silahım yok, sigaram var

18.5K 1K 549
                                    

Beş yıl önce/devamı

Birine aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız? Çoğu cevap kalbinizi çarpıtan, aklınızdan çıkaramadığınız, sürekli onunla olmak istediğiniz ve karşısında güzel olmaya çalıştığınız kişiye aşık olduğunuz yönündedir.

Oysa bunların her biri hoşlandığınız herhangi birine gösterebileceğiniz tepkilerdir. Fakat düşüncesi ile uykunuzdan olmak, yarın çok önemli bir sınavınız olmasına rağmen gecenin onbirinde balkonda gökyüzünü seyrettirmek ise sadece özel şeyler hissettiğiniz kişilere mahsustur.

Hoşlanmak sizi heyecanlandırır, sevmek tecrübe kazandırır ama aşk öldürür.
İşte aşk, sizi sadece gülümseten ve anlatılan gibi hayata döndüren değil küstüren şeydir.

Bilin ki kim aşkı cıvıl cıvıl, rengarenk bir havada kurtların ve kuzuların dost olduğu bir masal gibi anlatıyorsa onu hiç tatmamıştır.

Çünkü balkonun demirliklerine yaslanmış ve derin düşüncelere boğulmuş çocuğun gözünün önüne ne çiçekler, ne kelebekler ne de şarkı söyleyen kuşlar geliyordu. Aklında tek bir şey vardı, o da ela gözlerdi. Güzel kavramı artık sadece ela gözler olmuştu onun için, masalın ta kendisi oydu. Tabii onun aşık olduğundan henüz haberi yoktu ama çok yakında olacaktı.

Aşk hakkında bilmeniz gereken bir diğer şey, varlığını hiç de doğru zamanda öğrenemeyeceğinizdir. Ya aranıza öyle mesafe girmiştir ki yokluğu bir şeyleri fark etmenizi sağlamıştır, ya da daha da kötüsü sonsuzluğa gitmiştir ve öyle anlamışsınızdır.

Neyse ki Cihan birinci kategoride yer alıyordu.

Gerçekten de aralarına öyle bir mesafe girmişti ki dün sahilde buluşma teklifi edildiğinde Furkan, ancak Cihan gelmezse geleceğini söylemişti ve dörtlü onsuz buluşmuştu.

İstenmemek bir yana sevdiğiniz kişi tarafından istenmemek bir başka acıtıyordu.

Soğuktan buz kesen ellerini saçlarına götürdü ve düşündü, acaba çocukken de böyle mi hissediyordu yoksa her şey son birkaç haftada mı gelişmişti? Furkan'ı her zaman sahiplenmişti, korumuştu. Hatta kıskanmıştı. Sürekli onu görmek isterdi, sanki onsuz geçirdiği dakikalarda biri onu çalıp götürecekmiş gibiydi. Sadece kendisine kalsın, gözleri sadece ona baksın istiyordu. Bu yedi yaşındayken de aynıydı şimdi de.

O zaman nasıl anlayacaktı ona ne zaman tutulduğunu? İşte öyle bir şeydi ki bu his, ne zaman başladığını dahi anlayamıyordunuz. Aniden gelmiyor, yavaş yavaş kanınıza işliyordu. Tıpkı hastalık gibi, sadece bir mikrop vücudunuza giriyor, çoğalıyor, hangi ara hastalanıp yatağa düştüğünüzü bilemiyordunuz.

Mesela küçükken Furkan'ın gözlerini çok severdi, saçlarıyla oynamak en eğlenceli şeydi. Gülümseyince yanaklarının tombullaşması, gözlerinin kısılması... Furkan duymasındı ama ağlamasını bile severdi çocuğun. Gözleri cam gibi olurdu, çok daha derin bakarlardı. Hem ağlayınca geldiği ilk yer Cihan'ın kolları olurdu bu yüzden bu bencilliği yapması normaldi.

Dudakları hakkında ne düşünüyordu hatırlamıyordu ama şu an onlar için deli olduğunu söyleyebilirdi.

Dokuz yaşındayken bir kere tadına bakmıştı onların, keşke gecesinde hayatının travmasını yaşamamış olsaydı da güzel hatırlayabilseydi o günü. Sırf o olay yüzünden dudaklarına bakamıyordu Furkan'ın. Sanki bu dünyadaki imtihanıydı.

Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamamlandı]Where stories live. Discover now