7

12.3K 337 3
                                    

Büyük zaferler büyük kayıplarla kazanılsada benim kazanabilecegim bir zaferim yoktu.
Zaman beni ellerinde oyuncak etmiş sağa sola savururken hırsla çarpıp çıktığım kapı benim yuvamdı.
Ilk kez mi tokat yiyordum ben? Hayır.
Ilk kez mi aşağılanıyordum? Hepsinin cevabı bende hayır.
Yüksekten atılan A4 gibiyim. Savrula savrula düşüyorum yüksekten. Bir çok kez atılmış gibi hissetsemde alınmıyorum tabi.
Ince ceketim beni ısıtmazken yine lanet ettim sokak ortasında.
Kızım sen aptal mısın? Allah aşkına seni merak edip peşinden gelen mi var? Omuzlarına ceket bırakacak bir ailen mi var? Yok İşte lanet olsun ki bir annem yok.

"Kimse seni duymuyorsa bağır" dedi .

Dönüp bakmama gerek yoktu. Göksu zaten ben bagirirken oradaydı ve tokatı görmüştü.

"Kendimi duyurmak istediğim zaman duyuramadım. Ona gitme seni seviyorum diyemedim ben! Lanet olsun şimdi bebekleri olacak" diye söylendim.

"Beraber hayalleriniz mi vardı?" Dedi içimi okuyan tarafı yine gün yüzüne çıkmıştı.

"Milyon tane hayalimiz vardı. Beraber kurtuk başkasıyla gerçekleştiriyor" dedim.

"Zaten hep öyle olur" dedi.

Sahilin sesini onun omzunda geçirdim. Kucağında benim çantam ve ceketim vardı. En azından cüzdanım buradaydı.

"Ayrı bir eve çıkacağım." Dedim.

"Odanı sevdiğini düşünüyordum" dedi..

"Orayı geri alacağım ama içi boş"

Saatler sonra
Otele girip kendimi duşa attım.
Saat daha öğleden sonra 2ye gelirken kendimden geçmek için odama ölümüne içki söyledim.
Kendimi unutana kadar içtim.

Göksu evden kıyafet ayarlayıp geleceğini söylesede saat epey geç olmuştu. Vakit geçiyordu.

Tam o sırada kapı çaldı. Üzerimde iç çamaşırlarım dışında birsey yoktu. Gelen kişi dede aynısı olduğunu düşünerek kapıyı açtım.

Hayal görüyor olduğumu dusunsemde Bulut karşımda beni süzüyordu.

"Cidden beni böyle mi karşılamak istiyorsun? " dedi alayla.

Utanç içinde geçen bir iki dakikanın sonunda üzerimde bana getirdiği pijamaları giydim.

''Seni buraya getiren nedir? " dedim.

"Göksunun bileği acele ederken burkuldu. Onu annemlerle hastaneye bıraktım. Inatla onu beklediğini benim haber vermemi ve bunları getirmemi istedi" dedi.

Uzun cümle kurmayan birine benzesede aslında gördüğüm en uzun cümleci adam.

"Birseyler içer misin?"

"Viski" ded kisaca.

Üzerimdeki garip seksilikten uzak pijamamla ortalarda dolaşıp birşeyler aradım. Ama ne aradığımı bilmeden geziyor gibi duruyordum..
Dairemin ufak mutfak tarafında dururken ensemdeki sıcak nefesle geriledim. Döndüğümde bana garip bakan Bulut ile bakıştım. Elindeki viskiyi sallayıp gösterdi.
Istedigini almış ve rahatlamıştım.
Sadece kafam karışıktı.
Iliskim yerle bir olmuştu.
Kimseye erisemiyordum. Babam benden uzak. Gerçi benim gibi birine kim yakın olurdu ki?
Tanındıkça nefret edilen biri olmalıydım. Çünkü garip bir şekilde kendimi yalnız bırakır olmuştum.

