•2•

5.9K 222 4
                                    

Geçen bölümden hatırlatma:

"...açılan kapıyla birlikte mecburen konuyu kapattı. Hep beraber ayağa kalktığımızda kafamı kaldırmamla soğuk bir çift kara göz buz tutmama sebep oldu, tüm vücudum titremeye başladı, tüm vücudumdan ter boşalıyordu adeta. Yutkunmaya çalıştım. Düşmemek için sandalyenin kenarına tutundum..."

•••

Aldığım derin nefesler ve O'nu'nla göz göze gelmeme çabalarımla birlikte 45 dakikalık toplantı bitmiş herkes görev için odasında hazırlanıyordu. Bir saat sonra helikopterle yola çıkacaktık. Sevdiklerimizle vedalaşmak için bir saat müddet vermişlerdi. Albay bu kadar uzun bir süre verdiğine göre çok uzun ve riskli bir görev bizi bekliyor demekti.

Telefonu elime alıp Azra Hanım'ı aradım. Çocuklara selamımı iletmesini ve onları sevdiğimi söylemesini iletip kapattım. Böylelikle uzun süre gelemeyeceğimi anlıyorlardı. Telefonu kenardaki konsolo koydum ve bir kaç dakika bekledim. İçimdeki çatışmanın bitmesini bekledim. Sonunda sahip çıkmadığım irademle, tereddütle telefonu elime alıp ezbere bildiğim ilk numarayı tuşladım. Defalarca numarayı yazdım, sildim, yazdım,sildim... Bir türlü yeşil butona elim varmadı... Telefonumu açmayacaklarını biliyordum,bunun gayet bilincindeydim.Açsalar dâhi hoşuma gitmeyecek şeyler söylecekleri aşikar bir durumdu. Şuan bir de bu durumu kaldıracak durumda değildim. Hele ki yaklaşık bir saat önceki vakadan sonra böyle bir olayı da yaşamak göreve gitmeden önce yaşamak isteyeceğim son şey olabilirdi. Bu yüzden her göreve gitmeden önceki yaptığım bu aktiviteyi sonlandırmak için telefonu kökten kapatıp dolaba bıraktım.

Yavaşça yerimden kalkıp ince ince yağan yağmuru izlemek için pencereye yaklaştım. Dışardaydı.. Çardağa oturmuş yağmuru izliyordu. Elindeki çay,hafif karışmış saçları, sağ kaşının üzerindeki yara izi,hafif hafif çıkmaya başlamış sakallarıyla aynı Cihan'dı işte. Dört yıl önceki aynı Cihan Yüzbaşı... Bakışları ilk tanıştığımız zamanki gibiydi; soğuk,korkutucu, ürpertici,hissiz... Toplantı odasında da aynı bakışlara sahipti. Yüzünde mimik oynamamış,tek bir kası dahi hareket etmemişti. İlk tanıştığımızda bu bakışları içimi üşütmezken, mayısın ortasında içimde tipi yağdırıyordu. İzlendiğini hissetmiş gibi bu tarafa dönünce bir anda kendimi geriye attım. Kafam kalorifer borusuna çarpmıştı. Elimi kafama attığımda parmak uçlarımda bir ıslaklık hissettim. Bir bu eksikti cidden,kendime bol bol söylenerek kafama peçete bastırdım. Kanama yoğun değildi, büyütecek bir şey yoktu. Varsa dâhi bu benim salaklığımdı,liseli ergen miydim sanki? Kendi kendime söyleyerek kantine doğru yürüdüm. Biraz rahatlamam için kahveye ve sigaraya ihtiyacım vardı...

•••

Helikopterden aşağıya doğru bakıyordum. Yaklaşık yarım saattir başım cama dönük olduğu için boynum tutulmak üzereydi. İçeriye bakmak istemiyordum çünkü karşımda oturuyordu. Tam hayattaki şansıma söverken bana yöneltilen soruyla yarım saattir aynı konumda olan başımı çevirmek zorunda kaldım. "Bir yerden tanıdık geliyorsunuz,daha önce tanışmış olma olasılığımız var mı Umay Hanım?" diğer timden bir üsteğmendi. Yüzündeki gülümsemeyi hiç sevmemiştim ve hiç iyi elektrik almamıştım bu adamdan. Ve hislerim beni asla yanıltmazdı. "Tabi çok yavşakla tanıştım." demek istesemde uzun bir operasyon yürüteceğim bir kişiyle ilk dakikadan zırtlaşmak istemedim. Kısa ve öz bir şekilde cevap verdim. "Hayır." Böyle bir cevabı beklemiyor olacak ki yüzündeki o sırıtış bozguna uğradı. Sanırım toplumun yakışıklı sayacağı kriterlere sahip olduğu için bu tepkimi egosuna yediremedi. Ahh kıyamam (!). Dış görünüşü idare ederdi ama bana neydi ki? Bu şımarık hallerinden daha önce bir çok kişinin egosunu tatmin ettiği anlaşılıyordu...

İNTİZAR(VATAN AŞIKLARI)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum