ihanetin daha keskin o güzel gözünden

33.1K 1.9K 918
                                    

《 aynı günün gecesi 》

𝑡𝑎𝑘, 𝑡𝑎𝑘, 𝑡𝑎𝑘

𝑁𝑒 𝑜𝑙𝑢𝑦𝑜𝑟 𝑙𝑎𝑛?

"Furkan!"

Biri ismimi mi sesleniyordu?

"Lan Furkan!"

Biri kesinlikle ismimi sesleniyordu.

Üzerimdeki kalın yorganı bir çırpıda yatağın kenarına fırlattıktan sonra odamın diğer ucundaki cama doğru koşturdum. Anne ve babamın çoktan uyanmamış olmasını dilemekten başka çarem yoktu.

Pencerimi açıp buz gibi havanın yüzüme çarpmasını umursamayarak aşağıdaki adama baktım.

"Tolga abi!" Fısıltıyla bağırmanın ne olduğunu bilmiyorsanız, baskıcı bir ailede büyümediğinizi varsayıyorum çünkü bu tam olarak şu an yaptığım şeydi.

"Oğlum bir saattir camını taşlıyorum, götüm dondu!" Elindeki küçük taşları görünce uykumun arasında duyduğum tak sesleri anlam kazandı. Neden telefonla aramak varken böyle heyecanlara giriştiğini sorgulamayacaktım bile, sadece bu adamın Yeşilçam filmleri izlemeyi acilen bırakması gerektiğini biliyordum.

"Uyuyordum abi, hayırdır?"

"İn lan aşağı, içmeye gidiyoruz." Kafamı yatağımın yanındaki saate bakabilecek kadar içeri soktum.

"Abi saat sabahın dördü!"

"İçmenin saati mi var pezevenk?!" Sırf babamın uyanıp bana azar atmaması için normalde bir kilometre öteden bile ne dediğini çok net anlayacağınız kadar yüksek sesle konuşan adamın fısıldaması çok hoşuma gitmişti. Sırıttım.

"Geliyorum abi!"

İçeri girip pencereyi kapattım.

Uzun zamandır, yaklaşık dört yıldır, hissetmediğim o heyecan ve korku karışımı duygu geri gelirken üzerinde Disney kahramanları bulunan pijamalarımı çıkarma gereği duymadan sadece ceketimi takıp dış kapıya doğru yöneldim. Eskiden neredeyse her gece yaptığımız, bir tür rutin haline gelen dağıtma gecelerimizden bana miras kalan eve bir hırsız gibi girip çıkabilme yeteneğimi kullanarak ustalıkla dışarı çıktım. Tolga abi bu yöntemin çok riskli olduğunu, camdan atlasam kimsenin ruhunun bile duymayacağını söylüyordu. Ta ki bir kereliğe denemeye çalışıp yerden bir kırık bilekle kalkana kadar. Eh sonrasında ne olduğunu merak ediyorsanız, aileme uyandığımda kendimi bir anda yerde bulduğumu söyledim. Yaklaşık bir yıl boyunca belirtilerini bile taşımadığım uyurgezerlik hastalığının tedavisini gördüm. Bu Tolga abinin her ortamda anlattığı favori hikayelerindendir. Tabii ben yerde can çekişirken beni orada öylece bırakıp kaçtığı kısmı hiçbir zaman eklemez.

"Heyt be pijamalarını bile özlemişim yemin ediyorum!" Tolga abi beni deri ceketine doğru yaslayıp kafamdan öperken o'nun beni incelediğini gördüm. Hemen gözlerini kaçırsa da, aklından geçenleri okuyabilecek kadar tanıyordum onu. 𝑜𝑛 𝑑𝑜𝑘𝑢𝑧 𝑦𝑎𝑠̧𝑖𝑛𝑑𝑎𝑘𝑖 𝑎𝑑𝑎𝑚𝑖𝑛 𝑔𝑖𝑦𝑑𝑖𝑔̆𝑖 𝑠̧𝑒𝑦𝑙𝑒𝑟𝑒 𝑏𝑎𝑘 𝑎𝑚𝑖𝑛𝑎 𝑘𝑜𝑦𝑎𝑦𝑖𝑚, 𝑏𝑖𝑟 𝑑𝑒 𝑖𝑛𝑠𝑎𝑛 𝑖𝑐̧𝑖𝑛𝑒 𝑐̧𝑖𝑘𝑖𝑦𝑜𝑟 𝑏𝑢𝑛𝑢𝑛𝑙𝑎.

Onun düşündüğü, söylediği şeyleri umursamayı bırakalı çok olmuştu. Tolga abi ve diğerlerinin yanında istediğim gibi davranabiliyordum, beni hiç yargıladıkları olmamıştı. Bu dört yılda en çok da bunu özlemiştim işte, arkadaşlarımın yanında kendim olabilmeyi. Neden görüşmeyi kestiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu, sanırım Tolga abi bizim aramızdaki kilit kişiydi. Onun gittiği an dağılan beşli grubumuz, yine onun geldiği gece tekrar bir araya gelmişti.

Hep beraber bizim evin önünden uzaklaşırken grubumuzda bir eksiklik hissettim.

"Baran, Eren gelmeyecek mi?" diye sordum elinde içki olduğunu düşündüğüm siyah poşetleri tutan Baran'a doğru.

"Babası olacak orospu çocuğu göndermiyor çocuğu bir yere." Herkesin sırıtan yüzü, tahmin edebileceğiniz gibi sırıtmayan biri zaten vardı, bir anda solunca bilmediğim bir şey olduğunu anladım. Ben onlardan ne kadar uzaklaştıysam, onlar birbirlerine o kadar yaklaşmıştı bu süreçte, birbirlerinden asla ayrılmamışlardı ve ben yaşadıkları çoğu şeyden bihaberdim.

"E kaçıralım yine, eski günlerdeki gibi." Ortamın havasını yükseltmek için sırıtarak bir öneri yönelttim. Eren'in babasının tutuculuğu yeni bir şey değildi, eskiden de neşemizi kaçırdığı zamanlar olurdu. Bizse birinci katta oturmalarını fırsat bilip ailesinin ruhu bile duymadan kaçırırdık onu.

Baran tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken sadece bana yönelik olan nefret dolu ses kulaklarıma ulaştı.

"O işler senin sandığın kadar basit değil artık." Aslına bakarsanız benimle konuşması bile büyük bir adımdı. "Herkes senin gibi Disney dünyasında yaşamıyor."

Bakın, nereden laf sokacağını çok iyi biliyor.

"Öyle bir şey demedim zaten, espriydi sadece." Onun aksine yumuşak sesle cevap verdim. Bu güzel günü mahvetmeye niyetim yoktu. "Eski günlerde yapardık ya..."

Ona doğru gülerek baktığımda ateş fışkırtan gözlerle karşılaşmayı beklemiyordum.

"Sen kim eskinin hatrını bilmek kim amına koyayım!" Kalın sesi zifiri karanlıkta yankılandı.

"Cihan!" Tolga abinin aynı tonda gelen sesi kardeşini uyarır nitelikteydi. Cihan ona sert bir şekilde baktıktan sonra öldürücü bakışlarını tam gözlerimin içine yöneltti. Karanlıkta simsiyah gözüken gözlerine taviz vermeden aynı şekilde baktım. Orada saf nefretten başka bir şey yoktu.

"Seninle aynı ortama giren beynimi sikeyim." deyip, yanımdan geçerken omzuma sertçe çarpıp gitti.

Şimdi tüm gözler benim üzerimdeydi.

Bense dolu gözlerimle hiçbir şey göremiyordum.

 



Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamamlandı]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant