9.Bölüm💫

152 15 10
                                    

Elimdeki kolye bastıramadığım tedirginliğim yüzünden titrerken Bayan Grace gözlerini bile kırpmadan bana bakıyordu. Bakışlarım yardım dilercesine Carmen'e kaydı. Carmen hemen Bayan Grace'e döndü.
"Nora'nın kolyesini uzun uğraşlar sonrası dolabın arkasından almayı başardık. Banyoya girmeden önce dolabın üzerine koymuş ve ben çarpınca arkasına düşmüştü. Ablam o yüzden sonunda aldık diyordu." Dedi ve gülümsedi. Bayan Grace de gülümseyince kendimi yere salmamak için bacaklarıma epey güçlü bir emir vermem gerekliydi. Titreyen bacaklarım beni ele vermesin diye adeta elbisemin eteklerini sürüyerek kendimi yatağın üzerine bıraktım. Carmen hemen yanıma koştu. Banyodan Nora'nın sesi geliyordu. Bayan Grace yatağın üzerindeki havluyu alıp Nora'nın yanına girdi. Carmen bakışları kapıda gizli cepten sahte kolyeyi çıkarttı. Elimdeki kolyeyi alıp sahtesiyle değiştirecekken Nora ve Bayan Grace yanımıza geldiler. Çok az bir süreyle kaçırmıştık. Nora, Carmen'in elindeki gerçek kolyeyi aldı. Carmen sahtesini arkasına saklamıştı. Nora kolyeyi takıp aynada kendisine bakarken iç çektim. Başaramamıştık. Fırsat elimizden kayıp gitmişti. Nora giyinip yatağına yattığında biz de odadan çıktık.

Odamıza girince yatağa oturdum. Sinirliydim. Bu kadar güzel bir fırsatı bir daha yakalayamazdık. Üstelik yarın geceye kadar vaktimiz vardı. Alamazsak profesörler bizi buraya hapsedeceklerdi. Carmen yanıma uzandı. Ben de yatağa uzandım.
"O kadın gelmeseydi şimdi eve dönüyor olacaktık." Dedi Carmen ve içini çekti. Ofladım.
"Yarın son günümüz. Ne yapıp edip kolyeleri değiştirmeliyiz. En ufak fırsatları bile değerlendireceğiz." Dedim kararlılıkla. Carmen de ciddi bir şekilde başını salladı. Düşünceler içinde uyuyakaldık.

Sabah aynaya bakıp saçlarımı tarıyordum. Artık Hector'a özlem duyma miktarım o kadar artmıştı ki farkında olmadan özlüyordum artık. Özlemim içimi kaplayan tek duygu olmuştu. Aynada kendime bakarken Carmen'in uyanıp yatakta oturduğunu gördüm. Gözlerini ovuşturup birbirine girmiş kızıl saçlarını parmaklarıyla taradı.
"Günaydın abla. Buradaki son günümüz. Geri dönmeye hazır mısın?"
Yutkundum. Hector'a ne diyecektim? Profesörlerle kavga etmesine engel olabilecek miydim? Bilmiyordum. Derin bir nefes aldım.
"Hazırım sanırım ama taşı alabilecek miyiz emin değilim. Aklımdan sahte kolyeyi götürmek geçiyor ama onlar farkına varana dek kaçabilir miyiz emin değilim."
Carmen yataktan kalkıp elbisesini giymeye başladı. Bir yandan da konuşuyordu.
"O riski göze alamayız. Gerçeğini götürmek zorundayız. Diğer yerlerden de taşları almayı başarabilirsek izimizi kaybettiririz. Bizi bir daha asla bulamazlar. Gerekirse ülke hatta kıta değiştiririz. Merak etme."
Son kelimelerinde giyinip yanıma geldi ve bana usulca sarıldı. Gözlerimi kapattım. Şu kısa zaman içinde o kadar yorulmuştum ki ne kadar zamanda dinlenebilecektim bilmiyordum. Carmen benden ayrılıp saçlarımı okşadı.
"Yemeğe gidelim. Sonra Nora'nın ders zamanı geliyor. Sen onu oyalarken kolyeyi alabilirim belki. Hiç fırsat olmazsa gece alacağım. Sana söz veriyorum." Dedi yumuşak bir sesle. Gülümsedim. Carmen gelmeseydi kolyeyi asla alamazdım. Bundan emindim.

Kahvaltıdan sonra Nora'nın odasına çıktık. Biz Nora ile karşılıklı oturup tarih çalışırken Carmen odanın içinde dolaşıyordu. Fotoğraflara baktığını gördüm. Nora'nın annesinin fotoğrafını eline aldığında bakışları yumuşadı. Bizim annemizi hatırladığını tahmin edebiliyordum. Gözlerim dolunca derin bir nefes aldım. Nora ona hazırladığım ödevi yazıyordu. Carmen uzun bir süre sonra fotoğrafı yerine bıraktı. Pencerenin önüne gidip dışarıyı izlemeye başladı.
"Bitirdim Arven abla. Kontrol eder misin?" Dedi Nora bana bakıp gülümseyerek. Yazdığı kağıdı alıp okumaya başladım. Çok doğru cümleler kurmuştu. Ödevini okurken ayaklarıma dökülen kağıtlarla irkildim ve hemen yere baktım. Nora aceleyle onları toplamaya çalışıyordu. Bir tanesini elime aldım. Yıldızların Şarkısı yazıyordu. Biraz okuyunca bunun bir roman denemesi olduğunu anladım. Bakışlarımı Nora'ya çevirdiğimde utangaç bir tavırla bana baktığını gördüm.
"Bunları sen mi yazdın?" Dedim hayretle. Hızla başını salladı.
"Aslında annem yazıyormuş. Bir iki sayfa yazmış. Çekmecesinde bulmuştum. O kadar hoşuma gitti ki devam ettirmek istedim. Şu anda on iki sayfa yazdım. Güzel mi emin değilim."
Gülümsedim. Carmen konuşmayı dinleyince gelip yanımıza oturmuştu. Nora on iki kağıdı bana verdi ve sesli bir şekilde okumaya başladım. Okumam bittiğinde Carmen ile Nora'ya hayran hayran bakıyorduk. Nora dudaklarını ısırdı.
"Bunlar harika Nora." Dedi Carmen hayranlık dolu bir sesle. Ben de başımı salladım.
"Bunlar kitap olmalı. Yazmayı asla bırakma Nora. Annenin başladığını sen bitir." Dediğimde Nora'nın gözleri doldu.
"Kitap olmasını çok isterim ama babam izin verir mi bilmiyorum. Ona söylemedim. Bazen aksi biri oluyor. Yazdığım kağıtları yırtıp atmasından korkuyorum."
Elini tuttum.
"Korkma. Bunlar senin hayalin. Baban saygı duyacaktır. Ona anlat ama kendini hazır hissettiğin bir zaman."
Gülümseyerek başını salladı. Kağıtları elimden aldı ve özenle katladı. Kitabın arasına koydu. O an içimden ona hakkımızdaki gerçekleri anlatmak geçti. Profesörler duyar mıydı acaba? Bir kez söylemeye çalıştığımda kolyenin taşında ışık yanmaya başlamıştı. Elimi kolyenin üzerine koydum. Işık yanarsa Nora fark etmezdi.
"Bak Nora, Carmen ve ben başka bir zaman..."
Kolyeyi tutan elim ateş gibi yanmaya başladı. Sesim kesilmişti. Konuşacak kadar halim yoktu. Carmen durumu anlamış olmalıydı ki hemen konuşmaya başladı.
"Hadi oyun oynayalım. Birbirimize bilgi soruları soralım. En çok bilen kazansın."
Nora'nın dikkati ona yönelmişti. Birlikte kitabı karıştırırlarken elimi kolyeden kaldırdım. Avucum kızarmıştı. Ya kolye konuşmama engel oluyordu ya da profesörler.

Akşam yemeğinden sonra Nora hasta olduğunu söyleyip odasına çekildi. Carmen ile karar vermiştik. O uyurken odasına girip kolyeleri değiştirecektik. Elime kağıt kalem alıp ona mektup yazmaya başladım.

'Sevgili Nora,
Bu mektup benden sana kalan tek ve son şey olacak. Seninle her gün görüşebilmek isterdim. Keşke aynı zamanda yaşayabilmemiz mümkün olsaydı. Sana öğrettiklerimi ve bizi tamamen unutacaksın. Hiç var olmamışız gibi olacak ve bu bana acı veriyor. En azından sen yokluğumuza üzülmeyeceksin. Ben Arven ve kardeşim Carmen seni hiç unutmayacağız. Annenin ölümüne çok üzüldüğünü biliyorum. Aile bireylerinin yokluğunu iyi bilirim. Anneni yaşatmanın bir yolu var canım. Onun yazmaya başladığı kitabı bitirirsen annen hep yaşıyor olacak. Babana da kızma, olur mu? O acı çekiyor ve acı bizi bazen acımasız biri yapabilir. Onun yanında ol ve annenin ölümünün onun suçu olmadığını söyle. Nora, güzel kızım. Seni tanımak güzeldi. Hep böyle sevgi dolu ve kitap aşığı olarak kal.
Arven&Carmen'

Mektup bittiğinde gözyaşlarımı sildim. Nora'ya veda etmek sandığımdan daha zor olacaktı. Mektubu katlayıp Carmen'e döndüm ve gözlerimi kırpıştırdım. Bu hazırım demekti. Birlikte birazcık olan eşyalarımızı toplarladık. Nora'nın annesinin olan mavi elbiseyi yanımda götürecektim. Nora'dan bir hatıra kalacaktı bana. Sessizce odamızdan çıkarken kalbim çok hızlı atıyordu. Bay Bruce akşam yemeğinde yoktu. Bayan Grace ise mutfakta bulaşıklarla ilgileniyor olmalıydı. Nora hasta olduğu için ona bakmaya çıkabilirdi. Bu yüzden hızlı olmalıydık. Koridorda ilerlerken Carmen'e yaklaştım.
"Ben koridoru kollayacağım. Biri geldiğinde onunla konuşurum. Sen de hemen banyoya girersin."
Carmen'in bakışları karanlık koridorda beni buldu. Bu karanlıkta bile onun ne kadar cesurca baktığını gördüm ve onunla gurur duydum. Ben koridorda kalıp duvara yaslandım ve Carmen, Nora'nın odasına sessizce girdi. Geçen dakikalar boyunca dikkat kesilmiştim.   Bir kulağım merdivenlerdeyken diğer kulağım odadaydı. Nora uyanırsa bağırabilirdi ve benim girip müdahale etmem gerekirdi. Sık sık nefes alıyordum. Biri boğazımı sıkıyordu sanki. Nihayet kapı usulca açıldığında Carmen'in elinde tuttuğu kolye içerdeki gaz lambasından gelen ışıkta parladı. O an bakışlarımız buluştu. Konuşmamıza gerek yoktu. Bu, her şeyin bittiğini gösteriyordu. Usulca içeri girip boynunda sahte kolyeyle uyuyan Nora'ya baktım. Kısa saçları yastığa dağılmıştı. Minik yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Rüyasında annesini gördüğüne yemin edebilirdim. Ona bakıp gözlerim dolu dolu gülümsedim. Elimde tuttuğum mektubu masanın üzerinde duran kitabın içine koydum. Buraya ilk geldiğim gün bu kitabı Nora'ya okumuştum. İçimden onun yanına gidip ona sarılmak geçse de bunu yapamayacağımı biliyordum. Elveda Nora, hep mutlu ol. Kendimce onunla vedalaştım ve dışarı çıktık. Alt katta hiç ses yoktu. Usulca medivenleri indik. Ortalığı koloçan ettim. Kimse yoktu. Kapıdan çıkıp yağmurlu havayla karşılaştığımda mutluluktan ağlayacağımı düşünmüştüm. Sonuçta buradan kurtuluyordum ama öyle olmadı. Gözyaşlarım Nora'dan ayrıldığım için akıyordu.
"Nora'yı özleyeceğim." Dedi Carmen ve burnunu çekti. O da ağlıyor olmalıydı. Elbisemin koluyla gözlerimi sildim. Bir yandan geri dönüş yerimiz olan ağacın altına doğru yürüyorduk. Ağaca vardığımızda dönüp malikaneye baktım.
"Burada kısa ama güzel günler geçirdik. Nora umarım mektubu okuyunca mutlu olur. Ona dediklerimi yapar. Kitabı tamamlamasını ve başarılı bir yazar olmasını istiyorum." Dedim yumuşak bir sesle. Carmen bana bakıp gülümsedi.
"Herkesin senin gibi bir ablası olmalı." Dediğinde ona sarıldım.
"Ve senin gibi kardeşi." Dedim kulağına doğru. Ayrıldığımızda profesörün verdiği kolyeye bastım. Geri dönüyorduk. Önce malikane silikleşmeye başladı. Yavaştı ama sonra birden her yer karardı. Bütün vücudumda büyük bir çekim hissettim. Daha çok boşluğa düşmek gibi bir histi. Geri dönüyorduk. Nora bizi hatırlamayacaktı. Bizse onu hiç unutmayacaktık.

LAVINIA~Zamanın KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin