4-DAVETSİZ MİSAFİR

21 16 4
                                    

Ateş en tatlı gülümsemesini atarak, "Selam." dedi. Açelya kapıyı Ateş'in suratına kapatarak salona dönünce Savaş, "Kimdi?" diye sordu. Açelya dudak büzerek, "Hiç kimse." deyince İlayda kapıya yöneldi ve "Bakalım bu hiç kimse kimmiş?" dedi. Ateş tekrar gülümseyerek, "Selam." dedi ve İlayda kapıyı kapatarak, "Evet hiç kimseymiş." diye ekledi.

Ateş mutfak kapısından girerek, "Bu güzel karşılama için teşekkürler ama buraya çene çalmaya gelmedim. İceri gelin." dedi ve salona giderek televizyonu açtı. Haberler hep aynı şeyi söylüyordu.

"Zaman durdu mu? Yoksa bu kıyametin habercisi mi? Bir anda tüm saatlerin bozulması ve kimsenin bu olaya bir açıklık getirememesi insanları tedirgin ediyor. Bilim adamları üç gündür zamanın ilerlemediğini ve tüm gezegen hareketlerinin üç gündür aynı olduğunu belirtti. Son gelen bir açıklamaya göre Dünya'nın dönüşü yavaşlıyor ve durmak üzere. Bunun ne anlama geldiğini biraz sonra Prof. Dr. Sar'dan öğreneceğiz. Beklemede kalın."

Açelya, "Saatler üç gün önce mi durmuş?" diye sordu tedirgin bir sesle. Ateş, "Dünya duracak diyorlar saate mi takıldın?" diye iğneleyici bir tonda konuşunca İlayda araya girdi ve "Bu nasıl mümkün olabilir?" dedi. İlayda artık ne düşüneceğini nasıl hissedeceğini bilmiyordu. Savaş o sırada, "Alo baba hemen buraya gelin. Haberleri gördünüz mü? Tuhaf şeyler oluyor." diyerek telefonu kapattı.

Beş dakika sonra kapı çalınca Açelya, "Nasıl bu kadar hızlı gelebildiler?" diye sordu hayretle. Ateş gözlerini Açelya'dan ayırmıyordu ve İlayda bunu yine yakalamıştı. Bilgin ve Helena o sırada içeri girdiler ve Bilgin telaşla salonun ortasında dolaşmaya başladı. Ellerini birbirine kenetleyip açıyor, başını kaşıyor gözlüğünü çıkarıp çıkarıp takıyordu. Paniklediği her halinden belliydi. Boynundaki damarlar kalınlaşmış alnından terler akarken Savaş'a kaçamak bakışlar atıyordu. İlayda, "Başka bir şey var. Bilgin neler oluyor? Bu endişenin nedeni başka bir şey değil mi? Nedir o?" diye sordu. Bilgin dayanamayarak, "Hamileyiz." dedi. Helena gözlerini açarak, "Alıştıra alıştıra söyleyecektik." deyince Savaş koltuğun üzerine çöktü ve üzerinde derin bir ağırlık hissetti. Söyleyecek kelime bulamıyordu. Kapı tekrar çaldi ve bu sefer Gizem ile Barış telaşla, "Bunu görmeniz gerek." diye bağırdı. Herkes dışarıya doğru koşarken Savaş ve Ateş hala salonda oturuyordu.

İlayda, "Bu imkansız!" diye haykırdı. Helena, "Mümkün değil." diye isyan etti. Bilgin ise, "Bu bir mucize." diyerek sevinçle DeLoreon'a doğru koştu. Bilgin arabayı seviyor, okşuyor, "Burada ne işin var senin?" diye sorular soruyordu. İlayda, Gizem'e dönerek, "Onu nerede buldunuz?" diye sordu. Gizem, "Evin önünde duruyordu. Başta başka birinin sandım ama sonra kendi kendine hareket edince o olduğunu anladım. İleri geri sallanıyor sanki kendisini buraya getirmemizi istiyordu." dedi.

Herkes dışarıda şaşkınlıkla arabaya bakarken içeride Ateş, Savaş'a, "Kardeşin olmasının nesi bu kadar kötü?" diye sordu. Savaş, Ateş'e korkunç bir bakış atarak, "Dalga mı geçiyorsun? İkimizde paralel evrenlere gittik. Görmedin mi?" dedi. Ateş ayağı kalkarak, "Onlar gerçek değildi. Bu mümkün değil." dedi. Savaş hiddetle ayağı kalktı ve "Ama doğru. Aynı kaderi yaşıyoruz." dedi. Ateş, "Bu mümkün olamaz. Kabul etmiyorum." deyince Savaş Ateş'in yakasına yapıştı ve "Kabul et ya da etme sen benim kardeşimsin. Bunun hoşuma gittiğini falan mı sanıyorsun? Yine de durumu değiştirmiyor." dedi. Diğerleri içeri girince Savaş ve Ateş'i burun buruna gördüler ve Bilgin ikisini ayırarak, "Neler oluyor?" dedi. Ateş, "Neler olduğunu söyleyeyim. İkiniz buradan defolup gidiyorsunuz. Bu bizim meselemiz." diye bağırınca, Savaş Ateş'e, "Onunla doğru konuş." diye çıkıştı. Gizem, "Gerçekten neler oluyor? Neden bu kadar öfkelisiniz?" diye sordu.

