2. Bölüm

283 14 3
                                    

Biraz daha ağladıktan sonra kapı açıldı. İçeriye jeongin ve hyunjin girdi. Beni görünce hyunjin yanıma çöktü." Seungmin ne oldu neyin var kim yaptı niye kan var burada iyi misin" ağlamaktan kısılan sesimle " Lü- lütfen a- ambulans çağırma" biraz kendimi toparlamaya çalıştım. Ayağa kalktım. Jeongin kolumu omzuna atıp beni odada bulunan bayoya götürdü. Hyunjin üstümü çıkardı. Beni duşakabine koyup önce su tuttu kanayan ve kan olmuş her yerime. Havlu alıp belime sardı. Duştan çıkartıp dağıttığım yatağın üstüne koydular. Üstümü giydirip kanattığım her yerime pansuman yapıp sardı jeongin. Ben şimdi daha iyiydim. Ayağa kalkıp tüm elbiseleri aldım. Kan olanları kirli sepetine koydum. Temizleri kenara. Kitapları yerden alıp tek tek raflara dizdim. Hyunjinin resimlerine bakıp " Hyunjin b-ben özür dilerim. Sana istediğin her aleti alıcam." Yerde bulunan tüm resimleri masanın üstüne koydum. Belki sonra onlara bakıp tekrar çizer. Hyunjin yanıma geldi" Aslında kan lekeleri bazı resimlerde çok güzel durmuş artık nasıl güzel kanattıysan. Nasıl her şeyde bu kadar iyisin." Bu dediklerinden sonra moralim bir tık yerine geldi. Güldüm. Hyunjin bana bakıp sarıldı. Jeonginde geldi aramıza. Banyodan bir el bezi alıp sildim etrafta olan lekeleri. Aklıma minho hyung geldi. Biraz daha durduk öyle. Ayrılınca odadan dışarı çıktım. Herkes sessiz. İçeride oturanlara bakıp " Minho hyung nerede" Felix hyung onun odasını işaret etti. Hemen içeriye girdim. Odadakilere bakarak "biraz yalnız kalabilir miyiz." Onlar hemen onayladı. Bende yatağında baygın bir şekilde yatan hyungun yanına oturdum. Kahvesi hala orada duruyordu. Alıp içmeye başladım. Elim istemsiz onun saçlarına gitti. Yavaş yavaş okşadım. Okşarken konuşmaya başladım." Yaptığım en büyük pişmanlık senin sayende değişti hyung. Teşekkürler. Bana gerçekten kim olduğumu gösterdiğin için. Ve özür dilerim sana anlatıp senin hayatından bir kaç dakika aldığım için. Sen bir zorba değilsin. Sen çok iyisin yalnızca isteyerek yapmadın ama bu beni üzdü. Umarım senide üzmüştür. Çünkü istemediğin bir şeyi yapmak gerçekten çok zordur biliyorum ben bunu. Örneğin aşık olduğum kişi beni tecavüz ederken. Hiç böyle bir şey istemedim. Haklısın ben orospu bir annenin evladıyım çünkü benim bedenim pis. Ama ruhum hep temeiz kalacak başkalarının aksine. Senin bir suçun yok. Sen iyisin. Ben kötüyüm. Çünkü ben bir katilin çocuğuyum öyle değil mi. Babam bir katil. Artık beni kurtaracak bir müzik yok çünkü artık sesim kısıldı. Bağırışlarım tarafından susturuldum. Artık tamamen yalnızım. Hyung senden yalnızca bir şey isteyebilir miyim? Beni affet olur mu? Sana yaptığım iyilikleri affet olur mu? Artık dünyada iyi ve kötüyü böyle ayırıyorlar demek. O zamaan sen benim gözümde her zamaan iyisin. Kötü niyetli olsanda. Senin asla böyle kötü biriyle tanışmaman lazımdı. Haşçakal hyung. En iyisi ben görünmezliğe devam edeyim." Tam elimi çekecekken hyung benim elimi tutup doğruldu. Boş bakmıyordu bana. Kimseye söylemediğim bir şey daha var. Ben insanları sadece gözlerine bakarak bile anlayabiliyorum. Gözlerinde her bir duygu vardı. Acı, sevgi, nefret, pişmanlık ama en çokta mutluluk vardı gözlerinde. Gözünün her noktasında. Biraz bana yaklaşıp sarıldı. Bende ona sarıldım. Konuşmaya başladı. "Seungmin. Ben çok özür dilerim özür dilerim. Biliyorum böyle diyince asla değişmeyecek ama özür dilerim. Pişmanım. Hemde çok şu anda kendimi bile öldürebilirim. Pişmanım. Sana davranışlarımdan sana söylediklerimden sana bakışlarımdan pişmanım. Asıl sen beni affet. Bu bencil bedeni affedebilecek misin? Benim gibi değilsin tek başına o kadar acıya rağmen ayakta durabilecek bir insansın sen. Sana hayranım. Sende çok iyisin. Bedenin kirli değil. Sen çok temizsin. Annen o pisliklerle çok uğraştı fakat sen hiç bir zaman yıkılmadın. Tama tersi hep dimdik durdun. Arada bir düşsen de hep dimdik durdun. Sana yapılan şeylere rağmen sen onlara inat hep gülümsedin. O seni tecavüz edenin de anasını sikiyim hemi. Sana nasıl kıydı. Sana nasıl kıydı. Kendine de kötü demeyi bırak. Sen bir şey yapmasanda seni affediyorum. Ve asla benim hayatımdan çalmadın. Sakın böyle düşünme. Çünkü senin bana anlattıkların hayattan çalmak değil bana bir ömür daha bağışlamak gibiydi. O zamanları anlatırken hiç ağlamadın. Demek ki zamanında çok ağlamışsın ya da daha fazla ağlaman gereken yerler de var. Ayrıca sesin ve müziğin seni asla ama asla bırakmayacak. Sen konuşurken kulakların belki seni dinlemek istememiştir ama benim kulaklarım senin sesini duyar duymaz ukusundan uyandı. Bugün ben eskileri hatırladım o yüzden fazla sinirliydim ve üzgündüm. Sana yani en yanlış kişiye patladım ben tekrardan özür dilerim. Yine tekrardan soruyorum beni affet olur mu? Çünkü sana bundan sonra hiç gösterilmeyen sevgileri göstereceğim. " Minhi hyung konuşurken ben ona daha çok sarıldım ve ağlamaya başladım. Ağlarken zor çıkan sesimle konuştum. " Hyung ben çok teşekkür ederim ve evet seni affettim." O da başını benim omzuma yaslayarak ağladı. Geçmişte ne yaşadıysa biliyordum. Ama o byny bilmiyordu. Biraz daha durunca ayrıldım. Gözyaşlarını silip eline kahvesini verdim. "Hadi gel diğerleriyle birlikte yemek yapalım. Ben çok acıktım" kendi gözlerimide silip onu yataktan çıkardım çıkarmasına ama altında sadece çok kısa benim giydiğim şortlardan giymişti. Dolabından bir eşorfman alıp ona verdim. Giyince birlikte salona heçtik. Tüm gözler bizim üzerimize döndü. Yanlarına gittim. " hyunglarım hyunjin ve jeongin şimdi bu olaydan kimseye bahsetmek yok ve chan hyung zaten gereğinden fazla çalıştığımız için ben birikmiş izinlerimi önümüzdeki hafta kullanmak istiyorum. Yaralarımın iyileşmesi lazım. Ama bu hafta bir şekilde 3 gün idare etmem gerekiyor. Felix, Hyunjin, Chan hyunglarım benimle birlikte yemek hazırlayacak ve sizde evi temizleyin. Mübarak ahır kokuyor ev." Söylediğim kişileri kaldırıp mutfağa gittim. Cahan hyung bana bakarak söyledi. "Seungmin harikaydın. Ben bile ne yapacağımı bilmiyordum. Nasıl toparladın yaa. Acba diyorum bir lider ile yer değiştirsen nasıl olur. Haaa" yüzümü buruşturup ona baktım. "Aman yok kalsın. Şeyy dolaptan 8 yumurta yok ya da 6 yumurta olsun changbin ve minho hyung spor yapıyor. Onları versene. Felix hyung sende hani geçenlerde bir salata yapmıştınya ondan yap. Hyunjin sen internetten kimchi malzemelerini çıkart. Haa bir de zaten moralim bozuk çok fazla konuşmayın başım ağrıyor." Chan hyung ben bir takbak çıkarırken yumurtaları tezgaha koydu ama sertçe. Ben kaç kere temizleyeceğim bu yerleri. Elime bez alıp chan hyunga baktım. Üzgün bir şekilde yumurtalara bakıyordu. "Hyung ne dikiliyon orda çekilde siliyim. Senin mutfağa girmen yasak git diğerlerine yardım et." Chan bana bakıp " gerçekten mi ohh be yemek yapıycam bundan sonra " dedi ve zıplayarak gitti. "Diğerlerine dönüp konuştum "bazenleri bu grupta chan hyung mu yoksa jeongin mi maakne şaşırıyorum" Felix her zamanki gülüşlerinden birini takınıyor. Hyunjin ise bana bakıp " bende bazen şaırıyorum acaba ben mi senin hyungunum yoksa sen mi benim hyungumsun demedi bana felix duydun mu sana diyor