5

17.3K 417 10
                                    

Yatağın bir tarafını ısıtıp bir tarafına geçiyordum. Uzun zamandan sonra kendimi bilbordlarda görecek olmak mutluluk veriyor olsada belki güzel çıkmazdım endişesi ile geceleri maskeler kremler derken saat gece yarısını geçıyordu. Buda benim uykusuz kalıp suratımın şişmesi demekti!
Saati kurup erkenden kalkıp akşam erteledigim bakımı yaptım.
Bulut denen o herifle baş etmek istemiyordum.
Yine özgüven arttıran türden birşeyler ararken kapım tıklandı. Evet kahvaltıya çağırmak için gelmisti.

Gelmiyorum. Diye bağırdım. Güzelim ses tellerim zarar görmesin diye uzun tutmadım.

Dolabın içinde bana sırıtan şortu elime aldım. Hava bugün güneşli olduğu için giyebilirdim. Şort deri olduğu için endişe etsemde kombin konusundaki rahatlığım aşikardi.
Belimi kapsayan siyah deri şortu giyip üzerine dekolte barındırmayan beyaz sıfır kol badi giyip şortun icine soktum. Şortun zımba detaylarına uyması için düz bir çanta tercih ettim. Kolumun altında duran bol salaş çantanın içinden yuvarlak gözlüklerimi çıkarıp saçımın topuzunu bozmadan kafama taktım.

Merdivenlerden ağır ağır inip kapıya geldim. Bu evde bana hesap sorabilecek tek bir allahın kulu yoktu.

Kapıda beni bekleyen son model bir  Range Rover ile karşılaşınca ister istemez gözlerim parladı. Kapıda durup şoförün kapı açmasını beklemek gibi bir seviyesizlik göstermedim.
Ön cam açılıp içinde siyah Rayban gözlükleri ile sertçe bana bakan Bulutla şaşırdım.

"Öne geç" diye emir tonu kullandı.
Nedense bu durumdan rahatsız değildim.  Kim evinden Range Rover ile alınmak istemez ki?

"Şaşırmış gibisin?" Diye dalga geçti.

"Şaşırdığım tek şey pudrasız bir yaka ile gelmen. Sahi sizin sabah 6da çok hareketli olduğunuzu söylediler. Nasıl olduda senin pudralıyı bıraktın?" Dedim. Bazen edebsiz olabiliyordum.

"Benim seks hayatımdan konuşmak istediğine emin misin?" Diye sordu gözlüklerinin altından bana bakarken.
"Çünkü altından kalkılacak gibi değil" dedi.

"O halde bizde neden buraya geldiğinden konuşuruz? " dedim.

"Araba ayarlamayı unuttum. Taksi ile gelmen uygun olmazdı. Mankenimizi ellerimle götürüyorum" dedi

"Ahh şu pudralı aklını nasıl başından aldıysa..artık" diye iç geçirdim.

"Alperin neden Mügeyi seçtiğini anlıyorum.  Sivri dilin ve bu patavatsızlığınla hiç bir erkek sana katlanmaz" dedi.

Öylesine söylenmiş kısacık bir cümle beni alt üst etti. Sahi bunun için mi? Ben sadece kendimi yakın hissettiğim kişilerle konuşurdum. Bulut bundan rahatsızsa söylemeliydi. Bel altı vurması gözlerimin dolmasına sebep olurken yandan bana bir bakış attı.

"Ağlıyor musun?" Diye sordu. Cevap vermedim.
Ne diyebilirdim ki?
Evet suan kalbimden vurdun beni. Ağlıyorum.

Ellerim yumruk olup suratına gitmek için kalkıp iniyordu.
Araba durunca geldiğimizi anladım.
Inip içeri geçerken ardımdan hızlı adım attığını duyuyordum.

Beş karış bir surat ifademle saatlerce objektiflere gülümseyerek zaman geçirdim.  Beni önemli bir kaç kişiyle tanıştırıp gitmişti.  Birde bana patavatsız diyordu ama kendisi bir bayanla nasıl konuşması gerektiğini bilmiyordu.  Tabi birde pudralı kız meselesi vardı. Adamı tanımıyordum bile. Belki bir nişanlısı vardı hatta evli bile olabilirdi. Gayrimeşru bir çocuğa sahiptir. Hatta gaydır. Hiç birşey bilmediğim bu herif hakkında daha fazla kafa yormadım.
Yönetmen benim arkadaşım olan Kuzey olunca sevindim.  Kuzey işinde çok iyi biriydi. Kuzeyide çocukluğumdan tanırdım. Evlerimiz eakiden yakın olduğu için çok sık görüşürdük. Alper Kuzey Aslı ve Berna benim çocukluk döneminden kalan arkadaşlarımdı. Hepimiz zamanla meslekler halinde ayrılıp uzaklaşmıştık.

LISTEN TO THE RAINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin