8. Bölüm

47 6 0
                                    

Chan hyung benim önüme geçti. Kocaman gülümseyince çıkan gamzesine işaret parmağımı sokup "kiyovaaaaaaa" deyince yüzü asıldı işte şimdi kamerayı gözüme götürüp çektim. Sonra gülmeye çalıştım. Minhonun yanına gittim. Yanına gittiğimde önce gözlerini kocaman açmış sonra ağzıda kocaman açılmıştı. Fırsat bu fırsat deyip hemen fotoğrafını çektim bir kaç tane. Sonra Jisung hyung heyecanlı ve abartarak "Demek bu günleri de görecektik. Kim Seungmin Bay Lee fotoğrafı çekilmesi zor Minho hyungun fotoğrafını çekitiiiiiiii. Felix bu anların hepsini çek bak sonra söyleyince yalan diyorlar bize inanmıyorlar." Hyungun dediklerine göz devirerek artık fotoğrafını hep ben çektiğim için alışkın olan Changbin hyungun yanına gittim. Biraz üstüne bakıp yüzümü buruşturdum. "Şu üstündekini çıkart benim verdiklerimi giyeceksin." O üstünü çıkarırken kendi dolabıma gidip siyah şapkalı kazağı ve kot ceketi alıp ona verdim. Hyungun karın kasına baktıkça bakasın geliyordu. "Seungmin öyle bakma çünkü seninkiler benimkilerden eminim daha fazladır." Farkedilmenin verdiği utançla biraz kızardım. Bunu gören Jeongin "Seungmin utanmış mı?" diyince sinirli bakışlarımdan birisini gönderdim. Hemen kendi işiyle uğraşıyormuş gibi yaptı. Bu rahatlığı her zaman beni deli etsede üyelerden tek dalga geçmeyen kişi bendim ve Jeongine küçükmüş gibi değilde sanki onunla aynı yaşıtmışız gibi davranan da bendim. Changbin hyung hazırlandığını gösteren bir işaret yaptı. "Bu sefer biraz farklı olsun. Immmm bir bakalım buldum. Şu dolabın olduğu aralık var ya oraya gir sırtını dolaba yasla ellerinin birini cebine koy bir diğer elinin baş parmağını çenene koy. Ayaklarınle biraz aşağı kay ve çapraz şekilde yerleştir." Çok hızlı söylediğim için anlamadı. Kamerayı Jeongine verip dediğim şeyleri yaptım. Bana bakıp kafasını aşağı-yukarı salladı. Desiğim hareketleri yapınca elimi çeneme koyup düşündüm. Aklıma bir fikir gelince istediğim sert görüntünün olacağını biliyordum. Changbin hyung sert görünmeyi severdi. "Lix hyung bana sırt çantanı getirdiğini söyle." Ona bakınca dolabını gösterdi. İçinden sırt çantasını aldım. Ona bakınca kafasıyla onayladı. İçinden makyaj çantasını çıkardım. Sadece bir aylaynır ve göz farı kullanacaktım. Aylaynırı alıp Changbin hyungun gözlerine düzgün birer kısa ama gözlerini büyütecek bir çizgi çektim. Göz farında koyu kahve tonunu elimle alıp changbin hyung göz kapaklarının üstüne fazla belli olmayan ama hoş bir görüntü olan gözlerine baktım. İşim bitince makyaj çantasını ve kullandığım malzemeleri masanın üstüne koydum. Sağ elimi açtığımda çırağım olan Jeongin fotoğraf makinesini elime verdi. O da benden az şey öğrenmedi kereta. Changbin hyung benim istediğim gibi poz verince hemen bir kaç fotoğraf çekmiştim. İşim bitince Changbin hyung "stilist olabiliyorum ama kamerayı düzgün tutamıyorum. Seungmin bana da öğret." "Hyung aslında ilk önce Jeonginin eğitimini tamamlamasını bekliyorum. Az sabırlı olun tüm üyelere öğrendiğim şeyleri öğreticem." Hyungla konuşunca Hyunjinin yanına gittim. Üstünü süzünce iyi olduğunu anladım ama yinede eksik vardı sanki üyelerin başlarına baktım. Jisung hyungun başında bir bandana vardı. Ona böyle sanki yeni bir şey keşfetmiş gibi bakınca işaret parmağını kafasındaki bandanayı gösterdi. Başımla onaylayınca güler yüzüyle bandanayı çıkartıp elime verdi. Saçalrı dağıldığı için elimle düzeltirken "teşekkür ederim" deyince yüzündeki gülücük daha da genişledi. Hyunjinin saçındaki tokayı çıkartıp bileğime bağladım. İlk önce bandanayı kafasına geçirdim. Elimle saçını taradım. Ön saçlarındaki tutamları elimle kıvırıp bandanın önüne serptim. Arkadaki saçlarını toplayıp bağladım. Biraz daha baktıktan sonra gömleğini işaret edip iki işareti yaptım. Beni anlayıp gömleğinin ilk iki düğmesi açtı. Omuzlarından biraz çekiştirip göğsünü az daha açtım. Elimle "👍" işaretini yaptım. Kamerayla masada oturup ayaklarını sallarkenki fotoğraflarını çektim. Sert görüntüsünün altında inkar ettiği bir tatlılık vardı. O yüzden böyle salak gibi hem gülüp hemde ayaklarını sallıyordu. Hyunjinin fotoğrafı bitince saçındaki bandanayı alamadan jing hyung "Hyunjin hyungta senin olsa çok daha iyi olur. Hem bence Hyunjin hyunga çok yakıştı." Jisunga dönüp "Hyunjin teşekküre edemediği için senin istediğin gibi giyinmene hatta dur dur buldum eve gidelim orda hazırlanmak daha iyi olur. Ama önce yarım saatlik spor yapmam lazım. Kim benimle beraber? Fazla şaşırmayın bence çünkü sizi o gece yatağa taşıyan kişi bendim." Kendimi göstererek kurduğum son cümleyle hepsi beni süzdü. Hyunjin elini kalbine götürerek "Bu bedeni yalnızca ben gördüm bu arada. Bugün sabah hemde." Dedikleriyle psikopat bir gülüş sundum. "Bence öyle fazla havalanma çünkü bu bedeni ilk ve son görüşün olacak. Ayrıca bu bedeni gördüm diye hava atmaya devam edersen gördüğün gözler bir gün elimde kalacak Hwang Hyunjin." Herkesten bir "Ooooooooo" lama yükseldi. Minho "bu bana bile koydu yalnız." Ona bakıp gülümsedim. "Neyse kim benimle geliyor." Hepsi elini kaldırdı. Pekala anlaşılan bugün her şeyi birlikte yapıcaz. "Changbin hyung bugün seninle çalışacağım. Evet çok yorucu oluyor fakat siz benim gibi çalışsanız ohoooo." Gerçektende öyleydi. Benim diyafram kaslarımda ve etrafında çok fazla çalışma yaptım. Hem dans hem vocal olunca nefesin veyada sesin detone olmaması için böyle çalışmalar yapılıyor. Ayrıca dans ederken fazla yorulmamak için bacak çalışmaları ve ayak bileği çalışması yapılıyor. Benim grupta dans pozisyonum genelde ağır veya sert değil daha çok yumuşak ve narin ancak her an her şey olabilir. O yüzden temkinli davranmam lazım. Hepimiz hazırlanıp bir üst katta bulunan spor salonuna gittik. Yalnızca bir kaç kişi vardı. Yaralarım hemen iyileşmesede sargıları çoğu kişi görmüyordu. Changbin hyungla göğüs çalışılan yere geldik. İlk önce ısınma hareketleri ile başladık. Sonra ağırlık kaldırdığımız yere gelince Changbin hyung "seninle iddiaya gireceğim. Şu kollarla ve göğüsle kaldırılan şeylerde en çok kaç kg ağırlık kaldırıyorsun. Ben 35 kg" "ben en çok 50 kg kaldırıyorum hyung." Bana biraz şaşkın bir şekilde baktı. Sonra onu ittirip ağırlık hazmesini 50 kg olacak şekilde ayarladım. Koltuğa oturup yukarıda bulunan kollara tutundum.kolları kendime çektim. Dudağımı ezmeye başladım. 10 a kadar indirip kaldırdım. Changbin hyung ben inince beni kucağına aldı "hyung ne yapıyorsun.?" Hayung biraz bekledikten sonra beni indirdi. "Sen şimdi çok hafifsin ama bu kadar çok nasıl kaldırabilirsin üstelik 10 a kadar hemde. Ama sen çok zayıfsın. Ben seni nasıl kaldırabiliyorum o zaman?" Soru çözmeye çalışır gibiydi. Şimdi ona anlatırdın neden böyle olduğunu fiziğe ve biyolojiye göre ama ben şöyle dedim "Hyung sana anlatmakla uğraşamam sen en iyisi düşünme çünkü azcık olan gücünle bunları çözmeye ve düşünmeye çalışırsan eğer oda yok olur şimdi kızacaksın ama boyun gibi yok olur. Hadi sıra sende." Hyung beni dinlerken ağzı açılmıştı. Ben bunu çok sevdim yaa. İnsanların üstünde çok güzel etki yaratıyordum. Hyungu yavaşça omuzlarında tutup koltuğa oturttum. Ağırlık hazmesini 35 kg olacak şekilde ayarladım. Hala transta gibiydi. Biraz bağırarak "Hyuglarım minho hyunjin ve jeongin çhangbin hyung iyi değil gibi." Çok geçmeden Felix hyung geldi ve sordu "ona ne yaptın?" "Imm ne yapmış olabilirim ki hyung bana 50 kg ı nasıl 10 akadar kaldırabildiğimi sorunca bende fazla düşünmemesini yoksa o küçücük gücününde boyu gibi yok olacağını söylemiş olamam dimi lix hyung." Konuştuktan sonra spor salonundaki herkes sanırım sesim biraz fazla çıkmış olmalı ki "YUH" diye bağırınca yerimde zıpladım. Changbin hyung transtan yeni çıkmıştı bu bağırma ile başını hızlıca sağa sola sallayıp sordu "bu nir rüya öyle değil mi?" Gerçek olduğunu göstermek için Changbin hyungun karnına hafif bir yumruk geçirdim. Changbin hyung "tamam bundan sonra boyumla dalga geçerseniz Seungmininkinden daha üst seviye olsun yoksa diğerleri gibi kızmayacağım veyada sinirlenmeyeceğim. Huuuh uzun zamandır böyle laf sokmuyorlardı. Teşekkürler Seungmin." Hafifçe gülümsemiş ve "Ne demek her zaman." Gülümsemem kahkahaya dönüşünce hepsi baan mal mal bakıyordu. Jeongin Hyunjini yavaşça kolundan dürttü "Onun nesi var?" Hyunjin biraz bana sonra üyelere teker teker baktı "bizim yanımızda dura dura bazı vidaları gevşedi. Yoksa önceden böyle değildi. Kahkaha atmayı bilmiyordu. Offf duygulandım şimdi. Çocuğum büyüyor." Son söylediği ile yavaş yavaş sustum "Yalan söyleme yaa sen daha yürümeyi öğrenirken ben okumayı öğrendim sen çocuk gibi kavga ederken ben it gibi ders çalışıyordum. Sen hasta olunca yatarken ben senin için canımı veriyordum. Yaa. Yemedim yedirdim içmedim içirdim saçımı süpürge ttim ben senin için. Şimdi söyle bakalım kimin çocuğu