"Olanları duydum" dedi sıkıntıyla. "Bak ben ne denir bil-"

"Bana teselli edecek tek kelime söyleyemezsin.. Biliyorum. Ama en azından beni Öpebilirsin? " diye sordum.
Ickinin vermiş olduğu rahatlıkla söylediğimi biliyordum. Sabah olduğunda tekrar onu öpmek istemediğimi düşünürsem diye korkuyordum.
Kusursuz bir erkeğin olmadığı bir dünyada ona baktıkça bi imkana inanmaya başlıyordum. Tek bir kusuru yoktu. İcerideki kusurları bilmesemde gördüğüm birsey yoktu. Yakışıklı yüz sert bir gövde. Tehtitkar bir bakışı ve insanı itahat etmeye zorlayan ses tonu.
Kesinlikle bir erkekte istediğim birşeydi. Elindeki bardağı masaya bırakıp garipçe beni süzdü.

Birsey bi inkar veya kabul ediş yoktu. Kendince direniyordu galiba.
Ellerim titrerken kaldırdım ve suratına yaklaştırdım.
Parmaklarım önce gözlerinde gezindi. Kaşlarını düzelttim parmaklarımla.
Sert kemiklerinin üzerinde duran yumuşak ama hafif kirli sakalı elimi kaşındırsada hoşuma gitti.
Gülümsedim.
Baş parmağım dudağının etrafında dolaştı. Bir adım atıp bana yakınlaştı. Kokusu etrafımda sihirli bir çember oluştururken parmak uçlarımda yükseldim yumuşak dudaklarına dokundum. Ellerim hala yüzünde duruyordu ama dudaklarımız kıpırdamıyordu. Öpüşüyor sayılmazdık. Ama gözlerimin içine bakıyordu. Sağ eli birden iki elimide itekleyip geri çekildi.
Dudaklarımız uzaklaşınca kadifemsi bir his bıraktı dudaklarımda.
Derin bir nefes alıp suratına baktım. Kızgın ve iğrenir gibi bakıyordu.

"Öpüşmek gibi saçmalıklara girmem" dedi bir adım hızla dibime kadar girdi. Elleri arkamdaki bardağı bulup tek dikişte bitirdi ve yerine geri koyup çekildi.

"Öpüşmedik bile" dedim sadece.

"Bu kadar basit biri misin cidden? Elinde hala seni başka bir kadına seni tercih etmiş adamın yüzüğünü taşıyorsun. Başka bir adamı arzulayıp onu öpmek istiyorsun" dedi.

Buna mı sinirlenmişti bu kadar. Istemsizce elim havaya kalkıp yüzüğü inceledi.

Bu yüzüğü bir teknede guneslenirken almıştım.
Dondurmamın içinde hiç romantik olmayan bir şekilde evlenme teklif edilmişti.
Ama onun beni önemsemedigini değilde daha çok önemsedigi için yaptığını sanıp onu ilk kez öpmeye başlamıştım. Sonra igrenmistim çünkü bence iğrenç bir histi.

"Noldu ? Neden çekildin" demişti.
"Nefes alamadım" diyebildim

"Herkes böyle düşünüyor. Bundan sonra kiminle birlikte olmak istesem herkesin kafasında bu olacak! Lanet olsun ki o adamı hiç öpmeden hiç dokunmadan sevdim. Bu yeterli değildi belki ama bence sevsem yeterdi.
Şimdi biri çıksa karşıma. Yaklaşmak istese biliyorum durumu öğrenince bunu benimle göğüslemek yerine üzerime gelecek. Ben sadece mutlu olmanın ne demek olduğunu merak ediyordum. Bir aile olmayı bir anne olmayı iyi bir eş olmayı. " diye bağırdım.

Sesim sonlara doğru fısıltı gibi kayboldu. Mutfak sessizleşti.

"Beni öpünce sana bunları veremem Damla. Bir ailenin mutluluğu bir anne olmanı iyi bir eş olmanı sağlayamam.
Eğer aramızda illa birsey olacaksa bu iş veren ve işçi arasındaki ilişkiden başkası olamaz."

Istemesende olsa biraz içimde beliren filizlerin başını kopardım. Onunla daha fazla yan yana olursam tekrar yeşerecek olsalarda bununla yaşamayıda öğrenirdim. Sonuçta ben
Eski nişanlısını üvey kardeşine kaptırip onlarla aynı masada yemek yiyen biriydim.
Bu hayal kırıklığı beni yıkmazdı sanırım.

Uzun boyu kapıdan çıkıp giderken hareket etmedim. Yine paltosunda yağmur damlası vardı ve ne zaman yağmur yağsa benim felaketim oluyordu.

LISTEN TO THE RAINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin