Bölüm 13

261 19 55
                                    

2k olmuşuz, bu benim için çok büyük bir şey, teşekkür ederim hepinize:")

—•—

Karşımda oturan Kai'nin, "Bir konuda fikrine ihtiyacım var," dediğini duydum.

Başımı içi kepekli makarna ile dolu tabağımdan kaldırıp arkadaşımın gözlerinin içine baktım. Öğle arasında tıklım tıklım dolu olan yemekhanede kendi masamızda ne konuşulduğunu duymak bir mucizeydi aslına bakarsanız. Herkes yemeğini yerken doğal olarak sohbet ediyor, şakalaşıyor ve gülüyordu. Sağ çaprazımızda kız arkadaşı Penny ve onun yakın arkadaşı Frances ile oturan Michael'ın kahkahalarını kendi sesimizden daha rahat duymamızın tek sebebi, yemekhanedeki gürültüyü bastıracak kadar kuvvetli olmasıydı.

Kai'nin gözlerine bakarken aslında onun hemen yanımda dalgın dalgın tabağını seyreden Calum'u izlediğini gördüm. Soru sormak istediği kişinin o olduğunu anlayınca anlık bir şaşkınlık yaşadım.

Luke ağzı yemekle doluyken diziyle karşısında oturan Calum'u dürttü. "Uyan. Seninle konuşuyor."

Calum kafasını kaldırıp haliyle ilk önce Luke'a baktı. Luke'un ucu boş çatalıyla kimi gösterdiğini gözleriyle takip etti. Kai'yi orada bulmayı ummuyordu sanki, biraz afallamıştı. Oysaki sıraya dördümüz beraber girmiş ve buraya aynı anda beraber oturmuştuk.

Anlaşılan kafası evde yaşananlardan sonra hâlâ fazlasıyla dağınıktı.

Çocuklara bir şey belli etmemem konusunda Calum beni çok tembihlese de gözlerinden bir şey kaçmayacağını düşünüyordum. Luke'un çoktan dikkatini çekmişti. Sabah okul kapısından içeriye beraber girdiğimizde bana Calum'un duymayacağı şekilde onun iyi olup olmadığını sormuştu. Doğruyu söylememek beni çok gerse de Calum'a verdiğim sözü çiğneyemiyordum. Aile konusu, evinin içinde yaşananlar onun için hassas bir durumdu ve istediği zaman bunun hakkında konuşamıyordu. En azından David yüzünden öfke patlamaları yaşadığı zamanlar dışında.

Ben de istemeye istemeye de olsa Luke'a tüm gece bilgisayar oyunu oynadığı için uykusunu iyi alamadığı yalanını söylemek zorunda kalmıştım. Buna ne kadar inandığını bilemiyordum. Ama o an altını daha fazla eşelememeye karar vermiş olması içime bir nevi su serpmişti.

"Bana mı?" diye sordu Calum. Kai'nin gerçekten kendisini mi kastettiğinden emin olmaya çalışıyor gibiydi.

"Evet. Burada ilişkilerden en çok anlayan sensin." Luke ve bana tek tek bakıp, "Alınmayın," dedi.

Luke Kai'ye ters ters baktı. "Yok canım. Hiç alınır mıyız..."

Kai Luke'un sitemini duymazdan geldi. Belki de hakikaten duymamıştı. Bu denli bir gürültü söz konusuyken her şey mümkündü.

"Niye öyle düşündün?" dedi Calum bu kez.

"Kız arkadaşların oldu. Deneyimlisin işte. Flört etmeyi de iyi biliyorsun. Aldığım duyumlara göre konuşuyorum."

Calum boğazını temizledi. Bakışlarını Kai'nin görüş açısında olmadığı bir noktaya çevirmek için çok çabaladıysa da Kai soracağı sorunun ve alacağı cevabın peşini bırakmaya pek gönüllü görünmüyordu.

Başımı tabağıma çevirdim tekrardan. Çatalımın ucuna kupkuru makarna tanelerinden birkaç tane aldım. Bunu yutmak için en az yarım litre su içmeye ihtiyacım olacağını bile bile lokmamı ağzıma götürüp çiğnemeye başladım. Tek amacım normal davranmak ve bu sayede masadaki kimsenin dikkatini çekmemekti. Kai'nin zaten bildiğim ve şahit olmaktan bir türlü kaçınamadığım şeyleri bu şekilde dile getirmesi bana tuhaf hissettirmemiş gibi makarnamı keyifle çiğnemeye çalışıyordum.

Folklore || cthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin