BÖLÜM-48-MALİKANE

22.5K 734 236
                                    

Araba karanlık  dağ yolundan geçtikten sonra gürültülü bir ortama gittikçe yaklaşıyorduk.Sıkıntıyla camdan dışarıyı izlerken gerginliğimi hissetmiş olacak ki Egemen elimi avcunun içine alıp okşadı.

"Güzeller güzelim,yanımdan ayrılma olur mu?"

Dudaklarımı büzerek başımla onayladım.Son zamanlarda duygusallığım tavan yapmıştı.En ufak şeye bile oturup saatlerce ağlayabilirdim.Gereksiz yere yaşadığım bu duygusallığı içinde bulunduğum duruma veriyordum.

Küçük kutu şeklindeki fenerlerle aydınlatılmış yol büyük bir malikanenin kapılarına uzanmıştı.Arabalar işlek bir cadde gibi girişin önüne gelip gidiyordu sürekli.Girişin önüne geldiğimizde Egemen inip kapımı açtı.Gülümseyerek koluna girdim ve elbisemi aşağı doğru çekiştirdim.Egemen'i gören korumalar önümüzden çekilerek yol vermişti.

"Tanındığın mekanlardayız galiba Egemen Miroğlu."

Tıslayarak gülümsedi ve başını bana doğru eğdi.

"Öyle de diyebiliriz Derin Miroğlu."

Yanağıma bıraktığı küçük öpücükten sonra beni hafifçe belimden iterek kapıdan geçmemi bekledi.İçerisi tam bir gösteriş salonu gibiydi.Holün yanında tavandan sarkan devasa avizeyi saymıyorum bile.Döner merdivenler,pencereler,duvarlar ve koltuklar tamamiyle bir bütün içerisindeydi,hepsi kırmızı ve siyahtı.Ben kaşlarım çatık bir şekilde avize yere düşse kaç kişi altında ölür diye hesaplarken Egemen tekrardan koluma girip kulağıma fısıldadı.

"Çok dikkat çekiyorsun güzelliğinle,alık alık etrafa bakmayı bırak."

İltifattan ziyade uyarı niteliğindeydi Egemen'in bu sözleri.Başımı eğip beni yönlendirmesine izin verdim.Kalabalığı yararcasına ileriye doğru yürüyorduk.Bütün erkekler takım elbiseli ,kadınlar ise sade ve şıktı.Kendimi buraya ait hissetmiyordum ve oldukça rahatsız olmaya başlamıştım.Masalarda önemli şeyler konuşulurmuşçasına herkesin suratında büyük bir ciddiyet vardı.Odanın köşesindeki boş masaya geçtik.Sonunda etrafı izlemek için daha sakin bir yer bulmuştum.

Salon o kadar büyüktü ki girişle şu an durduğumuz kısım ayrı iki oda gibiydi.Duvar kağıtları altın işlemelerle parıldıyordu.Bordo devasa mumlar ve siyah uzun şamdanlar tüm odaya hakim olacak kadar çok sayıda yerleştirilmişti.Odayı incelerken tam karşı masamızda oturan kadınla göz göze geldik.Oldukça zayıf,genç ve güzel bir kadına benziyordu.Etrafa attığı kaçamak bakışlardan onun da benim gibi böyle yerlere aşina olmadığı her halinden belli oluyordu.Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümseyerek başımı eğdim ve o da bir an afallasa da aynısını yapıp önüne dönmüştü.Bulunduğu masada iki kadın daha vardı ama yanlarında oturdukları adamlara o kadar otoriter bakıyorlardı ki büyük ihtimalle ya sevgilileri ya da eşleriydi.Egemen beni koluyla dürttü.

"Şu karşı masadaki kravatını gevşeten adamı görüyor musun?"

Az önce göz göze geldiğim kadının beline sol elini dolamış diğer eliyle de sıkıntıyla kravatını boğazından olabildiğince uzaklaştırmaya çalışıyordu.Başımı hızla onaylarcasına salladım .

"Orta Afrika'da değerli taş ve insan kaçakçılığı yaparak en zengin baronlardan biri haline gelmişti beş yıl önce."

Aniden Egemen'e döndüm.Sonra ne oldu dercesine gözlerine bakıyordum.

"O adamın sağ çaprazında oturan yaşlı adam da onu beş yıl önce çökerten diğer baron.Şimdi çok güçlü bir ittifak kurmaya çalışıyorlar.Her yerde zefiri arıyorlar."

Egemen gülümseyerek kafasını geriye doğru attı.Resmen kurtların arasında dolanan kuzu gibiydi.

"Ya öğrenirlerse zefirin bizde old-"

KUZEY (+18) Düzenleniyor Where stories live. Discover now