19- BİRLİĞİN GÜCÜ

12 3 0
                                    


Kıyamet kopmuş, evren yok olmuş, geriye sadece toz parçaları kalmıştı. Boşluğun ardında hiçbir şey kalmamıştı. Tüm canlılar ölmüş ve gidecekleri yere gitmişti. Bazısı huzur bulmuş, bazısı günahlarında boğulmuştu. Kimisi ise çok daha kötüsüne mahkum olmuştu. Geriye ise sadece bölük pörçük anılar kalmış, çoğu yerini boşluğa bırakmıştı. Her son yeni bir başlangıç derler bu son içinde bir başlangıç var mıydı?

İlayda uzun koridorda yürürken hissizliğin verdiği huzura sığındı ve yapılması gereken için kensine cesaret verdi. Her zaman olması gereken şey mutlaka oluyordu. İlayda için mutlu son diye bir şey yoktu. O kaosun kraliçesiydi ne yapabilirdi? En iyisi bunu kabullenmekti.

Savaş bağdaş kurmuş yerde otururken, Bilgin, "Hala ümit var. Seni uyandırdı. Geri gelecektir." dedi. Savaş oturduğu yerden kalkarak, "Uyanalı günler geçti. Bir an önce gelse iyi olur çünkü onu çok özledim." dedi. Son kelimesini söylerken boğazında bir şeyler düğümlenmişti. Tek istediği İlayda'ya kavuşmak ve sonsuza kadar onun olmaktı. Bu kadar zor olmamalıydı.

Ateş, Savaş'a hüzünle bakarken gözleri Açelya'ya takıldı. Aşk bu kadar zor ve karışıksa insanlar neden olmamayı seçemiyordu. Güzel yanı neydi ki? Açelya, Ateş'in gözlerinde gördüğü acıyla irkildi ve şaşkınlıkla etrafına bakındı. Özge hayretle, "Bağ koptu." dedi. Barış, "Bu da ne demek?" diye sordu. Özge, "Şu demek seni aptal artık bekçi değiliz, zihinlerimiz açıldı. Hafızamız geri geldi." diyerek neşeyle Barış'a sarıldı. Bir anda hepsi birbirini sarılmaya başlamışken Acı onlara baktı ve iç çekti. Tüm anıları geri gelmişti. Bu korkunçtu. O sırada şiddetle kapı açıldı ve içeri tüm görkemiyle İlayda girdi. Siyahlar içinde çok asil ve ürkütücü duruyordu.

Savaş hızla İlayda'ya yaklaşırken İlayda eliyle onu durdurdu ve "Hepiniz özgür olabilirsiniz tek bir şartla." dedi. Savaş anlamsızca İlayda'ya bakarken İlayda devam etti, "Zamanın çocuğu güçlerinden sonsuza kadar vazgeçmeyi kabul ederse hepiniz özgür kalırsınız." Bilgin, "Ama bu onu ve olduğu kişiyi yok eder, tamamen öldürür ve geri gelmesi mümkün olmaz." dedi. İlayda, "Arınmış olarak ölür ve ruhu huzur bulur, sonsuz ızdıraptan kurtulur ve sizi de kurtarmış olur." dedi. Sesindeki soğukluk Savaş'a acı veriyordu.

Savaş bir adım atarak İlayda'ya yaklaştı ve "Bir şartle kabul ederim." dedi. İlyada ağzını açamadan baş muhafız geldi ve "Şartın kabul edildi." dedi. İlayda tepkisizce Savaş'a bakarken Savaş, "Tek bir gece istiyorum. İlayda ile son bir gece." dedi. Baş Muhafız gülerek, "Bu sana büyük bir ceza olur yine de sen bilirsin." dedi. İlayda bir Zaman Muhafızının ilk kez güldüğünü görüyordu. Bu tuhaftı. Savaş İlayda'ya bakarak gülümsedi ve zindandan çıktılar.

Helena Bilgin'i odasına götürmüştü. Gizem Barış'ı dağların eteklerine çekmişti. Acı yollara düşerken geriye Açelya, Ateş ve Özge kalmıştı. Issız arazide yürürken Ateş durdu ve "Çok uzun zamandır zindandaydık. Düşünmek için yeterince vaktim oldu ve ne bekleyecek ne de sabredecek tek bir saniyem bile kalmadı. Şu an umrumda olan tek şey yeni bir felaket doğmadan önce seni bir kez olsun öpebilmek." dedi ve Açelya'yı kendine çekerek dudaklarına yapıştı. Sıcaklığını hissetmek için ona sımsıkı sarıldı. Açelya gözyaşları içinde kendini Ateş'in kollarına bıraktı. Çok uzun zaman önce bu anın hayalini kurmuş sonra unutmuştu. Şimdi ise o mükemmel anın içindeydi. Kollarını Ateş'in boynuna doladı ve ona karşılık verdi.

Özge, Ateş ve Açelya'nın tutkulu öpüşmelerini izlerken aşkın herkesi bulabileceğini düşündü. En arsızını bile ama bir şekilde kendini hep es geçiyordu. Aşkın mutluluk ile bir ilgisi varsa Özge'nin mutlulukla bir ilgisi yok demekti. Kırık kalbiyle oradan uzaklaştı ve aşıkları yalnız bıraktı.

Açelya geri çekilerek, "Ateş ben..." diyebildi. Ateş onu tekrar öptü ve "Adımın dudaklarından döküldüğünü duymak bile çok güzel." dedi. Açelya onu ilk kez bu kadar içten gülerken görmüştü. Söylenecek hiçbir şey şu an kadar anlamlı olamazdı. Başını Ateş'in boynuna gömdü ve kokusu içine çekti bu his gerçekten muhteşemdi. Ateş onu daha da sıkı sardı ve saçlarını koklayarak öptü.

Helena ve Bilgin birbirlerine sarılıp kırmızı koltuğa otururken özlemlerini hiçbir şekilde gideremeyeceklerini fark etmiştiler. Bilgin son bir kez daha Helena'yı öptükten sonra başını gömülü olduğu o muhteşem boyundan kaldırarak, "Hepimiz ölebiliriz. Ne olacak bilmiyorum. Bunu engelleyecek bir yol yok. Bu iş boyumuzu fena halde aşıyor." deyince Helena, "En azından beraber ölürüz. Daha iyisini düşünemiyorum bile." dedi. Bilgin dolu gözlerle onu kucağına aldı ve Helena'nın yanağından süzülen gözyaşlarından öptü. Helena Bilgin'e sarıldı ve başını onun boynuna gömdü. Böyle ölse hiç üzülmezdi.

Gizem ve Barış birbirine sokulmuş açık alanda uzanırken Gizem, "Belki kurtulmanın bir yolu vardır." dedi. Gizem'in hiç bitmeyen bu umudunu Barış her zaman çok sevmişti ama bu sefer durum çok farklıydı. Barış iç çekerek, "Keşke, olsa." dedi ve Gizem'e daha sıkı sarıldı. Gizem başını Barış'ın göğsüne dayadı ve her zaman bir yol bulduk diye geçirdi içinden.

Özge ıssız yolda yürürken ağlama sesini duydu ve kahverengi çalılara doğru ilerledi. Özge çalıların ardında Acı'yı görünce yere oturdu ve "Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Acı yutkundu ve sarı gözlerini gökyüzüne dikti. Özge, "Ölmekten korkuyorsan emin ol daha korkuncunu gördüm." dedi sırıtarak. Acı Özge'ye baktı ve "Bu acıyla yaşamaktansa ölmeyi tercih ederdim." dedi. Özge, "Adın ne?" diye sordu. Acı sırıtarak, "Amara." dedi. İsimlerini zaten biliyordular ama Özge'nin konu açma çabasını Acı takdir etti. Özge oturduğu yere yayıldı ve "Kim çocuğuna bu adı verir ki?" dedi. Amara burnunu çekti ve "İşi sadece acı çektirmek olan evrenin en acımasız yaratığı tabii ki." dedi. Özge dehşetle irkilerek doğruldu ve "Yok artık İblis'in kızı mısın?" dedi. Amara ağzından nefes almaya çalışarak, "Evet." dedi. Özge, "O zaman burada ne işin var. Babanın yanında olman gerekmiyor mu?" diye sordu meraklı gözlerle. Amara yerinde diklendi ve "Onun yanında olmamak için buradayım. Ben buraya kendi isteğimle geldim ve bekçi oldum çünkü geçmişime dair hiçbir şey hatırlamak istemedim. Ben cehennemde doğdum Özge ne görmüş olursan ol hiçbir yer orası kadar dehşet verici ve korkunç olamaz. Ordan kaçmak için her şeyi yaptım. Unutmak kurtuluş gibiydi ama arkadaşın sayesinde bağ koptu ve anılar beynime doldu. Ölüm benim için kurtuluş olurdu ama bana ölme hakkı tanınmadı." dedi. Özge meraklanarak, "Her canlı bir gün ölür." dedi. Amara ona soğuk bir bakış atarak, "Ben ölümün kendisiyim." dedi. Özge irkildi ve ayağı kalktı. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Kekeleyerek, "B-ben diğerlerini bulayım." diyerek ordan uzaklaştı. Yürürken beterin beteri var diye düşündü kendini Amara için üzülürken buldu ama onun yapabileceği ne vardı ki? İşte o an aklına bir fikir geldi.

Özge koşarak Ateş ve Açelya'nın yanına geldi ve "Ah, inanamıyorum kaç saat geçti ve hala bıraktığım gibisiniz. Ayrılın artık konuşmamız gerek." diyerek Açelya'yı çekiştirirken Ateş, Açelya'yı iyice kavrayarak, "Kıskanma." dedi Özge'ye. Özge, "Peki bir çıkış yolu buldum ama o yoldan kendim çıkabilirim. Neden başkasını kurtarayım ki?" dedi ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Bir kolundan Açelya diğer kolundan Ateş tutarak aynı anda, "Gel buraya." dediler. Bu ilgi Özge'nin hoşuna gitmişti.

Açelya irkilerek, "Bu delilik." dedi. Ateş ise, "Benim için bile fazla çılgınca." deyince Özge hayal kırıklığına uğradı. Açelya, "Yine de diğerlerine anlatmalıyız." deyince Özge gülümsemeye başlamıştı.

Savaş ve İlayda hariç herkes oradaydı ve Özge'nin çılgınca fikrini dinliyordu. Bilgin, "Bu akıl işi değil." dedi. Özge, "Ama mümkün öyle değil mi?" deyince Bilgin şaşkınca onayladı. Helena, "Bilgin inanamıyorum bu çılgınlık." dedi. Bilgin ise, "Ama mümkün." diye ekledi. Barış elini uzatarak, "Ben varım." dedi. Kimse bunu beklemiyordu. Herkes elini üst üste koydu ve "Birlik olma zamanı." diye bağırdı.

Herkes biliyor ama kimse söylemiyordu. Bundan sonra olacaklar kesinlikle kaosun da ötesinde olacaktı.

DÖNGÜ 3 / ZAMANIN MUHAFIZLARI (Tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora