26🌿

135 50 16
                                    

Jimin sabah uyandığı vakit Jungkook'un kollarını belinde gördü. Onu sıkıca tutuyordu Jungkook.

Kafasını hemen sağındaki komodine çevirdi. Söylediği gibi istediği defter ve kalem yanı başındaydı.

Defterin yanındaki ağrı kesiciyi eline aldı. Yatakta hafif doğruldu. Jungkook'un sabah onun için getirdiği su dolu bardağı eline aldı.

Ağrı kesiciyi ağzına atıp suyu iştahsızca içti. Vücudunun her bir yeri ağrıyordu. En son ne zaman doğru düzgün yediğini de hatırlamıyordu.

Aç olduğunu hissetmeyince yemek zordu. Tüm küçük çocuklar gibiydi.

Berbat göründüğünü düşündü, kendine bakamamıştı doğru düzgün. Yapmış olsaydı da bir şeyin değişeceğini kim düşünebilirdi ki?

Gözleri yorgundu, uykusuz değil ama yorgundu. Saçları ellerine geliyordu. Jungkook'a farkettirmeden her sabah yastığının üzerindekileri toplardı.

Jungkook görüyordu bunları, farkındaydı. Her sabah Jimin'i uyandırmadan o çok beğendiği saçlarından toplardı o da. Elleri titreye titreye yastığından alır ve saklardı onları.

Jimin görmüş olsaydı bunları belkide sabah toplayıp çöpe atmazdı. Hatta belki derin bir iç çekip sevgilisinin alnından öper ve kirpiklerini severdi.

Jimin Jungkook'u uyandırmadan kalktı. Defteri ve kalemini alıp Lavinia'larının olduğu o çok güzel balkona girdi.

Hava sıcaktı sabah bile olsa. Yaz geliyordu yavaştan. Etraf yenileniyordu, her yer yeşile bürünmüştü. Tamda Lavinia'larının mevsimiydi.

Oradaki bir sandalyeye oturup defteri açtı. Güneş deftere ve ona yansıtıyordu ışıklarını. Buna mutlu olup hevesle yazmaya başladı.

Yazdığı şeylerin sonu yok gibiydi, sürekli uzuyordu hatta. Şimdiden 3 sayfayı doldurabilmişti. Mevzu bahis defteri bitirmek değildi elbette. Duygularını bitirmekti. Her bir duyguyu yazmak ve eksiksiz gitmek istiyordu.

Yazdıklarında boğazını düğümleyen kısımlar vardı. Bu kısımları el yazısıyla belirginleştirirken yaşlarıda akıyordu defterin her bir kısmına.

Zoruna gidiyordu, ne kadar anlatsada şu bir kaç günde defterin son sayfasına gelemeyeceğini biliyordu. Defterin yarım kalacak olması, akan yaşlarıyla o sayfanın yırtılmasına, dağılan mürekkeple yazının okunamıyor olmasına eşdeğerdi.

Derin bir nefes çekti başını kaldırıp, yaşlarını sildi avuç içleriyle. Boğazındaki düğüm gitmiyordu. Yazmayı bıraktı.
Devam etseydi mahvolurdu defter. Jungkook almıştı onu.

Sandalyeden titreyen bedeniyle kalktı. Heryeri ağrıyordu. Yinede hiçbirini hissetmeyip yazamamasına ağladı. Güneş yine üzerindeydi, bedenine sıcağı veriyordu.

Biraz ilerleyip soğuk mermere ellerini koydu, ormana ve ilerisindeki denizde gezdirdi gözlerini. O ormanda çimlere uzanıp denize karşı piknik yapmak bir hayal olmuştu içinde.

Bugün kalan son canlılığıyla oraya gitmeyi istedi.

Şuan ki acısı bile katlanılmazdı ve yarından sonra ki gün ayağı bile kalkamazdı.

Yinede istedi. Belki denize doğru yürür ama çok yaklaşmazlardı. Kumlara basmaz yada gülücükler saçmazlardı.

Bir misafirin gidişine susardılar.

Kelimeler yetmezdi çünkü. Konuşurken Jungkook'unda boğazı düğümlensin istemezdi. Zordu, boğuluyor gibi aldığın nefesi verememek gibiydi.

Lavinia'larına su verip Jungkook'u uyandırmaya gitti.

Yatakta yanına uzandı, kolunda ona vermiş olduğu bilekliğe baktı bir süre. Sonra yüzünü Jungkook'un saçlarına gömdü.

Bir müddet soluklandı. Ona sarıldı. Gözlerini tuttu, boğazında ki o düğümü çözmüştü.

Soluklandığı o saçlar ona ait bir dünyaymış gibi hissetti. Onun dünyası gibi, dinlenip soluklanabileceği bir yer gibiydi.

"Jungkook.."

Jimin uykusuz olduğunu biliyordu. Geceleri onu izlediğini bir çok kez görmüştü çünkü.
Tekrar seslendi.

"Jungkook, uyansana."

"Hm?"

Sesini kalın ve erkeksi gelmişti Jimin'e. Hoş bulmuş ve daha sıkı sarılmıştı. Yüzünü gülümseyerek ensesine saklamıştı.

Jungkook duyduğu kıkırtılar ve boynunda hissettiği nefeslerle gözlerini asla açmayı istememiş ve hep öyle kalmayı dilemişti.

"Jungkook, uyan artık. Bugün için yapabileceğimiz son bir şey buldum.."

Son bir arzu, son bir istek Lavinia.

Lavinia [JİKOOK]Where stories live. Discover now