24.Bölüm💫

91 12 23
                                    

Göz kapaklarımı açık tutmaya çalışsam da kararan gözlerim buna engel olmak için elinden geleni yapıyordu. Başımda büyük bir ağırlık vardı ve birazdan bayılacakmışım gibi hissediyordum. Hector, adını söylediğimde bana döndü ve tanımak istercesine o âşık olduğum güzel gözlerini kıstı. Boştaki elimle peçemi açtım ve doldukları için tam olarak göremediğim gözlerimi ona diktim. Yüzümü gördüğü anda bembeyaz oldu yüzü. Bir şey söylemek için ağzını açtığında elimi kaldırıp onu susturdum ve ona diyebileceğim en ağır şeyi söyledim.
"Keşke seni ilk gördüğüm gün intihar etmene izin verseydim."

Daha sonraysa bacaklarım beni taşıyabildiği için dua ederek geçide girdim. Biraz ilerledim. Her adımım kalbime bıçak gibi batıyordu. Arkamdan onun geldiğini sürekli adımı seslendiği için anlamıştım. Durmayacaktım. Bunu bana nasıl yapmıştı? Yere bir şey damlayınca durdum. Cebimden yere oluk oluk kanım damlıyordu. Elimi bütün gücümle sıktığım bıçaktan çekince acıdan çığlık atmamak için dudaklarımı ısırdım. Elim fena halde kesilmişti. Kanın kokusu burnuma buram buram geliyordu ve bu midemin bulanmasına sebep oldu. Sürekli dönen başım vücudumun gücünü iyice kesti ve yere yığıldım. Boş bakışlarla karanlığı izlerken Hector yanıma geldi.
"Arven, beni duyuyor musun? Arven, yemin ederim durum anladığın gibi değil. Bak, taşı aldım. Taşı almak için kraliçeyi oyalamam gerekiyordu. Onunla bir şey yaşamadım. Bütün kalbimle yemin ederim. Bunu sana nasıl yaparım ki zaten? Arven, inan bana."
Başımı şiddetle iki yana sallarken gözyaşlarım çektiğim acı yüzünden durmadan akıyordu. Hector, yüzüme dokununca sağlam elimle onu ittim ve gücümü toplayarak ayağa kalktım.
"Sakın bir daha benimle konuşma. Varlığın sadece midemi bulandırıyor. Ben geri dönüyorum. Sen burada kalıp firavun olabilirsin. Hiç var olmamışım gibi olacak. Hafızan silinecek senin de. İnan bana benimkinden senin anılarının silinmesi için her şeyi yapardım."
Cevap veremeden koşmaya başladım. Her an bayılacakmış gibi hissetsem de geçitten çıktım. Elimin halini görünce gözlerim kocaman açıldı. Bu derin yarık sağlam bir dikiş istiyordu. Elimi elbisemden kopardığım parçayla sardım. Yüzümü peçeyle örttüm ve bu lanet saraydan bir an evvel çıkmak için kolyeyi kullanmaya karar verdim. Kaktüsün yanına ışınlanacaktım. Kolyenin olması gereken yere elimi götürdüğümde sinirle dudaklarımı ısırdım. Kolyeyi Carmen'e vermiştim. Hızlı adımlarla kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıya ulaştığım anda biri omzuma dokundu. Yakalanmıştım. Nasıl kaçacağımın planını yapmaya başlamışken göz ucuyla arkama bakınca Hector olduğunu anladım. Koşar adım saraydan çıktım ama Hector arkamdan gelmeye devam ediyordu. Ondan kurtulamamıştım. Kaktüsün yanına neredeyse birlikte vardık. Carmen koşarak yanıma geldi ve bana çabucak sarılıp geri çekildi.
"Döneceğini biliyordum, abla. Beni bırakmayacağını biliyordum." Dedi mutlulukla. Uzanıp elimi tutmak isteyince eli kanımla kaplandı. Ateşe değmiş gibi elini geri çekti.
"Eline ne oldu?"
Konuşamayacak kadar acı içindeydim. Ruhumu kızgın bir bıçakla dağlıyorlar gibi hissediyordum. Bayılmamak için büyük çaba sarf ederek derin nefes almaya çalıştım. Carmen'in bakışları benim ve Hector'un arasında gidip geliyordu.
"Biri bana ne olduğunu anlatabilir mi? Bu haliniz ne? Abla,her an bayılacak gibi görünüyorsun. Hector abi sen de çok kötü bir şey yapmış da annesine yakalanmış bir çocuk gibi görünüyorsun."
Büyük çaba sarf edip konuştuğumda sesim bir yabancının sesi gibi çıkmıştı.
"Hector, kraliçe ile birlikte olmuş. Onları odada gördüm. Hector üstlüğündeki düğmeleri ilikliyordu."
Sözlerim başımın çok fena dönmesi yüzünden sık sık kesildi ve en sonunda daha fazla dayanamayıp yere düştüm.

Denizin kendine has kokusu içimi huzurla doldururken annemin rüzgardan karışan sarı saçlarına hayranlıkla baktım. Benim saçlarım da sarıydı ama anneminki kadar parlak değildi. Annemin saçlarına güneş değiyordu sanki. Kumdaki ayak izimi derinleştirip konuşmaya başladım.
"Anneciğim, sevdiğimiz insanları kaybedebilir miyiz? Bizi sevmeyi bırakırlar mı ya da bir gün bizi terk ederler mi?"
Yedi yaşındaydım ve bu konu uzun zamandır aklımı kurcalıyordu. Annem bana bakıp gülümsedi ve yanağımı okşadı.
"Arven, bu da nereden çıktı?" Dedi yumuşak bir sesle. Omuzlarımı silktim. Dün gece annem bir gün hayatımda olmazsa diye ağlamıştım ama bunu ona söylemeyecektim.
"İnsanların öldüğünü biliyorum. Benim sorduğum şey kendi istekleriyle bizi sevmekten vazgeçerler mi? Bizi terk ederler mi?"
Ona merakla bakarken elimi tuttu ve sıktı.
"Bizi gerçekten sevenler hata yapmadığımız sürece bizi bırakmazlar. Hata yaparsak da bizi sevdiklerini göstermeyi bırakırlar ama içten içe sevmeye devam ederler. Seni üzen kişi seni aslında hiç sevmemiştir."
Annemin güzel yüzü silikleşirken bunun eski bir anım olduğunu fark ettim. Son cümlesi beynimde yankılanıyordu. Seni üzen kişi seni aslında hiç sevmemiştir.

LAVINIA~Zamanın KülleriWhere stories live. Discover now