büyüyormuş Hawang Hyunjin? Ayy neyse yaa hadi bak bugün laf sokma kotamı sanırım doldurdum o yüzden hiç çalışasım da gelmedi. Hepinize dondurma yaparım evde söz. Kim Seungmin sözü." Hyunjin dona kalmıştı. Biraz daha yüzüme baktı sonra "sen nasıl istersen baba. Hadi gidelim." Hyunjin hep böyleydi. Ben laf sokunca biraz idrak etmeye çalışır ondan sonra şimdi şunu desem ne der diye düşünür. Bu yaaklaşık 1 hafta felan sürer sonra yine aklına geleni der. Bunu benim onun iyiliği için yaptığımı biliyor. Çünkü laf sokmayınca adam akıllanmıyor. Ne düşünürse söylüyor. Hepimiz hazırlanıp eve doğru yürümeye başladık. Eve gitmeden önce markete gidip herkesin sevdiği abur cuburlardan aldım. Parasını ödeyip kapıda beni bekleyen 7 kişi ile donakaldım "niye beni beklediniz?" Jeongin "hadi yaa götüm dondu gidelim boşver niye beklediğimizi. Hem ya sana bir şey olursa işte o zaman biz kendimizi suçlu hissederiz. Tamam mı? O yüzden bekledik seni. Sen niye bu kadar şaşırdın ki." Yürümeye devam ettik. "Jeongin sen tuvaletten çıkınca karşında 7 erkek duruyor ne yapardın?" Ses gelmeyince "bende öyle düşünmüştüm." Hepimiz yan yana yürüyünce nasıl değişik oluyormuş yaa niye bu kadar sessiz bunlar yaa "ayyyyş içim şişti yaa" bunu ben sesli söylediğim için hepsi bana baktı "Ne oldu?" Diye sorunca Jeongin "Seungmin sen düşüncelerini dışarıdan söyşeyen ve özelliklede sessiz bir ortamda söyleyen birini görsen ne yapardın?" Biraz bekledim o konuşmadan "ilk öncelikle neden böyle yaptığını sorardım sonuçta çok sessiz bir ortamda. Eğer cevabını verirse ne düşündüğünü sorardım. Bir sıkıntısı varsa yardım eder bir mutluluğu varsa onunla mulu olurdum. Bir de beim kullandıklarımı bir daha kullanmayın çünkü tadı kaçıyor." Hepsi aynı anda "Aynen" dedi. Biraz daha yürüdükten sonra kapıyı açıp içeri girdik. İçeriye girince evin çok güzel koktuğunu anladım. İçime derin bir nefes aldım. Eşyalarımı odama bıraktım. Salona geçip kanepeye uzandım. Gözlerimi kapatınca üstüme birisi atladı. Jeongin. Onun üstüne de Hyunjin sonra da tüm üyeler üstüme atladı. Bir kişi hariç Felix hyung bizi sırıtarak izliyordu. Bu anı bozmak iztemiyordum ancak karnımdaki yaralar ağrıdığı için odayı benim acı inlemem doldurmuştu. Hepsi üstümden inince "Ayılar sizi size 1 hafta boyunca kahve yok özelliklede sana felix hyung. İtiraz kabul etmiyorum. Şimdi herkes poşetlerini yerleştirsin sonra da şu fotoğraf işini halledelim" Hepsi benim dememi bekler gibi odalarına gittiler. Bende kalkıp odama gittim. Hyunjin poşetleri yerleştiriyordu. "Bugün changbinle konuştuktan sonra jeonginle konuşacağım. Ama o konuşacak. Ben değil." Hyunjin biraz durdu sonra yüzündeki gülümsemeyle "umarım bir sıkıntısı yoktur." Biraz durunca aklıma onunla çocukluktqn berli arkadaş olduğumuz geldi. Yeri geldi küstük barıştık. Yeri geldi yollarımızu ayırdık ama aramızdaki bağ her zaman daha da güçlendi. "Hyunjin seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" "Birden bire bu ne şimdi de tabikide biliyorum. Ben sensiz yapamam ki Seungmin sen benim her şeyimsin." "Bilmem bir anda atlattığımız zorluklar ve mutlu günlerim geldi de aklıma öyle bir şey oldu. Biliyorum sen bensiz yapamazsın. Her zaman atışsak ta biz her zaman bağımızı kuvvetlendirmeye devam edelim. Tamam mı?" Hyunjin dolabın önünden çıkıp banim yanıma gelip sarıldı "Sen olmasan ben ne yapardım Seungmin. Tabikide aramızdaki bağı kuvvetlendireceğiz." Bende ona sıkıca sarılırken omzumda bir ıslaklık hissettim. "Hey neden ağlıyorsun?" "Sadece hep ben sana içimi döktüm ama sen bana hiç bir şey söylemedin. Yinede omzundaki yükleri kendin taşıdın. Ben o kadar çok zorlanmışken sen hep benim yanımda oldun. Ama sen zorlanırken ben seni hiç tanımıyormuşum ki. Yıllardır kardeşimsin ama ben seni tanıyamamışım." Kollarımı daha da sıkılaştırdım. "Sakın öyle düşünme çünkü ben senin zorlukarınla uğraşırken kendimi odakladığım için kendi zorluklarımı 1 saniye bile olsa benden uzaklaştırdın. Tam tersi bana senin sorunlarınla uğraşmak iyi geldi. Kendimden önce başkalarını düşünmek bazen bana iyi hissettiriyor. Bir daha öyle düşünürsen eğer seni döverim." Bir süre durunca ayrıldık. Bana yaklaştı. Alnımdan öptü "Seninle iyiki ilk tanıştığımda kavga etmişim. Bu arada sen niye Lee Know hyunga Minho diyosun ki?" Sorduğu soru ile yüzümde bir sırıtış oldu. "Boşver sen onu. Başka bir zaman anlatırım." Hemen kendi dolabının önüne gelip oturdu. Kıyafetleri yerleştirirken içeriden bir ağlama sesi duydum. Hyunjinle birbirimize baktık. Elimdekini düşünmeden yere atıp içeriye koştum. Koltukta öylece oturmuş bir anda ağlamaya başlamıştı sanırım. Diğer üyeler bu halde onu çok fazla görmediği için kimse anlamadı ama ben anlamıştım. Onları dinlemeden kucağıma aldım ve kendi odasına götürüp yatırdım. Yanına yatınca kafasını göğsüme gömdü. Daha da sesli ağlayınca belindeki kollarımı daha da sıktım. Sanırım yarım saattir ağlıyordu. Ağlama sesleri iç çekişlere döndü. Kafasını göğsüme daha da gömdü. Sonra kısık çıkan sesiyle konuşmaya başladı. "Seungmin. Ben sanırım artık kendimde dayanacak gücü bulamıyorum. Mutlu görünmeye çalışmak gerçekten çok zor. Az önce annemin hastaneye yatırıldığını duydum. Ellerime daha da fazla poşet konuyormuş gibi hissediyorum. Abim zaten askerde. Küçük kardeşim o daha çok küçük Seungmin. Nasıl dayanır o. Bense elim kolum bağlı burada oturuyorum. Söyle bana şimdi ne yapmam gerekiyor?" Kafamda ne söyleyeceğimi tartmayı bırakıp konuşmaya odaklandım. "Senin hiç bir şey yapmana gerek yok. Senin kararlarına her zaman saygı duydum biliyorsun. Kardeşin bence çok güçlü birisi çünkü ben onun yaşındayken hiç bu kadar fazla çalışmadım. Onu fazla küçük görme. Eminim şu anda senin gibi ağlamak yerine daha olumlu düşünüyordur. Annene gelirsek eğer onun da çok takacağını düşünmüyorum çünkü bu hastalığı 4 yıldır taşıyor. Kendini yormuştur kesin. Ah canım ablam ah hep ev işini kendi yapıyor. Ben dedim kardeşine yaptır zaten fazla çalışıyor diye ama beni dinlemedi ve eminim baban hep onun yanındadır. Bir tane şarkı söylemek istiyordum onu birlikte bu gece kayıt edelim. Sonra zaten yoğunluk yüzünden tatil yaparlar. İstersen bende seninle gelirim. Ve lütfen bu durumu üyelerle de paylaş çünkü sen bu kapıdan çıkınca hepsi sana soracak. Hatta şu an Felix ve Changbin hyungun ağladığına adımın Seungmin olduğu kadar eminim. Abine haber gitmiştir muhtemelen am o da aynı kardeşin gibi. Kim bilir bundan kötüsünü nasıl görmüştür. Sakın endişelenme. Ayrıca sana verdiğim notlardan birinde hatırlarsın belki 'Bu kadar üzülme, gülümsemeye devam et. Unutma, gülümsemek yapılacak en güzel şeydir.' Demiş Jhonna Spyri" Kafasını ağladığı yerden bana kızarmış gözleriyle baktı. Gıcık olduğumu bile bile burnunu çekti. Kaşlarımı çattım. "Seungmin sen gerçekten harikasın. Az önce hatta her zaman yaptığın şeyi yaptın. Yemin ederim profesör felan uzayda bütün psikologlara taş çıkartırsın. Hyung seninle bir şey konuşmak istediğimi söylemiştim değil mi?" Onu onayladım. "Seungmin hiç aşık oldun mu?" "Evet oldum. Bir erkekti. Onu öyle çok sevmiyordum. Sonradan aşık oldum. Lisedeydim. Bana yardım ediyordu benimle takılıyordu. Ama ben bir gün... neyse boşver orasını pek de önemli değil. Bir şey yaşandı. Ve ben o zaman parçalandım. Sonra bitti. Artık ondan hoşlanmıyorum. Hatta başka birisini seviyorum şu anda."  "Pekii ilk aşık olduğunu nasıl anladın?" "İlk olduğu için başta anlamadım ne olduğunu. Sonra hep onun yanında olmak. Hep onunla konuşmak istiyorsun. Onun yanında hiç olmadığın kadar güvende hissediyorsun kendini. Çok huzurlu oluyorsun. Onda kusur olarak görülen şeyler senin gözünde hep çok iyi oluyor ve son olarak ona arkadaşım kardeşim ya da yabancı diyemiyorsun." "Seungmin ben sanırım birine aşık oldum." Sabırsızlıkla "kime?" Diye sorunca biraz tereddüt etti. "Hyunjin." Dedi zaten ben biliyordum böyle olacağını "ona açılmayı düşünüyor musun peki. Bence açılmaslısın. Çünkü içimdeki bir his bana onun da senden hoşlandığını söylüyor." Çok büyük bir pot kırmıştım. Ama bu saf bana inanacaktı. "Ben tam olarak emin değilim ama bu akşam açılacağım." Onun kollarından tutup oturttum kapının arkasından ses gelince "Kapının oradan gitmezseniz eğer sizi de omzuma alıp camdan sallandırırım." Kapının arkasından Hyunjin malı "yapar vallaha. Benimki göt kotkusu olduğu için ben gidiyorum." Hepsi gidince rahat bir nefes aldım. Jeongine kollarımı sardım. "Artık hep mulu olman için büyü mü yapsam ne yapsam yaaa" "yapamana gerek yok. Ben şu an mutluyum. Sadece biraz endişeli biraz da gerginim. O kadar." Ondan ayrılıp "Hadi düzgün bir şeyler giy de fotoğraf çekimine devam edelim. Sana bugün fotoğraf makinesi tamirini ve tüm parçaların işlevini öğreteceğim. Bunu tüm üyelere anlatacağım."

Kavganın Sonu (2min ,minmin, Gankwaz)Where stories live. Discover now