İlayda görmüştü. Üzerinde durmamıştı ama biliyordu. Benzerliklerin hep farkındaydı yine de bu şekilde öğrenilmesi hiç adil değildi. Yine kendi düşüncelerinde boğulmuş giderken bir anda olduğu yerde kaldı ve "Olamaz!" dedi. Hızla Açelya'nın yanına gitti ve omuzlarından tutarak, "Sen az önce ne dedin?" diye sordu. Açelya yutkunurken Barış, "O konuşmuyordu ki." diye atıldı. İlayda ve Açelya gözgöze gelince Açelya donuk bir sesle, "Saatler üç gün önce mi durmuş?" dedi ve devam etti, "Eğer üç gün önce durduysa evdeki tik tak sesi nereden geliyor?"

Herkesin derin bir sessizliğe gömüldüğü sırada Helena acıyla karnını tutarak yere düştü. Bilgin ve Gizem Helena'yı kanepeye yatırırken, İlayda gözleriyle evi tarıyordu. Savaş, İlayda'nın yanına gitti ve "Evde birileri ya da bir şeyler olduğunu düşünüyorsun." dedi. İlayda başını sallayarak, "Ve bu ödümü koparıyor." diye ekledi.

Ateş sendelerken Açelya onu düşmeden yakaladı ve koltuğa oturtarak, "Sen iyi misin?" diye sordu. Ateş yutkunmaya çalışırken cevap veremedi. Açelya hemen mutfağa koşarak su getirdi ve Ateş'e içirdi. Ateş panikle ayağı kalkarak, "Buradan gitmeliyim." dedi. Savaş, "İyi olur." diye ekleyince Bilgin, "Bir açıklama yapmadan kimse buradan gidemez. Ne demek oluyor bunlar?" diye sordu. Savaş babasının karşısında dikilerek, "Doğacak çocuğun şu an karşında duruyor demek oluyor. Hemen buradan gitmezse daha büyük sıkıntılar çıkabilir. Bir paradoksu daha kaldıramayız. Kimse kaldıramaz." dedi. O sırada Ateş sendeleyerek evden çıktı ve uzaklaşmaya başladı. Açelya, "Durumu iyi değil yalnız kalmamalı." diyerek peşinden gitti.

Bilgin ellerini saçlarında gezdirirken, "Bu mümkün değil." dedi. İlayda, "Ama doğru." diye ekleyince herkes sessizliğe gömüldü. Gizem anlamayarak başını salladı ve "Ama aynı zaman diliminin içindeler bu nasıl mümkün olabilir?" dedi. Barış açık kapıdan dışarıya bakarak, "Araba... Araba o yüzden burada. Öyle değil mi?" diye sordu. Bilgin çenesini kaşıyarak, "Haklısın. Helena'yı hemen buradan götürmeliyim yoksa hem Helena hem Ateş ölüp gidecek." dedi. Barış, "Peki ama nereye götüreceksin?" diye sorunca İlayda, Açelya'yı aradı ve "Açelya Ateş'in doğduğu yeri ve zamanı öğrenebilir misin?" diye sordu. Açelya, telefonun öteki ucundan, "Tamam." diyerek telefonu kapattı.

Açelya ağacın altında oturan Ateş'i görünce yanına gitti ve elini onun başına koydu. Kısık bir sesle, "Şu an iyi olmadığını biliyorum ama bana doğduğun yeri ve zamanı söylemelisin." dedi. Ateş yutkunarak, "5 Haziran 1993 Samadra Yetimhanesi" dedi ve bayıldı. Açelya, İlayda'ya mesaj attıktan sonra Ateş'i dizlerine yatırdı ve "İyi olacaksın. Dayan." dedi.

Bilgin hemen Helena'yı arabaya bindirdi ve "Tam adresi bilmiyorum ama orayı bulacağım." diyerek Savaş'a döndü ve ona sıkıca sarıldı. Savaş, "İyi olduğundan emin ol." dedi ve gidişlerini izledi.

DeLoreon yola çıktı ve on saniye sonra olduğu yere geri döndü. Dört kez aynı yere geri dönünce Bilgin arabadan indi ve "Sanırım değişim kapasitörü bozuk. Yeterince gücü olmadığı için zamanda sıçrayıp başladığı noktaya geri dönüp duruyor. " dedi. Savaş, "Bir bu eksikti." deyince İlayda umutsuzca yüzünü buruşturdu. O sırada bir motosiklet geldi ve evin önünde durdu. Kaskını çıkaran motorcu kız diğerlerine bakarak gülümsedi ve "Sanırım buna ihtiyacınız var." dedi. Kızın elindeki taşı İlayda çok iyi tanıyordu.

DÖNGÜ 3 / ZAMANIN MUHAFIZLARI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now