mutlu sonsuz olsun

Start from the beginning
                                    

İndir falan deyip kibarlık yapamayacaktım, böyle gitmekten çok memnundum. Onun kucağı güvende hissettiğim tek yerdi. Kollarımı boynuna sıkıca sardım.

Bu şekilde biraz daha yürüdükten sonra hayıflanacak bir başka şey buldum,
"Gözlerimi ne zaman açacağım?" 

Gülümsediği sesinden belli olan Cihan konuştu,
"Şimdi."

Elimi göz bandına götürdüm, heyecanla açtım. Yarım saattir bizi yürüten sürpriz neydi çok merak ediyordum.

Gördüğüm manzara karşısında ağzım açık kalmıştı.
"Cihan!" 

İnanamıyordum, bunu yaptığına inanamıyordum.

"Söyle bebeğim." Dedi dudakları yanağıma değerken.

Kucağından indim, başımı gök yüzüne çevirdim. Milyonlarca yıldız bana göz kırpıyordu. O kadar yakındı ki kolumu kaldırsam dokunacak gibiydim. Adeta büyülenmiştim. 

Arkama dönüp ona sarılmak istedim, ama onu yere çökmüş bir şekilde buldum.

Dudaklarından o cümleler süzüldü,
"Furkan, bir ömür boyu eşim olur musun?" O zaman, elinde tuttuğu kutuyu gördüm. Bir yüzüktü bu.

Yaşananlar kalbimin kaldırabileceğinden fazlaydı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Onun yanına çöktüm. Göz yaşları durmaksızın dökülüyordu gözümden. Milyonlarca yıldız, ve biz. Bir bütündük. Bir aileydik.

Alınlarımızı yasladı.
"Sana söz veriyorum, tek bir gün bile üzmeyeceğim seni. Gökteki yıldızlar dahi sönse sana olan sevgim sönmeyecek." Şimdi o da ağlıyordu.

Titreyen elime yüzüğü taktım.
İkimiz de mutluluktan delirmiş gibiydik. Ağlıyor, gülüyor, birbirimizi öpüyorduk.

Toprak zeminde birbirine kenetlenmiş iki beden. İki küçük çocuk, oyun arkadaşları, en yakın arkadaşlar, en büyük düşmanlar, ve şimdi de birbirine sonsuza kadar bağlı iki eş.

"Seni pişman etmeyeceğim güzelim, sana çok güzel bir hayat yaşatacağım."

~

"Koray, biz şimdi nedime mi oluyoruz lan?" Tolga abinin sesi taa buraya kadar geliyordu. Normal bir zamanda olsa bu söylediğine gülerdim ama şu an o kadar gergindim ki...

Derin bir nefes alıp son iki saattir yaptığım gibi aynada bir eksik var mı diye kendimi kontrol ettim. Görünüşte her şey iyiydi: beyaz takım elbisemde tek bir kırışıklık yoktu, mor yaka çiçeğimle gayet uyumluydu, saçlarımın fönü de düzgündü.

Ama bir şeyler eksik gibiydi.

Cihan. Cihan beni sakinleştirirdi.
"Cihan!"

Ona seslendikten hemen sonra kapı tıklatıldı. Fakat gelen başka biriydi.

"Oha, bu ne yakışıklılık lan?"

Şu an dediklerine odaklanamayacaktım.
"Enes, Cihan'ı çağırır mısın, onunla konuşmam gerek."

"Düğünden önce damadın damadı görmesi uğursuzluktur." Doğruydu. "Hem, birkaç dakikaya göreceksin zaten. Çıkıyorsunuz."

Demek zamanı gelmişti.
Aylardır bugünü planlıyorduk. Tüm dostlarımızla birlikte her şeyi ayarlamıştık. Tıpkı küçükken sözleştiğimiz yerde, ormanda yapıyorduk düğünümüzü. Hiç kolay olmamıştı ama başarmıştık. Belki resmi nikahımız olmayacaktı, kağıt üzerinde evli görünmeyecektik ancak bu önemli değildi.

Çıkış müziğimiz duyulurken aynada kendime son bir kez baktım.

"Hadi bakalım." Dedi Enes, çıkmak için işaret yaparken.

Dışarıda, karavanın kapısının önünde bekliyordu beni. Onu görmek için çok heyecanlıydım.

Cesaretimi topladım, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. İşte oluyordu.

Kapıyı aralamamla çıkış müziğimizin kulaklarıma dolması bir oldu. Ve tabii, onun yakışıklı yüzünü görmem de. Mükemmel görünüyordu. Siyah takım elbise vücuduna öyle güzel oturmuştu ki şimdi herkesi boşverip üzerine atlayabilirdim.

Kendimi durdurdum ve zarif hareketlerle onun yanına indim.

Gözlerimiz bir salise bile ayrılmadı.

Yakınına gittiğimde, bir göz yaşının gözünden süzüldüğünü gördüm. Elimi tuttu ve kırmızı halıda yürümeye başladık.

Tüm dostlarımız alkışlıyor, ıslık çalıyordu. Herkes buradaydı. Tolga abi, Koray abi, Eren, Cihan'ın babası, Melisa... hatta Yelloz Büşra bile. Sahi, o ne arıyordu burada?

"Çok güzelsin." Kulağıma dolan fısıltıyla ona döndüm.

Ellerim tir tir titriyordu, gerginlikten bayılacak gibiydim ve masaya kadar olan yol bir türlü bitmek bilmemişti.

"Sakin ol bebeğim, tadını çıkar." Kafamı salladım.

Tadını çıkaracaktım. Ben bugün evleniyordum.

Sonunda Tolga abinin yanına varabildik. Söz verdiği gibi, yüzüklerimizi o takacaktı.

"Gelin bakalım çifte kumrular."

Arkada en sevdiğimiz şarkımız çalarken, parmaklarımızı uzattık. Tolga abi ikimize de taktı. Benimkinde Cihan, onunkinde Furkan yazıyordu. Elimde duruşuna bir baktım. Artık tamamen ona aittim.

"Kendi kendimin verdiği yetkiye dayanarak, sizleri koca koca ilan ediyorum!" Tolga abi öyle büyük bir coşkuyla söylemişti ki bunu kocaman bir alkış yapmuruna tutulduk.

Gözlerimiz birbirinden ayrılmıyordu.
Artık her şey çok daha anlamlıydı.
Ne insanların sevinç bağırtıları, ne de alkışları duyuyordum.

Tek duyduğum, o cümleydi,
"Seni seviyorum, sevgili eşim."

Okuyan, zamanını ayıran herkese çok teşekkürler! 🫶🏼

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Okuyan, zamanını ayıran herkese çok teşekkürler! 🫶🏼

Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamamlandı]Where stories live. Discover now