11🌿

303 131 18
                                    

Namjoon mutfağa doğru ilerledi. Jiminde peşinden gitti. Telefonuma odaklanmıştım ikisininde yokluğunu fark etmedim bile.

"Ona söylemedin mi?"

"Hayır henüz değil."

"O öğrenmeden sen söyle."

Yine lanet olası gözyaşları buluyordu gözlerini.

"Jimin söylemeyi ya da hatırlatmayı gerçekten istemiyorum ama yakın bir zaman sonra daha da kötüleşeceksin ve onunla kalacaksan eğer o bunlardan şüphelenip çözüm yolu bulmaya çalışacak."

"Bana ne olacak? Lütfen acı çekeceğimi söyleme lütfen!"

Namjoon yüzünü asarak eliyle sus işareti yaptı.

"Biraz sessiz konuşmaya çalış."

Çenesinde biriken yaşları üzeriyle silerek burnunu çekti.

Namjoon yanına yaklaştı ve omzunu tuttu.

"Jimin korkarım ki ağrıların artık gittikçe daha da fazlalaşacak, söylemesi zor ama öksürdüğünde kanda gelecek bir kaç gün sonra."

Kelimeler Namjoon'un boğazına düğümleniyordu.

"Son haftanda yemektende kesileceksin ve kalan bir kaç günde hep uyuyacaksın. Gözlerini açsanda gördüklerini tanımlayamayacaksın."

Jimin ne yapacağını her zamanki gibi bilmiyordu. Bildiği şeyse yolun sonunu görebiliyordu artık.

"Vücudum gittikçe daha da zayıflıyor. Şuan bile çok olan ağrılarım nasıl daha da fazla olabilir."

Namjoon yüzünü eğdi.

"Bu söylediklerim akciğer kanseri olan her insanda böyle Jimin üzgünüm."

_____

"Biz artık kalkalım Namjoon-ah kahve ve ikramların için teşekkürler."

"İyi geceler ikinize de ."

Kapıyı açıp içeri girdiğimizde Jimin doğruca koltuga uzandı. Titrer gibi bir hali vardı.

"Uykun geldi mi?"

Bir şey hatırladığı için mi böyle oluyor bilmiyorum. Neden yine gözlerin doluydu Jimin?

"Evet var Jungkook."

"Yanımda mı yatmak istiyorsun yoksa burda mı?"

"Burası iyi."

"Peki." dedim ve odama doğru gittim. Yatağımdan en son onun yattığı yastığı aldım. Üzerine bir battaniye de alıp odadan çıktım.

Yastığı ona uzattım ve üzerini ben örttüm.

"Bir şeyler ister misin?"

"Şuanlık hayır ama yine de sağol."

"Bir şey soracağım sana , sakıncası yoksa."

"Sorabilirsin."

"Birkaç kez hastanede dediğim şeylerden de ve şimdi de hatta yağmurlu günde seni almaya geldiğim günde gözlerin doluydu. Ağlayacak gibiydin, burnunu çekiyor ve başını eğiyorsun. Bunun nedenini soracaktım."

Gözlerinin doluluğunu yeni fark ediyormuş gibi elleriyle sildi.

"İyiyim ben merak etme."

Bir şey diyemedim. İyiydi yada kötü. Söylemek zorunda da değil.

"Peki gidiyorum o zaman. İyi geceler sana."

"Sanada Jungkook."

Odanın  ışığını kapattım ve mutfaga gittim. Mutfakta abur cubur tarzı şeyler atıştırırken telefonum çaldı.

"Alo?"

"Jungkook bekliyorsundur diye aradım ama saat biraz geç kusura bakma. İznine yarın başlayabilirsin. Bir dahaki ayın 8'inde bitiyor. Hastalarınıda 2. psikoloğa yönlendireceğiz."

"Teşekkürler efendim. Bir ay sonra görüşürüz, iyi geceler."

"İyi geceler."

Telefonda biraz gezindim ve biten abur cuburların paketlerini çöpe attım.
Yatmaya gittim. Giderken göz ucuyla Jimine de baktım. Uyuyordu.

Yatağa yerleştim ve uyumaya hazırlandım.İlk defa bugün onun yattığı yere geçip uyudum.

03.02

"Size gitmek istediğimi kim söyledi!"

Yavaş yavaş gözlerimi aralarken biraz korktum.

"O kadar insan varken neden benim vücudumdasın?"

Jimin uykusunda konuşuyordu. Söylediği şeylere anlam veremeden yavaşça yanına gittim. Susmuştu. Sanırım rüyasının kötü kısımlarını geçiriyordu.

Önünde çömelip onu izledim birkaç dakika. Nefesleri yavaştı. Saçları yastığa yayılmıştı. Aşağı sarkan elini tuttum. Uykuda elimi sıktı refleks olarak. Gülümseyip bende onunkini sıktım.

Yanımda uyuması daha iyi olur diye düşündüm. Uyanıp korkabilirdi, yada bir şey isteyebilirdi. Onun iyiliği için diyip kafasındaki yastığı ve üzerindeki battaniyeyi alıp hızlıca kendi  yatağıma yerleştirdim.

Geri dönüp yanına geldim. Kolunu omzuma attım ve bir elini beline diğerinide bacaklarının altına yerleştirip  kaldırdım.

Boynuma doğru kıvrılıp derin bir nefes aldı. Çok garip hissetmiştim o an. Yavaş yavaş adım atmaya başladım. Ağır Lavinia kokusu benim yumuşatıcı kokumla karışmıştı.

Ah gerçekten elimde olmadan boynuna doğru yaklaştım ve derince kokladım.

Odama geldiğimizde yavaşca onun yattığı yere bıraktım kendisini. Üzerini örttüm ve bende yatıp arkamı döndüm.

'Diyordum keşke kalan son zamanlarında sırtımı dönmek yerine yüzünü dikkatlice inceleseydim , nefes alış verişlerine ayak uydurabilmeyi dilerdim.'

Lavinia [JİKOOK]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin