıkarmayı ben istemiştim zamanında. Birlikte mutlu olamayacağımızı anladığım için yapmıştım bunu üstelik. Tüm bunları bilirken neden hâlâ ondan vazgeçmeyi bir türlü başaramıyordum ki ben? Bizden hiçbir şey olmayacağını görmüş olmama rağmen neden onu unutamıyordum?

Loş ışıkla aydınlatılmış salonumun içerisi aniden beyaz bir ışıkla aydınlandığında eş zamanlı olarak gök de gürlemişti. O an hazırlıksız yakalandığım için birden oturduğum yerde korkuyla sıçramıştım. Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Aynı zamanda ara sıra çakan şimşek etrafı aydınlatıyordu. Çocukken böyle gecelerde çok korkardım, ama göğsüne sığınabileceğim bir anne ve babam olmadığı için, yorganın altına girip ağlamaktan başka bir şey gelmezdi elimden.

Acaba şu an İpek ne yapıyordu? O da tek kişilik yatağında yatarken korkudan ağlıyor muydu? Nedendir bilmem, o küçük kız kalbime fazlasıyla dokunmuştu. Pazar günü onu ziyarete gitmeliydim. Belki biraz olsun onu gülümsetmeyi başarabilirdim. Tabii bu sayede ben de kendi kafamı dağıtabilirdim.

İçimi çekerek oturduğum yerden doğruldum ve pencereye doğru yaklaştım. Perdeyi aralayarak bakışlarımı dışarı yönelttim. Gerçekten çok yağıyordu. Normalde yağmur altında durmaya bayılırdım ama bu yağmurda dışarı çıkarsam hastalığa davetiye çıkarmış olacağımı da biliyordum.

Bakışlarımı evimin sokağına diktiğimde ise gördüğüm bedenle nefes almayı bir an için unuttum.

Yanlış görüyor olmalıydım.

Eğer gözlerim bana bir oyun oynamıyorsa, gecenin bir vakti Murat arabasına yaslanmış bir şekilde evimin önünde dikiliyordu. Ayrıca yağan yağmur sebebiyle sırılsıklam olmuştu.

Bu adam deli miydi?

Aceleyle sehpanın üzerinde duran telefonuma uzandım, sonrasında tekrar pencerenin önündeki yerimi aldım.

Rehberden Murat'ın numarasını bulup tuşladıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm. Gördüğüm kadarıyla Murat cebinden çıkardığı telefonunun ekranına önce kısa bir bakış atmış, sonrasında da gözlerini evimin penceresine dikmişti.

"Alo?"

Cansız çıkan sesi kısa bir an için afallamama sebep olsa da, "Burada ne işin var?" diye sormayı başardım.

Bana cevap vermedi. Onun yerine hâlâ yağmurun altında dikilmiş bir şekilde pencereme doğru bakmayı sürdürdü.

"Çok yağmur yağıyor. Evine git artık." Sesim âdeta yalvarır gibi çıkmıştı. Ona olan kırgınlığım geçmek bilmese de, kıyamıyordum ona. Hiçbir zaman başına kötü bir şey gelmesini istememiştim. İlk aşkımdı o benim, ilk sevgilimdi... Her şeyin ilkini onunla yaşamıştım ben. Ve itiraf etmeye korksam da, ondan sonrasının olmamasının en büyük sebebiydi de ayrıca. Duygularımın hâlâ tek sahibiydi.

"Bir keresinde beni dinlemeyerek yağışlı havaya rağmen dışarıda durmuş, içimin huzurla dolmasına benim de ihtiyacım olduğunu söylemiştin bana, hatırladın mı?" dediğinde boğazıma koca bir yumru oturdu sanki. Yıllar önce ona söylediğim bu sözü hatırlıyor muydu gerçekten? "Ayrıldığımız o günden beri, ne zaman yağmur yağsa kendimi dışarı atıyorum, biliyor musun? İçimin huzurla dolmasına gerçekten çok ihtiyacım var Asel, ama olmuyor. Ne içimdeki boşluk dolmak biliyor ne de huzura erişebiliyorum. Ben gün geçtikçe sadece daha çok kendimi kaybediyorum."

Sandıklara Saklı Anılar ("Saklı" Serisi #1) - TamamlandıWhere stories live. Discover now