14. Bölüm

41 5 1
                                    

Stray Kıds

Minho:
Seungmin ve Jeongin nerdesiniz
amk
niye bizden habersiz bir şey yapıyorsunuz
tüm ev siz gidince
karmakarışık oldu
Hemen eve gelin

Tek Akıllı Hyungum:
Seungmin dayanamıyorum
Hemen gelin
Hyunjin mal gibi zırlıyor
Felix o kendinden geçti
Jisung onu anlatamıyorum
Changbin onu da anlatamıyorum

Hyunjin Hyung:
Seungmin
Lütfen hemen gelin
Ben çok köti oldum
Böyle mal gibiyim
Burası iyice karıştı
Ben mal gibi zırlıyom
Bana da bir şeyler oldu
Anlamıyom

PuppyCat:
Seungmin
Ben de hiç iyi değilim
Sen biliyorsın me ofduğnu
Hel be hamen ysrdkm wt
Sipserleri de iti xeğil
Bu beni daha köü yapurugr

Dwekki:
Seungmin hemen
nerdeysen çık gel
Hepiniz malsınız
Hepinizi sikiyim
Gerizekalılar
Amınıza koduklarım
Orospular
Ne ağlıyon mal Hyunjin
Felix ne bok yiyon gine mutfakta
Chan hyung da öldü zaten
Ben nerdeysem artık
Sizinle tanıştığım günün ipini de sikiyim
Mal Minho da zaten öyle durmuş tirtir titriyor
Gerizekalı Jeongin de yok ortalıkta zaten
Kameranın biri gitti zaten
Hepimizi sikecek Seungmin kesin
Han da ne yapıyorsa iki saattir odadan çıkmıyor
Malsınız hepiniz bir bok bilmiyorsunuz
Bok gibi dans ediyorsunuz
Bok gibi sesiniz var
Bok gibi yüzünüz var

Han Hyung:
Seungmin çabuk gelin
Zar zor yazıyorum
Hiç iyi değiliz
Herkes farklı bir dünyada bende öyleyim
Hızlı olun
Çıkartın beni bu kuyudan

Bebek ekmek:
Tamam hemen geliyoruz

Siz:
Hemen geliyoruz
Sakin olun
Kendinize haksızlık yapmayın
Hiç birinizi boş bırakmaya gelmiyor

