24-SAVAŞ'IN ZAMANI

9 3 0
                                    

-SAVAŞ-

Zaman bir sanrıdır, bir yanılgıdır. Kiminin başı, kiminin sonu, kiminin sonsuzudur. Herkesin zamanla ilgili bir derdi vardır. Kimimiz geçsin isteriz, kimimiz geçmesin. Kimimiz onu kovalarken, kiminin yakasına kendisi yapışıverir. Oysa ben zamanın içinden geçenleri gördüm. Onlardan da farklı olarak ben parçalarına böldüm. Yapmam gereken ve gerekmeyen çok şey yaptım. Sonumun burası olacağını tahmin etmeliydim. Sevdiğim kadının ellerinde can verirken huzur doluydum, şimdi ise dehşet doluyum çünkü beni sevmeyenlerin laneti tuttu. Cehennemin dibini boyladım. Bundan sonrası ise daha korkunç olacak gibi.

Bilinmeze doğru yürürken kendimi iğrenç yaratıkların arasında buldum, hepsi benden kaçtı. Susuzluk çölüne düştüm tatlı yağmur yağdı. Açlık ormanlarında çiçeklere ağaçlara dönüşüp, ağaçlarından leziz meyveler yağdırdı. Korku diyarında tüm düşmanlarım beni selamlayarak karşıladı. Cehennem bile cehennem olalı böyle kibarlık yapmamıştır. Belli ki içimdeki güç hala varlığını koruyor. Sadece lanetli ruhlar kayboldu ama arta kalanları beni kutsadı. Şimdi lanetin de lanetiyim. Lanet benim. Cehennemi bile dize getiren biriyim. Ne harika(!) Cehennemi bile ürkütecek donanıma sahibim.

Her ilerleyişim beni bir şeye daha çok yaklaştırıyordu. Ne olduğunu bilmiyordum ama enerjisini hissedebiliyordum. İblis ile karşılaşacağım belliydi. Bakalım kim kimin önünde eğilecekti.

Tam iblisi görecekken İlayda'nın orada olduğunu görmek beni beynimden vurulmuşa çevirdi. Plan bu değildi. Burada olmaması gerekti. Amara onları çıkarmış olmalıydı. Ne işi vardı iblisin yanında? Hiç rahat duramazsın değil mi seni çatlak kadın? Onu oradan çıkarmanın bir yolu olmalı.

Kendimi ateş denizinin içine attım ve İlayda'yı kolundan yakaladım. Gözleri kapalı bir halde acı içinde inlerken beni fark etmemişti bile. Onu kendine getirmenin bir yolu olmalıydı. Aramızdaki psişik bir bağ var gibiydi ve bir mesaj yolladım:

"Sen Zamanın Muhafızısın gücün sınırsız... Sen su perisisin yeteneklerin uçsuz bucaksız... Sen yıldırımın kılıcı, kara deliğin kızısın... Kullan bunu, kullan bunları... Yeteneklerini kullan... Kim olduğunu hatırla ve uyan..."

İlayda gitgide sakinleşerek mesajını diğerlerine ulaştırdı. Onun için hala bir kurtuluş olduğu belliydi. O buraya ait değildi. Cehennem sadece benim içindi. Bunu biliyordum. Herkesin gözlerimin önünde kaybolmasını izledim. Ateş denizinde tek kalınca deniz duruldu, yer kurudu. Tüm heybetiyle İblis karşımda kuruldu. Gülümseyerek, "Selam dostum." dedim.

Önümdeki iğrenç yaratık bilmediğim bir dilde küfürler yağdırırken esnememe engel olamamıştım. Alınmış olacak ki ileri doğru atıldı ve zincirlerini kıracak kadar kendini esnetti. İki adım geriye çıkarak ona baktım ve "Demek kötülüğün mutlak kaynağı sensin ama burada esirsin. O halde kötülükleri insanlara kim yaptırıyor?" dedim.

İblis durdu, düşündü ve yere bağdaş kurarak oturdu. Oturmuş hali bile benden yüzmetrelerce büyüktü. "Bedenim burada ama bilincim serbest. Sana da çok şey yaptırdım zamanın çocuğu. En sevdiğim oyuncağımsın." dedi hırıltılı vahşet dolu sesiyle.

Bunu beklemiyordum işte. Yüzümü buruşturarak, "Artık oyuncağın olacağımı sanmıyorum. Özellikle şu çirkin suratını gördükten sonra." dedim. İblis eğlenmişe benziyordu kahkahaya benzer tuhaf, iğrenç bir ses çıkararak, "Halan buradasın." dedi. Etrafıma gergince baktım ve "Çok kalmayacağım, rahatsız olma." dedim ve arkamı dönerek yürümeye başladım.

İblis hiddetle ayağı kalktı ve "Seni aciz yaratık bana arkanı dönebileceğini mi sanıyorsun? Sana vereceğim azabı hayatın boyunca tatmamış olacaksın." dedi. Hala arkam dönüktü ve iblisin oturduğu yerden kalkışını hissediyordum bu ateş gezegeninden kurtulmanın bir yolu olmalıydı. O an tüm gücümle koşmak istedim ama olduğum yerde hareketsiz kaldım. Korkunun beni ele geçirmesine izin vermek hayatımın hatası olabilirdi. Ayağımın altındaki zeminin bir uçurumun kenarı olduğunu uçurumun öteki ucuna zincirlerle bağlı olan iblisin oturunca bile göz göze gelemediğimizi biliyordum. O korkunç mide bulandırıcı yaratık sadece duruşuyla bile çoğu insana kafayı yedirtebilirdi. Ama ben çok fazla şey görmüştüm ve bugün burada bir korkak gibi kaçacak değildim. Eğer cehennemdeysen ve iblis sana kafa tutuyorsa yapman gereken şey bellidir.

Arkamı döndüm ve "O zaman savaşalım." dedim. İblis ağzından çıkardığı ateşi üzerime fırlatırken nefes aldım ve etrafımda mavi bir ateş kalkanı oluşturdum. O bana ateş toplarını gönderdikçe içimdeki mavi ateş büyüdü ve iblis bir anda durdu. Gülümseyerek, "Ne oldu? Korktun mu?" dedim. Tanrım nasıl da cesurum öyle(!) Ölmeden önce bu cesaretimi kendime hatırlatacağım. Yani zaten ölüyüm sonsuza dek yok olmayı kast ediyorum. Lanet olası iç sesim en olmaz zamanlarda berbat bir mizah anlayışına sahip oluyordu. İşte muhteşem koruma kalkanım, aptal bir mizah, dedim kendi kendime. O sırada iblis derin bir kahkaha attı ve "Cehennem ateşini içinde taşıyorsun, nereye gidersen git buraya döneceksin ve hesaplaşacağız." dedi. Yüzümdeki gülümseme solmuş, etrafımdaki mavi ateş kalkanı kaybolmuştu. Kaşlarımı çatarak, "Bu da ne demek?" diye sordum. Cevap arkamdaki kişiden geldi: "İyi mi yoksa kötü mü olacağını seçmek için bir ömrün var. Seçimlerini iyi yap ve bir daha buraya gelme, demek."

Arkamı döndüm ve İblis, "Maliiikkk..."dedi. Sesindeki nefreti, öteki galaksiden bile duyabilirdim. Malik, İblis'e bakmadan beni kolumdan tuttu ve ortadan kaybolduk.

DÖNGÜ 3 / ZAMANIN MUHAFIZLARI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now