ama ama sen daha küçüksün benden sana niye hyung diyor." Felix hyunga bakıp bana baktığında sinirli bir şekilde bakınca sustu ve işine geri döndü. Yerdeki yumurtayı sildim ve dolap 2 yumurta daha çıkardım. Mutfak dolabından derin ama küçük bir tence re çıkarıp içerisine su koydum. Yumurtaları da içine koyup ocağın bi rgözünü yaktım. Onlar kaynarken dolaptan 8 paket ramaen çıkardım. Mutfak dolabından derin ve büyük bir tencere çıkarım içerisine 9 bardak su koydum çünkü hepimiz az sulu seviyoruz. Ocağı açıp kaynamasını bekledim. Hyunjine yardım edip tüm malzemeleri bulduk. Pilavı pişmesi için makinaya koydum. O pişerkende herkese özel olan kahveleri yaptım. Ramenlerin soslarını da kaynayan suyun içine koydum. Sonra ramanleri koyup tahta kaşıkla karıştırdım. Biraz pişince altını kapattım. Yumurtaların da altını kapattım. Pişava bakınca 10 dakika kaldığını gördüm. Felix salatayı bitirmiş. Hyunjin sosları karıştırıyordu. Telefonumu odadan almaya giderken biri beni kolumdan tutup minhonun odasına çekti. Kim olduğuna bakınca jisung olduğunu gördüm. "Hyung ne yapıyorsun?" Ben sözümü tamamlamadan başka bir soru sordu. "Ona ne yaptın?" Biraz şaşırsamda cevap verdim. "Hyung ben ona bir şey yapmadım sadece siz onu yeni fark ediyorsunuz. Dostum dediğin kişi seni çok dinledi hyung. Böyle demek istemezdim ama biraz da sen onu dinle. Hyung şimdi beni bırak da yemek yapıyım. " onu orada bırakıp kendi odama gittim. Gittiğimde changbin hyung resimleri yerleştiriyordu. Telefonumu alıp çıkacakken yine bir soru daha aldım. "Seungmin. İyi misin?" "Hyung sağlık olarak gayet iyiyim fakat beynimi ve beni soruyorsan beterin de beteriyim. " yine onuda soru işaretleri ile bırakıp mutfağa gittim ve Hyunjinin sarı saçlarını sosa bulayan bir adet minho gördüm. Onları takmayıp telefondan bizim şarkılarımızın hüzünlü olanların olduğu çalma listesini açtım. İlk şarkıda raplari okuyarak yeni sos yaptım. Lahanaya sosları döküp karıştırdım. Pilavın pişip pişmediğine baktım. "Felix hyung şu pilav kaselerini verir misin?" Hyung bana kaseleri getirdi. Makineyi kapatıp içine pilavları koydum hepsi bitince yemek masasına düzdüm. Çubukları koydum. Ramen tenceresini de ortaya salatanın yanına koydum. Kimchi yi de makasla kesip küçük tabaklarla pilavların yanına koydum. Yumurtaları soyup pilavın içine koydum. "Elinizi yıkayıp mutfağa gelin. Hyunjin sen saçını da yıka unutma tamam mı?" Bağırarak söylediğim için herkes buraya geldi. Hyunjin başında havluyla gelirken büyük bir kahkaha attım. Hepsi bana bakınca dayanamayıp sordum. "Siz niye böylesiniz yaa. Mutsuz olunca gülemez miyim. Tch tch tch size hiç yakıştıramadım. " benden sonra jeongin konuştu. "Yok abi ben dayanamıyorum amınakoyum yaa bu mal mı ne hyung bak yaralısın. Geldiğimizde yüreğim ağzıma geldi zaten. Seniz bizden daha kötü olman lazım ama biz senden daha kötüyüz." Onun küfür ettiğini duyunca hep bir ağızdan. "KÜFÜR YOK." Diye bağıdık. Biraz yemek yedim ve konuştum. "Jeongin. Ben kötü görünmek istemiyorum çünkü ben kötü olunca hepiniz bir değişik oluyorsunuz. Hyunglarım ben sizden kendiniz olmanızı istiyorum. Şimdi ağız kalabalığı olmasın diye isminizle hitap edicem oyüzden kusura bakmayın. Jisung senin her zamanki gibi enerjik bir sincap olmanı özlüyorum ben. Kameralar önünde öylesin eve gelince afedersin ama ruh gibi ortalıkta geziyon. Felix sende öylesin. Kameralerın önünde neden herkes farklı eve gelince herkes farklı. Changbin sende kameradaki halini özletiyorsun. Bende kamera önünde çoğu zaman somurtuyorum neden biliyor musunuz? Bende fotoğraf çekerken gülümsemiyorum nden biliyor musunuz? Kimse birbirini tanımıyor. Biz sizin içinizi göremiyoruz. Ama bilmiyorsunuz benim sizin gözünüze bakınca ne olduğunuzu bildiğimi. Bakın ben bu zamana kadar çok büyük olaylar atlattım. Bugün de şirketten gelince minhoyu ağlarken gördüm. Dediğim gibi artık lütfen kendiniz olun. Elinizdekilerinde kıymetini bilin. Yani chan var elinizde. Kendisi çok güzel dinleyip bize gerçek bir abi gibi öğüt verip abi gibi yaklaşıyor. Kendinize gelin artık. Hepiniz ayrısınız. Jeongin mutlu olmaya çalışma artık çünkü ben biliyorum mutsuz olduğunu. Ben şu anda mutluyum neden biliyor musunuz? Çünkü ailemin yanındayım. Evimdeyim. Beni dinleyen ve anlayan insanların yanındayım." Ben konuşmayı bitirince herkes yemek yerken düşünmeye başladılar benim söylediklerimi. Yemeğiyle oynayan chan hyungu görünce "özür dilerim chan hyung" dedim ve ensesine bir tane yapıştırdım. Bana şaşkınca bakınca "yemeğini ye yoksa hyunjinin saçları boşuna harap olmuş olacak" diyince hepsi gülmeye başladı. "Haaahh şöyleeee" hepsi yemekşleri bitirince changbin masayı toplamaya başladı jisungda yardım ediyordu. Herkes şaşkınca baktı yine. Sonra bir anne gibi gülümsedim. Felix bana bakarak " Ne sırıtıyon mal mal" ve yine hepimizi bir ağızdan Felixe "KÜFÜR YOK" "tamam be " "çocuklarım çok çabuk büyüyor baksana artık hyunglarım mızmızlanmadan işini yapıyor çok gurur duyuyorum" chan bana pis bir sırıtış verince anladım ne demek istediğini. "Olmaz hyung liderlik bana göre değil" diyince hyunjin "vay be bir bakmayla bile anladı ne demek istediğini bana hyung demeyen köpek" "neyse hadi oturma odasına gidip konuşalım bunlar da mutfağı toplayınca onlarda kendilerini dökecekler. Bugün benim sözüm olacak ve sabaha kadar hepiniz kendinizi tanıtacaksınız aynı ilk günkü gibi ama bu sefer yalan söylemeden." Herken onaylar mırıltıda sesler çıkarınca salona geçtik ben ortada olan sehpanın üstüne yanıma Felix hyung oturdu. Aklıma yaptığım kahveler gelince koşarak mutfağa gittim. Arkamdan minho hyung geldi. Kahvelerin dördünü ona verdim. Dördünü de ben aldım. Elimdekileri salonda oturmuş olan kişilere tek tek hepsini sahibine verdim. Minhonun elimdekileri de verdim. İkisini de televizyon ünitesini üstüne koydum. Benimkini elime aldım. Chan hyung bana soru soracakken o sırmadan cevapladım. "Evet hyung hepinizin ayrı bir tat aroması var sadece ben ve jisug hyungun aynı yani ice-americano mesela seninkinde kivi ve ahududu aroması var. Felix hyungunkinde karpuz ve çilek. Hyunjininkinde muz. Jeongininkinde ananas. Changbin hyunginkinde mango ve süt. Minho hyungunki özel tarif kimseye söyleyemem. Hepiniz bir onunukinin tadına baksın anlayana kitap okuyacağım. Aslında hepinize okurum ama olsun. Anlayana özel kitap okuma seansı yaparım." Hepsi minho hyungun kahvesinin tadına baktı. Onlara baktım changbin hyung parmak kaldırdı. Onu onayladım. "İçinde kahve ve soju var. Yanlış mıyım. Ama soju çok az neden?" İlk önce alkışladım. Herkes bana bakınca söze başladım. "Evet doğru tahmin. İçine yalnızca bir yemek kaşığı koyuyorun genelde ama çok üzgünse eğer iki yemek kaşığı koyuyorum. Bugün iki kaşık koydum çünkü aradığımda sesi biraz değişikti ve son günlerde garip davrandığını fark ettim. Her zaman çoğunuza böyle siz görmeden bir şeyler yapıyorum. Görünmezim yani. Sizin tabiki haberiniz olmuyor." Herkes benim dediklerimle iyice şaşırınca "hadi bakalım herkes kendini tanıtacak büyükten küçüğe doğru." Chan hyung biraz kahveden içince konuşmaya başladı.

Kavganın Sonu (2min ,minmin, Gankwaz)Where stories live. Discover now