Telefonu cebime koyup çok hızlı bir şekilde koşmaya başladım. Kendimi çok suçlu hissediyordum. Evde onları yalnız bırakmamam lazımdı. Çok hızlı olduğumdan hemen gelmiştim. Cebimden anahtarı titreyen elimle zar zor çıkardım. Tam kapıya koyacakken Minho kapıyı açtı. Bana ilk defa bu kadar ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Onu öyle görünce kalbime bir şey saplandığını hissettim. Biraz durunca kendimi toparladım. Ayakkabımı çıkartıp içeri girdim. İlk önce Han hyungun yanına gittim. Yatağın uiyanına çokmüş. Kendini sıkıyordu. Anksiyetesi başlamıştı yine. Titriyor ve nefes almaya çalışıyordu. Ona sarıldım. "Hyung geçti. Tamam ben senin yanındayım. Şimdi beni duymanı istiyorum. Her şey geride kaldı. Sen çok güçlüsün. Kimse seni üzemez. Kimse senin kılına bile zarar veremez. Kendi yaptığın şarkıları düşün. Buraya kadar yürüdüğün yolları düşün." Yavaş yavaş titremesi geçti. Hıçkırıklara boğuldu. Ağlayarak omzuma kafasını koydu. Bir elimle sırtını diğer elimle saçlarını okşadım. Ayrılınca ilaçlarını içirdim. "Hyung sen Chan hyunga bakar mısın?" Beni onaylayıp salona geçti. Bende hemen kalkıp Changbin hyungun yanına gittim. Changbin hyung odanın içinde ne varsa yere dökmüş. Kendi de odanın içinde dolanıyor ve sürekli küfür edip duruyordu. Beni görünce tüm sinirini benden çıkarmak istercesine gözlerinden ateş çıkıyordu resmen. İlk önce bağırdı. Sonra "Sende ne mal gibi bakıyon lan. Hiç mi akıllı yok evde. Babam beni şirkete sokacakmış. Hani her şey bitmişti Seungmin. Hepsi senin yüzünden. Hep sanaa kandım ben. Benim peşimi bırakmayacak." Kükreyerek söylediği şeyleri kendi istediği üzerine yapmıyordu. Dayanamadan elimi yumruk yapıp bir tane suratına geçirdim. Sonunda sustu ve bana şaşkınca bakmaya başladı. "Mal mısın oğlum sen? Ne sikim saçmalıyon? Gerizekalı. Ben olmasam yaşamıyordun lan sen. Baban seni şirkete istedi diye her şeyi bırakıp gidecen mi? Böyle hepimizin kalbini kırarak. Hiç birimizden özür dilemeden. Hayatımızdan yok olup gidecek miydin? Bana bak Changbin hyung. Eğer bir daha buradan kalkıp gitmeyi düşünürsen seni çok güzel benzetirim. Kolay mı lan arkanda bizi bırakıp gitmek. O emeklerin ne olacak. Çıkacan piç babanın karşısına diyecenki" bir yumruk daha attım. "Baba" yumruk "ben" yumruk "senin" yumruk "yanında" yumruk "çalışmayacağım" ve yumruk. "Anladın mı beni?!! Sen büyüdün. Kendi kararını verip başkalarının karşısında durabilirsin. Onlara itiraz edebilirsin. 16 yaşındaki velet değilsin sen. Bak bana ben nasıl hala ayaktayım. O kadar zorluk çektim ama hala ayaktayım. Sen böyle düşünmeye devam et. Benim yerimde olsaydın iki güne kalmaz intihar ederdin." Bana hala şaşkınca bakıyordu. Dudağı patlamıştı. Yanağında da hafif morluk vardı. Omuzlarından tutup sarstım. Kendine gelmiş gibiydi. Bana baktı uzun süre. Sonra birden göz yaşı dökmeye başladı. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Seungmin be-" sözünü kesip "Sakın özür dileme. Çünkü bunları sana söylettiren şey beynin. O anda mantıklı düşünemiyorsun. Bunu çok iyi biliyorum." Ayrıldık. "Hyung sende Felix hyunga bakar mısın? Ya da o olmaz Hyunjine bak sen. Ya da olmaz Minhoya bak." Beni onayladı. Birlikte odadan çıktık. Ben Felix hyungun yanına mutfağa gittim. Yerde mutfak dolabına yaslanmış sessizce ağlıyordu. Beni görür görmez kolarak boynuma atladı. Bende kollarımı onun beline sardım. Derin bir nefes aldı. "Dayanamıyorum Seungmin. Olmuyor. Aşık olduğum adam bana onları söylerken dayanamıyorum." "Felix hyung bak Changbin hyung o an kandinde değildi. Ben de yaşadım o olayı bugün. Çünkü hepimiz sinirlendiğimiz zaman böyle oluruz. Sen pek sinirlenmezsin. Ama bir keresinde sinir krizi geçirdin. Elendiğin zaman. Gece beni yanına çağırmıştın. Bende zaten ağlamaktan şiş yüzümle senin yanına gittim. Swnde bana JYP ye olan nefretini kustun. Bir güzel psikolıjik olarak sarstın. Sen bundan sonra bayıldın. Sabah da ne yaptığını hatırlamadın. Sana anlatınca şok olmuştun. Changbin hyung da eminim sana öyle demek istemedi. Kendi söylemedi onlari yani. Düşün bak ben Jeongine bugün söylediğim şeyleri sence kim söyledi. Ben mi söyledim. Yok daha neler." Biraz daha öyle durduktan sonra ilk ayrılan Felix hyung oldu. Bana bakıp gülümsedi. Bende onun göz yaşlarını sildim. Ayrılınca hemen Hyunjinin odasına gittim. Çok endişelenmiştim. Ona söylememiştim ama bazenleri böyle ağlama krizleri geçiriyordu aynı benim gibi. Sadece o daha kısa süren ağlamalara giriyordu ben ise çok daha uzun süre giriyordum. Hyunjin benim yatağıma yatmış yastığıma sarılmıştı. Yastığı o kadar çok sıkmıştı ki parmak boğumları beyazlamıştı. Elindeki damarlar gözüküyordu. Gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Yinede gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yanına gittim. Elindeki yastığı aldım. Yanına yattım. Hemen beni kendine çekti. Başını boynuma gömdü. Derin bir nefes aldı. Hala ağlıyordu. Bir süre sessizce ağladı. "Çok korkuyorum Seungmin." Daha da şiddetli ağlayınca ona sımsıkı sarıldım. Benimde gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Ona bir şey olacak korkusu beni de yiyip bitiriyordu. "Yanlış bir şey uyapmaktan korkuyorum Seungmin. Grubun dağılmasından ölümüne korkuyorum. Başım çok ağrıyor. Sürekli ağlıyorum. Bilmeden ağlıyorum. Neden olduğunu bilmiyorum." Ağlarken zarzor toparlamıştı cümleleri. Bende sızlayan sesimle "Bende çok korkuyorum Hyunjin. Sana bize bir şey olabilir korkusu. Benimde başım çok ağrıyor. Nedenini bilmeden ağladığın bazı zamanlar içinde tutulmasından bıktığın şeyleri dışarıya vurursun sen farkında olmadan. Ağlarsın. Günlerce haftalarca aylarca. Benimde oluyor bazen. Seninde vardı fakat ben sana söylemedim. Ağlama krizleri geçirmiş oluyorsun o zamanlar. Çok kötü zamanlar. Benimki daha uzun sürüyor seninki en fazla 2 gün. Sakın endişelenme. Kendini yormamaya çalış." Başını salladı. Boynumdan yüzünü çekip baktım. Ipıslak yanakları ve kızarmış gözleriyle bana bakıyordu. "Sana şarkı söylememi ister misin?" Kafasını salladı. Bende onun çok sevdiği Love Poem şarkısını söylemeye başladım. Şarkı bittikten sonra bana döndü "Minho hyunga da bakmalısın bence. Grupta çok endişeli görünüyordu. Hem sana adıyla seslendi." Ben kalkmak istemedim ilk başta. Utanıyordum nedense. Benim popoma vurup odamdan kovmuştu. Salona geçtim. Orada yoktu. Bende her zman gittiği yer olan balkona gittim. Yere oturmuş başını demirlere yaslamış. Sessizce ağlıyordu. Beni görünce yüzünde gülümseme oluştu. O gülümseyince karnımın kasıldığını ve kalbime bir ağırlık yüklendiğini hissettim. Yanına oturdum. Ona bakarken. "Neden bu kadar çok endişelendin sevgilim?" Bana baktı. "Neden mi? SEUNGMİN KİMSEYE BİR ŞEY SÖYLEMEDEN EVDEN GİDİYORSUN. Ya başına bir şey gelseydi." Sonunda sesi kısılmıştı. Benden habersiz gözlerimden yaşlar yanaklarıma doğru süzüldü. Başımı yere eğip "Özür dilerim. Ben evin bu kadar karışacağını tahmin etmemişim. Aynı elemelerde ol-" sözümü tamamlamadım. Elimi ağzıma götürdüm. Gözlerim kocaman şaşkınlıktan açılmıştı. "Elemelerde ne Seungmin." "Bunu diğer üyelerinde bilmesi lazım. Sabah kahvaltısında söylerim hepinize." "Peki. Özrün affedildi. Bir dahaki sefere söyleyeceksin. En azından üyelerin birisi bilmeli. Chan hyung seni yatağında göremeyince çıldırdı resmen. Changbin ve Felix onu öyle görünce çöktüler. Hyunjin zaten o bağırınca bir anda ağlamaya başladı. Elindeki yastığı zorla almaya çalıştım. Alamadım. Beni dinlemedi. Changbinde öyle. Felix zaten uçup gitmişti. Han o da bir anda kriz geçirmeye başladı. O an farjkettim Chan hyungun böyle anlarda ne kadar çok endişe ettiğini ve elinin ayağına dolaştığını anladım. Beynim durmuş gibiydim. Hiç bir şey düşünemedim. Hepsi dağılınca boşluktaydım resmen. Böyle titredim. Evin içinde dolanıp durdum. Sonra siz aklıma geldiniz bende hemen aradım. Eğer sizde evde olsaydınız kim bilir daha neler olacaktı." "Minho aslında ben Hyunjine söylemiştim. Beni hazırlanırken gördü. Bende Jeonginle konuşacağımızı ve dışarıda olacağımızı söyledim. Bende seni öyle görünce ne yapacağımı bilemedim. İyiki hemen toparladım kendimi. Hepsi çok fazla hassas ya da ben öyle zannediyorum. Senin bu konudaki fikrin ne sevgilim?" Ona sevgilim demek o kadar güzel ki. Başı hala demirlere yaslıydı. Onun boğazına baktım. Yutkundum ve başımı iki yana salladım. Boğazının üstünde gözyaşları vardı ve ben üzülsem mi mutlu mu olsam çözemedim. "Bilemiyorum. Sen çok kötü şeyler yaşadın. Dışarıdan çok güçsüz gözüküyorsun ama mental anlamda çok güçlüsün. Bazenleri çok güçsüz olyorsun. Mesela ben ve Felix elendiği zaman Chan hyungla konuşurken sizi sorduğumda seni hep geçiştiriyordu. Neden öyle yaptığını sorunca da bana senin diğerlerinden çok daha kötü olduğunu öğrendim. Kalbim öyle bir sıkıştı ki" Elini kalbinin üstüne koydu. Yumruk haline getirdi. Tama vuracakken elini tutup dudaklarıma götürdüm. Genelde sevgimi hareketlerimle pek göstermezdim. Daha çok sözlerimle ve davranışımla gösterirdim. Elini dudaklarımdan çekip kucağıma koydum. Aklıma o günlerde olan halimi getirdim. Yataktan çıkmıyordum. Hep kendimi suçluyordum. O kadar çok ağlıyordum ki yüzüm şişmekten tanınmayacak hale geliyordu. Onlarsız pratik yaptığım zamanlarda gözüm hep ikisini arıyordu. Yanağımda bir el hissettim. Minho ellerini yanaklarıma götürmüş gözyaşlarımı siliyordu. "Sen ağlayınca içime kor ateşler serpiliyor. Ağlama." Gülümsedim "Sen onu bir de bana sor." Koltuk altlarımdan tutup bedenimi kendisinin üstüne koymuştu. Başımı göğsüne koydum. Derin ve erkeksi kokusunu içime çektim. O da parmaklarını koyu kahverengi saçlarıma götürmüş okşuyup bukleler yapıyordu. Ellerimi sırtına götürüp küçük daireler çizdim. "Sen böyle benim kuvağımdasınya ağırlığın bana huzur veriyor. Her gün elim saçlarında gezebilirim. Sende benim sırtıma daireler çizsen ne güzel olrdu değil mi? Bir de saçının o güzel gül kokusunu alıyorum ya çok iyi." Mayışmış ve kalınlaşmış sesimle "Hıhı." Dedim. Bir süre sonra Minhonun da uyuduğunu anladım. Düzenli nefesleri kulağıma çok güzel bir tını gibi geliyordu. Son zamanlarda çok çalıştığım Ghost şarkısını söylemeye başladım. Şarkı bitince bende uyudum.

Kavganın Sonu (2min ,minmin, Gankwaz)Where stories live. Discover now